👭Doppelganger👭2

536 52 40
                                    

Okuldasınız diye mi okumalarım azaldı acep🙃 Neyse ben benimki açılana kadar aktif olmaya devam ediyoree😘

Oy verip yorum yapmayı unutmayın lütfen!!!!!
İyi okumalar...

Kaçırılmanın üzerinden bir hafta geçmişti. Yüzünü görmeyi başaramadığın kişi, seni hikayelerine boğduktan sonra serbest bırakmıştı. Gerçekten de tek amacı buydu, sana gerçekleri anlatmak. Bununla neyi amaçladığını bilemesen de Klaus denen herifin amacını biliyordun en azından artık.

İşinde geçirdiğin ikinci saatine girmiştin. Büyük bir maç olduğundan müşterilerin sayısı yok denecek kadar azdı bugün. Bardaki üç beş kişi de sessiz sakin insanlar olduğundan huzurlu saatler geçiriyordun ta ki bardan içeri giren tanıdık yüze kadar. İçeri girer girmez göz göze geldiğin Klaus Mikaelson, yüzündeki sabit ifadeyi bozmadan bar tezgahına yaklaşmıştı. Gözleri avına kilitlenmiş bir vahşi hayvan gibi senin üzerinde dolanıyordu.

"Ne istersiniz?"

Hiçbir şekilde bozuntuya vermemiştin. Ona herhangi bir müşteriymiş gibi davranmana gülmüştü fakat sinirliydi. Aklına doluşan eski anılar, adamı rahat bırakmıyordu.

"Aptala yatma, love. Gerçekleri öğrendiğini biliyorum."

Nefesinin boğazında takılı kalsa da çabucak toparlandın. Elini sildiğin bez parçasını tezgahta bir yere fırlatıp Klaus'a verdin tüm dikkatini. Çenesi durmadan seğiriyor, yılların hıncını senden çıkarmak için tek bir yanlışını bekliyordu.

"Gerçekleri bilmem neyi değiştirir ki?"

Dalga mı geçiyorsun diye inceledi seni. Hiç de şaka yapar bir tarafın yoktu.

"Bu soydan gelmeyi ben istemedim. Yıllarca büyü işlerinden kaçındım, durdum. Şimdi karşıma geçip de bilmem kaçıncı dereceden akrabamın yaptıkları yüzünden kimseye hesap verecek değilim."

Sert ve duruşundan taviz vermeyen ses tonuna rağmen ondan korkuyordun. Onun boş bakışları altında duran öfkesini hissedebiliyordun, senden nefret ediyor olmalıydı. Tezgahın üzerinde vurduğu parmaklarının sesi kesilmişti senin çıkışına karşılık. Gözleri kısıldı ve eli yumruk haline geldi.

"Bu aptal, deli cesareti sizde genetik sanırım."

Yüzünü buruşturdun. Cidden neyin içine düştüm ben, diye yakındın içinden.

"Senin hakaretlerinin muhattabı ben değilim. Biliyorum, beni ona benzetiyorsun ama ben, o değilim. Sana ihanet eden aşığın değilim, Klaus."

Ona hatırlattığın ihanet dakikaları bir bir aklına düşen melez sinirle ayağa kalktığında, aranızda olan tezgaha rağmen birkaç adım gerilemiştin. Korkuyla hızlanan kalp atışlarını dizginlemek zordu.

"Birincisi ailenin sana bıraktığı bu mirası üstlenmek zorundasın, muhattabım kesin olarak sensin. İkincisi de ben ona aşık falan değildim. Güzelliğinden etkilenmek aşk mıdır ki?"

Sonuna doğru kısılan sesiyle gözlerin dolmuştu istemsizce. Neden bir anda tehlikenin başrolü olduğunu, neden bunların senin başına geldiğini düşünürken yaşlar dolmuştu gözlerine. Hiç  tanımadığın bir adamın ölümcül nefretine sahip olmak seni korkutuyordu.

Gözlerinin dolduğunu ve korkudan buz kestiğini yeni yeni algılayan Klaus, gösterdiği gereksiz tepkilerden pişman olmuştu. Senin ne suçun vardı ki? Ona benzesen ne olurdu, kalbin veya düşüncelerin onunkine benzemiyordu bile...

Daha fazla orada dikilmekten vazgeçip arkasını döndü ve kafasını dolduran düşüncelerle beraber bardan ayrıldı, köken. Onun gitmesiyle tuttuğun nefesini dışarı verdiğinde bir an önce bu şehirden ayrılmak istiyordun.

MİKAELSONLAR İLE HAYAL ET Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin