❄Come back❄

1.2K 84 29
                                    

Milyon yıl aradan sonra Klaus gelmiştir...

Not: bölümü atmak için okuldan çıkmanızı bekledim jdhdhdhdh

Oy verip yorum yapmayı unutmayın lütfen!!!!!!!
İyi okumalar...

Luke'den aldığın bitkisel otları giyindiğin kot ceketin içine saklarken, karşına çıkan insanlara gülümseyip garip gözükmemeye çalışıyordun. Arabana kadar iyiyim rolünü oynadıktan sonra aracına bindiğinde, telefonuna gelen bildirim ile gözlerini devirmiştin.

Gönderen: Luke Parker (bilmeyenler için, Kai'nin kardeşi)
"Bir daha bunu yapmayacağım, S/A. O yüzden elindekini idareli kullan."

Onu takmayıp telefonunu yan koltuğa fırlattın. Hep böyle diyordu ama ısrarlarına da dayanamıyordu. Çünkü o bitkisel otların seni hayata bağladığını çok iyi biliyordu ve birazcık da senden çekiniyordu açıkçası.

Ceketindeki ot torbasını sakladığın yerden çıkarıp arka koltuktaki havanla su şişesine uzandın. Ottan aldığın bir tutamı havanın içine atıp hızlıca ezmeye başladın. Ezme işin bittiğinde içine biraz da su ekledin ve iyice karıştırdığından emin olup havandaki yeşil karışımı midene gönderdin. İlk içişlerinde mideni bulandırsa da artık bu iğrenç tada alışmıştın.

"Hâlâ daha o şeyi nasıl içtiğini anlayamıyorum."

Klaus'un içini ısıtan aksanıyla birlikte yüzüne kocaman bir gülümseme yayıldı. Yan tarafındaki koltukta oturmuş, seni izliyordu. 32 dişin de gözler önündeydi.

"Geldin."

Sesin, her zamanki gibi heyecanlı çıkmıştı.

"Beni sen çağırdın, love. Gelmemem imkansız."

Gülümsemeni yüzünden silmeden elindeki kaseyi arka koltuğa bıraktın. Arabanı çalıştırıp yola çıkarken de konuşmaya devam ettiniz.

"Üniversiteye başladım, anlaştığımız gibi Caroline ile oda arkadaşıyız. Elena ve Bonnie de hemen karşıdaki odada kalıyorlar. Derslerime de iyi çalışıyorum."

"Hep bunun hayalini kurardın, sonunda seni böyle hayalini gerçekleştirirken görmek beni gururlandırdı açıkçası. Hayatına devam etmen hoşuma gidiyor."

Kafanı ona doğru çevirdin ve gururla sana bakmasını izledin bir süre. Gözlerin dolarken direksiyondaki ellerin de titremeye başlamıştı. Titremeni saklamak için anında direksiyonda ritim tutturup, kurumuş dudaklarını ıslattın. Klaus'un gururlu bakışlarının yerini endişeye bırakması uzun sürmedi. Ne diyeceğini artık ezberlemişti.

"Olmuyor, yapamıyorum. Öyle gözüktüğümü biliyorum ama içten içe ölüyorum, Klaus."

Büyükçe elini ona yakın olan bacağının üzerine koyup okşadığında verdiği boşluk hissi tüylerini diken diken etmişti. Hissedemiyordunuz birbirinizi, yine ve yine.

"Hayatın düzeni böyle, S/A. Buna şimdiye kadar alışman gerekiyordu ama sen o aptal otları içip hayaletimle konuşup duruyorsun. Ben, sadece o otların sebep olduğu bir yansımayım. Ölü olduğumu biliyorsun ama kabul etmek istemiyorsun. Belki de arkadaşlarından birine söyleme vaktin gelmiştir, ha?"

Yolun ortasında durup arabadan indin bir hışımla. Ellerinle ağrıyan başına masaj yapmaya başlarken, Klaus'un da arabadan inip yanına adımladığını görebiliyordun. Onu dinlemeyecektin. Bu zamana kadar seni her defasında uyarsa da yine dinlemeyecektin.

"Kendine zarar veriyorsun. Bundan vazgeç artık."

Hiç söylememesi gereken bir şey söylemiş gibi baktın sevdiğin adama. Sonsuza kadar sürecek olan yalnızlığında sevdiği kadını görmek tabi ki de adama şifa gibi geliyordu ama bu durum senin beynini yiyip bitirirken bencil davranamazdı.

MİKAELSONLAR İLE HAYAL ET Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin