/ 85. Bölüm /

5K 263 54
                                    

Selam Gençler. Naber?

Ben=okul olmuş durumdayım. Kısa da olsa hafta içi size bir bölüm yazmak istedim. Umarım beğenirsiniz.

Keyifli Okumalar! :)

Kerem oldukça şaşırmış bir şekilde karşısındaki kıza bakarken geçen saniyelerin ona dakikalar, hatta saatler kadar uzun geldiğini hissediyordu.

Kafasındaki taşlar yavaştan yerine oturuyordu ama hâlâ eksik olan tonlarca da şey vardı. Ona göre.

Kızın kendisine hitaben konuşmasıyla irkildi.

"Sen, senin ne işin var burada?"

Berra'yla, Zeynep'le ortak buluşma alanları haricinde bir sohbeti olmamıştı. Onu çok net de tanımıyordu. Ama dış görünüşten Berra her zaman daha ılımlı olan taraf gibi gelmişti ona göre. Çalışmayı fazlasıyla seven, değişik hobileri olan sessiz uysal biri gibi.

Ama karşısında duran bu kız şu an kendisini öldürmek ister gibi bakıyordu. Bu kadar nefrete sahip olmak için ne yapmış olabileceğini nedensizce düşündü Kerem.

"Berra, sen o ölen adamın kardeşi misin?"

Berra'nın gözleri öfkeyle karışık bir duygusallıkla parlarken sertçe kafasını salladı. Yüzü sararmış, gözlerinin çevresi kızarmıştı. Her an bayılacak gibi duruyordu. Ağlayadabilirdi.

"Evet, peki ya sen kimsin? Hangi sıfatla buradasın? Ne işin var burada, söylesene?"

"Ben-"

"Gençler durun bir. Oturun şöyle!"

Söze karışan Sinan Bey onların bu anında ortalığı alev aldırabilecek kadar güçlü ama gizli savaşına anlamsızca bakıyordu.

İkisini de az çok tanıyordu. Herhangi bir tatsızlığı kimse istemezdi.

"Bana söylediğiniz, çoğu delillerin onu gösterdiği sanık bu mu? Kerem mi? O bir katil mi?"

"Hiçbir şey net değil daha kızım, bir dur. Sen Kerem'i nereden tanıyorsun?"

İçeriye adı gibi bir rüzgârla dalan Rüzgâr, konuşmayı bölen kişi olmuştu.

Baş komiserin kendisine yönelik kızgın ve sorgulayıcı bakışlarını hiç dinlemeden Berra'nın yanında durdu. Buraya gelmek için fazlasıyla acele etmiş, böyle bir olaya Berra'nın dahil olmasını istemediğinden de kapıdaki polisleri atlatarak soluğu odada almıştı. Onun yalnız kalmasını, abisinin katiliyle(!) yalnız yüzleşmesini istemiyordu.

Zaten Berra son zamanlarda, kafasını kurcalayan hem ailevi meseleleriyle, hem de bu meseleyle ilgilenmekten kendinde olmuyordu.

Hiçbir şeyi takmayarak, yanında olduğunu belli etmek istercesine kolunu Berra'nın omzuna attıktan sonra aklına gelmiş gibi başını kaldırdı.

Kerem düşüp bayılmayı tam anlamıyla istiyordu. Sanki biri onu Zeynep'in sıcak yanından, huzurlu yuvasından çekip, bu sırlarla dolu, bol entrikalı bir dizinin içine fırlatmıştı. Belki bir film de olabilirdi bu. Bir cinayet filmi. Ya da bir kitap?

"Lan, bunun burada ne işi var?"

Rüzgâr'ın kendisine yönelik konuşmasına kaşlarını çattı. İkiz miydi bu ikisi? Her an her dakika beraberlerdi!

Gerçi kendisi de zaman zaman Zeynep'le öyleydi. Aklına aniden düşen-aslında hiçbir zaman unutmadığı- Zeynep'i geçiştirmek için Rüzgâr'a baktı.

"Ne biçim konuşuyorsun lan?"

Sanki kendisi çok güzel konuşuyordu. Sinan sinirli bir sesle söze girdi. Zaten Kerem'in olduğu olaylarda hep böyle olurdu. Kerem her zaman kendine başka konular bulurdu. Çabuk alevlenen sinirli bir yapısı olduğu için de asıl konu amacından habire sapıp dururdu.

Dengesiz [ZeyKer]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin