~Does she know that we bleed the same?
Oy verip yorum yapmayı unutmayın lütfen!!!!!!
İyi okumalar...Yaklaşık iki hafta geçmişti, Freya'nın her şeyi öğrenmesi ve seni terk etmesinin ardından. İki haftadır durmadan kendini affettirmeye çalışmış ama yine de ne başarılı olabilmiş ne de kendini doğru düzgün ifade edebilmiştin. Affetmesinin zor olacağını da biliyordun çünkü Freya'nın önemli derecede güven problemleri vardı. Bu zamana kadar yaşadığı şeyler kadını bu hâle getirmişti ve sen de üzerine tuz biber ekmiştin. Aklına geldikçe kendine daha çok kızıp daha çok kahroluyordun.
*
Marcel ile vampir-cadı ilişkileri üzerine yaptığın kısa görüşmeden sonra cadı meclisine havadisleri iletmek adına yola çıktığın bir gündü. Sana yıllar gibi gelen yol sonrası sakin adımlarla girdiğin mezarlıktan dışarıya savrulmayı tabiki beklemiyordun. Dizlerinin üzerine düştüğünde acıyan yerlerini umursamadan ayağa fırlamış ve yüz hatların ağrıyana kadar çattığın kaşlarınla bunu yapana dikmiştin gözlerini.
Davina ve Vincent, yan yana durmuş; senin ölümcül bakışlarına maruz kalan yegane isimlerdi."Bu ne cüret? Ben sizin liderinizim!"
"Artık değil, S/A. Artık sadece tek başına takılan, özgür bir cadısın."
Davina'nın rahat bir tavırla sarf ettiği cümlelerden sonra kaşların bu sefer de senden bağımsız havalandı. Gözlerin ikili arasında hızlıca mekik dokumaya başladı.
"Ne saçmalıyorsun sen?"
"Önce başkanlıktan, sonra da meclisten dışarı edildin. Üzgünüm, S/A ama bunu isteyen Freya'ydı."
Vincent'in gerçekten üzgün çıkan sesiyle yüzündeki ifade donmuştu. Freya'nın ismini duymak bile kalp atışlarını hızlandırırken aksi olarak yaptığı şey ise kalbini kırmıştı. Büyük ikilemde olan kalbinle başka bir şey demeden arkanı dönüp yürümeye başladığında yüzünü de acıyla buruşturdun. Ağlamaya başlaman uzun sürmemiş, mezarlığın olduğu sahadan çıkıp yere çöktüğünde de şiddetlenmişti.
Uzun bir süre orada durup ağlamış ve iç sesinle cebelleşip durmuştun. En sonunda vardığın karar belliydi, acilen Freya ile konuşmalıydın. Yine...Ve bazı şeyleri netleştirmeliydiniz.
*
Fırsat ayağına iki gün içinde gelmişti. Mikalesonların her ay yaptığı kutlama için hazırlanırken bir yandan onu göreceğin için heyecanlanıyor, bir yandan da korkuyordun. Alacağın tepkileri az çok ezberlesen de yine de içinde yeşeren umut tohumlarına mani olamıyordun.
Üzerinde dizlerindeki -düştüğünde oluşan- yarayı kapatan uzun, sade bir elbise ile Mikaleson malikanesinden içeri girdin. Etraf, hatırı sayılır bir insan topluluğu ile doluydu. Vampirlerin ağırlıkta olduğu avluda dikkatli bir şekilde ilerlerken gözüne kestirdiğin Marcel'in yanına adımladın. Seni görünce anlayışlı bir gülümseme takındı ve hiç dokunmadığı kadehini sana uzattı.
"Olanları duydum. İnan bana, ben de üzüldüm. İyi bir liderdin, Parker."
"Teşekkürler, Marcel."
Kadehi kabul edip eline aldığında merdivenlerden inen Freya ile tüm dikkatin o olmuştu birden. Giydiği beyaz, mini elbise ile göz alırken yüzüne yerleştirdiği yalancı tebessüm ile birilerine kafa selamı vermeye başlamıştı. Nedense gözüne halkını selamlayan bir kraliçe gibi görünmüş, onu gururla izlemene sebep olmuştu. Dağınık topuzu yüzünü ortaya çıkarmış, taktığı aksesuarları da görünümünü zenginleştirmişken kraliçe değil de başka ne olabilirdi ki zaten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİKAELSONLAR İLE HAYAL ET
FanfictionSiz de benim gibi the originals aşağıysanız ve tabi Mikaelsonların, o zaman doğru adrestesiniz. Çünkü burada bol bol serilerimiz ve hayal etlerimiz var. Hadi durmayın ve okumaya başlayın. Not: Kitabın tüm hakları saklıdır. Kesinlikle kopyalanamaz...