🗡Hançer🗡

1.8K 106 14
                                    

❤Love is a dagger🗡

Bol flashbackli bir bölüm oldu.

Oy verip yorum yapmayı unutmayın lütfen!!!!!!!
İyi okumalar...

Sen; uzun zamandır yaşayan, ölümsüzlüğü bulmuş bir cadıydın. Yılın belli günleri kendini uyutarak geçiriyor, böylece de genç kalmanı sağlıyordun. Yaşadığın yıllarının çoğunu ülke ülke gezip adını birkaç kez değiştirirek geçirmiştin. Çünkü çekindiğin birileri vardı.

Şimdi de aile mezarlığını ziyaret etmek için Mystic Falls'a gelmiştin. Bunu yapmak oldukça riskli olsa da kökenlerin New Orelans'a yerleştiği haberini almış olman korkunu aza indiriyordu.

Yıllar önce yapmam gereken ailesel bir ayini tamamlamak için gelmiştin buraya ve birkaç simgesel eşya bulman gerekiyordu. Bu ayini tamamlaman çok önemliydi sen ve ailen için.

Ormanın içinde ilerlerken ihtiyacın olan ağacın kalıntılarını arıyordun. Ak meşe ağacından herhangi bir nesneye ihtiyacın vardı. Ne kadar zor olduğunu bilsende onu aramaya devam ettin. Sıkıntıyla nefesini dışarı verip kendi kendine konuştun.

"Eminim ki Klaus onu da yok etmiştir."

Klaus, yıllar önce kalbini kıran adamdan başkası değildi. Üstelik onun için yaptığın kötülüklerden sonra seni yarı yolda bırakması, kalbinde büyük bir yara bırakmıştı. Aklına doluşan anılarla yüzünü ekşittin.

***

Havanın kapalı olduğu bir gündü. Klaus, üzerindeki beyaz gömleğin üstten 3 düğmesi açık bir şekilde odana gelmişti. Bu şekilde karşında durması seni telâşlandırmış, aynı zamanda da heyecanlandırmıştı.

"Hey! Burada ne işin var? Ya biri bizi görürse-"

Yanına gelip kollarından tuttu ve susman için dudaklarını büzüp "şışşh" sesi çıkardı. Dudaklarını birbirine bastırıp dediğini yaptın.

"Seni bir yere götüreceğim. Üzerine bir şeyler geçir...yoksa üşüyeceksin."

Üzerinde uzun geceliğinin olduğunu o söyleyince anımsadın ve onunla evinden ayrılmadan önce yanına annenin yeni ördüğü hırkayı aldın.

Seni getirdiği yer cadıların gizli saklı büyü yapabildikleri ormanın içinde bir kiliseydi. Ailen arada sırada burayı büyü yapmak için kullanırdı ama sen daha önce hiç bunu denememiştin. Büyü dünya çapında yasaktı ve yakalananlar ateşe veriliyordu. Bu da doğal olarak seni korkutuyordu.

"Burada ne yapacağız, Niklaus?"

Ne zaman getirdiğini bilmediğin 4 hançeri önündeki masaya dizdiğinde açıklama yapmasını bekledin. Senden bu hançerleri, kardeşlerine karşı kullanmak adına büyü yapmanı istiyordu. Onları öldürmeyen ama uykuya sokan bir hançer...

***

Ormanda yürürken gelen dal kırılma sesleri, seni şimdiki dünyaya geri getirmişti. Etrafına göz gezdirdin. Yalnız olmadığından emindin. Yanından geçip saçlarını havalandıran rüzgar da bunun kanıtıydı.

"Ucuz vampir numaralarını başka bir güne mi saklasan, tatlım?"

Kendini göstermeyen vampire seslendiğinde sezgilerin sayesinde arkanda olduğunu anlamıştın. Daha kim olduğunu bilmeden elini büktün ve vampirin beynini kızartmaya başladın. Arkanı dönüp yüzüne baktığında gördüğün tanıdık simayla büyüne bir son verip birkaç adım geriledin.

Küçük köken, çöktüğü yerden kalkıp az önce hiç acı çekmemiş gibi gülümsedi.

"Merhaba, hayatım! Beni daha sevecen karşılarsın diye ummuştum, beynimi kızartman hesapta yoktu."

MİKAELSONLAR İLE HAYAL ET Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin