Selam.
Ben geldim. Evet, yeter artık geldiysen, bize mi geldin dediğinizi, her zaman bunu yapma dediğinizi duyar gibiyim ama ne diyeyim. Evet size geldim asgkdaslıdh.
Alın işte istediğiniz bölüm, kurtulun :D
Neyse yine garip bir ruh hali içinde olup, fazla enerjiğim ben.
Multi de yine beni geçmişe sürükledi. Biraz da hüzünçlüyüm. Hayırlısı artık :S
Keyifli Okumalar! :)
°Zeynep°
Arabadan apar topar inip, nefes nefese hastaneye giriş yaptığımda Can da beni yarı yolda karşılamıştı. Telefonun devamında pek bir şey duyamamış, evden hızla fırlamıştım. Halimi gören iki koruma da benimle gelmiş, doğrusu beni getirmişlerdi.
"Nerede o?"
Can'ın yüzü gayet düzdü. Neler oluyordu cidden? Kötü bir şey miydi? Değilse hastanede ne işimiz vardı?
"Sakin ol. Neden beni dinlemiyorsun ki sen? Söyleyecektim s-"
Lafını kestim.
"Nerede dedim?"
"Otur şöyle."
Beni kolumdan çekip kenardaki sandalyelerden birine oturttu. Şu an ne derse desin Kerem'i görmeden sakinleşemeyecektim.
"Onu görmek istiyorum."
Oflayıp eliyle karşıdaki kapıyı işaret etti.
"Aman be ne cadısın? Gir bak şurada!"
Yerimden fırlayıp, gösterdiği odaya destursuz daldım. İçerideki doktor, şaşkın bir şekilde bana dönünce ona düz düz bakıp Kerem'in yanına yürüdüm. Gözleri kapalıydı ama uyuyor muydu, tam anlayamamıştım. Eline serum takmışlardı.
Sağ kolunda bir sargı vardı ve kaşında da ufak bir yara bandı. Kötü gibi durmuyordu ama anlayamıyordum ki.
Yeniden doktora döndüm.
"Durumu nasıl?"
"Siz neyi oluyorsunuz?"
Bu sorulacak soru muydu? Şu halde?
"Sevgilisiyim. Ayrıca size ne? Durumu nasıl, nesi var?"
"Koluna dikiş attık. Kesik biraz derindi."
"Dikiş mi?"
Can'a döndüm. 'Dinlesen ben sana söyleyecektim' der gibi bana baktı.
"Uyuyor mu?"
"Bir nevi."
"Açık olsanıza!"
"Vücuduna aşırı dozda uyuşturucu enjekte edilmiş. Damardan. Bünyesine bağlı olarak, bir kaç saat ya da daha fazla kendine olmayabilir. Ama arkadaşından öğrendiğimize göre daha önceden uyuşturucu kullanıyormuş. Zaten yerinde başka biri olsa kalp krizi geçirip, öledebilirdi."
Doktora kızgın gözlerle baktım. Ne biçim konuşuyordu, lanet!
"Nasıl yani? Uyanmayacak mı bir süre?"
Doktor gözlüklerinin arkasından bana baktı.
Bana kıl olduğu belliydi. Ama uyuşuk insanlardan nefret ederdim ve fazla gerilimli bir filmin içindeymişcesine dakikada bir kelime eden doktorları da hiç sevmiyordum.
"Ara ara uyanabilir ama kendinde olmayabilir."
Kendinde olmayabilirin türkçesi bana göre kafayı bulmuş demekti. Ah, gülsem mi ağlasam mı bilemiyordum. Halbuki ben ne senaryolar kurmuştum kafamda. Nasıl da korkmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dengesiz [ZeyKer]
FanfictionArabanın kaputuna yaslanmak için adımımı attığımda karanlık ve boş sokakta yankılanan sesleri duydum. "Sen kimsin lan? Ha kimsin söyle! Ne hakla bana böyle şeyler dersin?" Yönümü değiştirip kapının kolunu tuttum ama açmadım. İçimdeki dürtü beni...