Siz de benim gibi the originals aşağıysanız ve tabi Mikaelsonların, o zaman doğru adrestesiniz. Çünkü burada bol bol serilerimiz ve hayal etlerimiz var. Hadi durmayın ve okumaya başlayın.
Not: Kitabın tüm hakları saklıdır. Kesinlikle kopyalanamaz...
Oy verip yorum yapmayı unutmayın lütfen!!!!!! (Son kısımdakileri de okuyun ve cevaplayın) İyi okumalar...
Lise son sınıftın. Okuldan çıkmış, eve yeni varmıştın. Annen üzerini değiştirip sofraya gelmen için seslendiğinde çoktan okul üniformalarından kurtulmuştun bile. Sabah yatağının üzerinde bıraktığın tişörtle eşofman altını giyindin ve annen kızmasın diye üniformalarını katlayıp dolaba yerleştirmek istedin. Dolabın kapağını açtığında burnuna dolan ağır kokuyla yüzünü buruşturdun.
"Bu koku da ne böyle?"
Üniformalarını yatağa bırakıp kokunun kaynağını bulmak adına dolaba yöneldin tekrardan. Askılara asılı duran kıyafetlerini ittirip incelemeye başladığın sırada dolabın arkasından gelen müzik sesiyle kaşların havalandı. İçini kaplayan korkuya rağmen birkaç askıyı çıkarıp yatağa fırlattın ve dolabın içine sokuldun.
Ne olduğunu bile anlamadan ayağın sendelemiş ve kendini bir bar taburesinde bulmuştun. Yan tarafında oturan arkadaş grubu sana göz ucuyla bakıp içkilerini yudumlamaya devam ederlerken sen hâlâ daha şaşkınlığını üzerinden atamamıştın. Dolabın içine sinen koku şu an içinde bulunduğun küçük kasaba barının ağır içki kokusuydu ama asıl soru dolabın içine girdikten sonra buraya nasıl düştüğündü. Küçükken Narnia'yı bulmak isterdin hep. Yoksa gerçekten de bulmuş muydun? Narnia gerçek olabilir miydi? Belki de sadece rüya görüyordun.
"Bana bir şişe bourbon...ve yanımdaki şaşkın ama bir o kadar da güzel hanımefendi için de bir kadeh, lütfen."
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Kendi dilinden bir yerde değildin. Neyse ki İngilizce biliyordun ve karşındaki mavi gözleri ışık saçan adamın kastettiği şaşkın hanımefendinin kendin olduğunu kavrayabilmiştin.
"Seni bu kadar şaşırtan ne merak ettim doğrusu. Gündüz yürüyen bir vampir mi gördün yoksa?"
Mavi gözlü yabancı seninle iletişim kurmaya çalıştıkça şaşkınlığını üzerinden atmaya karar verdin. Belki de sana yardımcı olabilirdi.
"Görsem çok da şaşırmam aslında."
Anlıyorum dercesine mimiklerini sergiledi ve önüne koyulan kadehi sana doğru sürdü. Bu esnada aranızdaki mesafeyi kısaltmış ve gözlerini gözlerine dikmişti içini okumak istermiş gibi.
"Adın ne?"
Gözbebeklerinin büyüyüp küçüldüğünü fark ettiğinde tek kaşın havalanmıştı. Elini onun koluna koyup aranızdaki mesafeyi açmak istedin. Vampirler gerçekti ve bir tanesi tam olarak karşında oturuyordu. Narnia'da vampir var mıydı ve bu kadar yakışıklı mıydı?
"Adımı sana söylerim tabi ama bunun için telkine ihtiyacımız yok."
Şaşırma sırası karşındakine geçmişti ama onunki seninkinden daha kısa sürmüştü. Şimdi taburesinde geri gitmiş ve bedenini bar tezgahına yaslamıştı hafifçe. Yüzünde etkileyici sırıtışıyla beraber şişesinden büyük bir yudum almıştı. Sen ise içmekle içmemek arasındaydın.
