55.Bölüm - Bazı Taktikler

5K 563 841
                                    

Merhaba,

Uzun zamandır yoktum biri demiş öldü, şimdi de yazsınlar kral geri döndü :)
( bunu hep yazmak istemiştim)

Soranlara teşekkür ederim, iyiyim. Korona falan olmadım şükür ama bir uyku halindeyim bu aralar. Normalde öğle aralarımda ve molalarımda mutlaka bir kaç satır yazardım, şimdilerde pek canım istemiyor, gördüğüm ilk boş yere devriliyorum🤷‍♀️

İki bölüm uzunluğunda bir bölüm oldu, bölmek istemedim, umarım beğenirsiniz..

Bir önceki bölüme yapmış olduğunuz katkılardan dolayı teşekkür ederim..
🍀

karahan19_ doğum günün kutlu olsun bal kız 🌸

Hata varsa, söyleyin düzelteyim o kadar uzun ki bulamıyorum 😬

Keyifli okumalar 🧡
  
 
🎈
 

'3 çay, biri açık.'

Çetin, çayları hazırlamamı beklerken bilin bakalım ben daha ilk haftadan neye hasret kalmıştım?

Uykuya.

Merve ve Soner'in soğuk savaşında oluşan buzlar eriyip, Giray ikisini de mahalleye bırakıp kendi evine döndüğünde, Hazal'ın aklına beni çağırmak gelmişti de, evime gidebilmiştim.

Pazartesi sendromu denilen meret beni bir türlü uyutmuyordu. Bir zamanlar alay ettiğim sendrom, haftanın her gününe yansımış, günlük  olarak stres olmama sebep oluyordu. Salı günü salı sendromu, çarşamba günü çarşamba... Perşembe perişan olur...
 

Gözlerimi kapattığım anda önüme müşteriler, okul, öğrenciler, dersler, oradan oraya koşturmalar geliyordu. Uyumak ve dinlenmek isterken, daha çok yoruluyordum. Düşüncesi bile yorarken, bizzat yaşamanın verdiği çöküntü sayesinde ayaklı enkaz olarak geçiriyordum günlerimi.
 

'Ahu, uyuma.' diye seslendi Cevahir. Üzerinde beyaz gömleği ve siyah kumaş pantolonu ile aynı renk pantolon askıları, her zamanki giyim tarzına uygundu. Patron olduğunu belli eden özgüvenli duruşun aynısından alabilmek için, kredi çekmeye razıydım.

  
'Uyumuyorum Şef.' dedim son anda taşmak üzere olan çayı doldurmayı bırakıp. Uyumuyorum ama sanırım yaşamıyorum da.

Keşke uyusam.

Okul açıldığından bu yana ikinci pazartesi günü olmuştu ve bugün hiç bir ödülün layık olmadığı başarım için öğleden sonra minik bir ödül töreni düzenlenecekti. Öğleden önceki dersimiz Feride Hoca ile olduğundan ve kendisi tören ile ilgileneceğinden dolayı , ben de kendimi açılış vardiyasına yazdırmıştım.

Ayakta uyuyordum, bedenim restoranda, ruhum yatağımdaydı.
  
Ah evim...

Evim demişken, Nicolas ve annem birbirinden sadece gece uyumak için ayrılıyordu duyumlarıma göre. Babam bu duruma biraz bozulsa da, yıllar süren hasretin bir anda bitmeyeceğini anlayabilecek biriydi.
 

Bu arada, evimizin bitmesine çok az kalmıştı. Bay Nicolas, dedem olur kendisi, inşaata el atmış, babamın onca ısrarın rağmen işin maddi boyutunu üstlenmişti.

Bir zahmet.
 

Annem çalışmıyordu. Bu, en güzel haber.

Bana da her konuşmamızda çalışmama gerek olmadığı konusunda vurgu yapıyordu canım dedem. Bense, bir gün onun helvasını yemek zorunda kalırsam, yine başa sarmak istemiyordum makarayı.
  
  

SONRA SEN GÜLDÜN (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin