/ 63. Bölüm /

7.6K 325 107
                                    

Selamlar.Ben geldim. Ama sorun bakalım nasıl geldim. Neden geldim? ashjaj

Şimdi nasılsınız diye soracağım ve iyiyiz sen diyenler, oh ne ala ama seni öldürmek istiyoruz, toplandık geliyoruz diyorsanız ben yavaştan valizimi hazırlayayım canlar. :D

Şimdi birinci konu Zeynep öyle bir şeyi asla yapmaz. Onu yanlış tanıdığınıza ve tanıttığıma çok üzüldüm açıkcası. Sinir halinde söylenen her söz daima can acıtır. Ve gerçekten sevenler tarafından affedileceği zaman bir hükmü yoktur. 

İkinci konu hikaye tam kurgunun çizgisinde ilerliyor ve bu çok hoş. Ayrılıklar hüzünler her zaman vardır ve benim hikayemde de var, olmaya da devam edecek. Ama sonu mutluluksa hangi ayrılık koyar ki insana değil mi? Zaten her ayrılık da bir sürpriz getirir. Bu da size şimdinin ve geleceğin en büyük spoileri olsun.

Zar zor kısa zamanda bu kadar bölüm yazabildim. Aslında bugün biraz kafa toparlayayım yazmayayım diyordum ama istekler oldu kıramadım ve içimde rahat etmedi.

Beğenirsiniz umarım diyorum.

Keyifli Okumalar! :)

°Zeynep°

Koltukta ardı arkası kesilmeyen yaşlarımı silmeyi ne zaman bıraktım bilmiyordum ama sabahın köründe ettiğimiz o kavgadan sonra bayağı saat geçmişti. Bayağı!

Kendime aşırı sinirenmiş, gidip en yakın köprüden intihar etmeyi bile düşünmüştüm. Cidden biz ne yapmıştık da bu hale gelmiştik. Birden nasıl patlamıştık, anlam veremiyordum.

Bir kitabın en nefret edilen sayfalarında acımasız bir yazarın eline düşmüş gibi hissediyordum kendimi. Asla kendi başımıza birleşemeyecek gibi ayrılmıştık. Zaten birleşemeyecektik, bu neyin kafasıydı?

Başım ağrıdan çatlar, gözlerim deli gibi sızlarken kapı açıldı. Kafamı döndürmeye bile tenezzül etmedim çünkü Yağmur'un geldiğini biliyordum.

Beni o halde görünce bir şeylerin ters gittiğini anlamış olmalı ki telaşla, soluğu yanımda aldı.

"Zeynep! Bu halin ne?"

Artık bayılacak gibiydim ve kafamı sertçe koltuğa dayayarak yeniden az da olsa kalmış olan gözyaşlarımı salıverdim. Tutamıyordum ki dolan taşıyordu, dolan taşıyordu.

"Zeynep, Zeynep ne oldu?"

Kollarımdan tutunca biraz önce Kerem'in ilkel bir kuvvetle sıktığı yerler yeniden acıdı ve ben yeniden kahroldum. Sızıyla inledim. Buna hakkım olmadığını biliyordum ama elden ne gelirdi.

"Zeynep, söyle güzelim bana! Ne oldu neden bu haldesin?"

Sinirlerim bir yaya gerilip ağlamam iki katına çıkarken bas bas bağırıyordum. Tabii ağlama anlamında. Şu lafı kullanmasalar olmuyordu!

Yağmur elini alnına vurup yüzünü buruşturdu.

"Pardon güzelim."

Bana inat mı yapıyordu, ne olduğunu mu anlamamıştı, yoksa kaş yaparken göz çıkaranlardan mıydı bilmiyordum. Kenardaki yastığı alıp son gücümle dişledim. Acaba kendimi boğabilir miydim? Ya da hali hazırda bekleyen bir orduya davetiye gönderebilir miydim?

O sözleri sarf ederken acaba ne düşünüyordum?

Bir, kendimden nefret etmiştim.

İki, Kerem'in ilk defa az ya da çok farketmeksizin kırıldığını hissetmiştim.

Üç,kendimi aşağılık insanlar gibi göstermiştim ki bu Kerem'le önceki yaşadığımız duruma çok benziyordu. Fakat bu sefer ben kendimi o konuma düşürmüştüm.

Dengesiz [ZeyKer]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin