Bao İmparatorluğunun Baş Kentinin sınırını belirleyen orman kente yakın yaşayan köylülerin tek geçim kaynağıydı. Her gün İmparatorluğun kalbinden gelen tüccarlar köylülerden tonlarca odun isterdi ve bu hizmetlerinin karşılığında onlara bir tomruk karşılığında 1 altın öderlerdi.
Bir tomruk ise ortalama 1 ton haline getirilmiş dalları ve kabuğu ayrılmış ağaç gövdesinden oluşurdu.
Normal yaşam strandartlarında bu para çok fazlayken İmparatorluğun Başkentinde bu paranın neredeyse hiç bir değeri yoktu.
Kentte kol gezen hırsızlar ve 1 Yıl önce biten savaştan sonra ortaya çıkan geniş haydut kitleleri ile birlikte savaşın artıkları olan kaçak askerler köylülerin eline geçen biraz parayada el koyuyordu.
Savaşın başlamasından önce medeniyetin kalbi olarak anılan İmparatorluk tam bir harabe haline gelmişti. İmparatorluk 1 Yıl önce tamamen yıkılsa da insanlar ağzından İmparatorluk kelimesini düşüremüyor ve özlemini çektikleri aidiyet duygusunu tekrar hatırlamak için her fırsatta İmparatorluğun ismini zikrediyordu.
Bir kısır döngüye saplanıp kalmış olan köylüler ise her zaman ki gibi kaderine razı gelerek geçmiş hayatlarının özlemiyle şuan ki zor koşullarda yaşamaya çalışıyordu.
İki genç sırtlarına baltalarını ve iplerini asmış ormanın sınırında düşünceli şekilde bekliyordu.
İki kardeş biribirine çok benzede saç ve ten renkleri farklıydı.
1.80 boyunda ki uzun ve kirli sarı saçlı genç adam şuan ki haliyle bile Prenseslerin kalbini çalacak kadar yakışıklıydı.
Kardeşi ise kısa siyah saçları ve çakır gözleri ile insanın kalbini delen bakışa sahipti. Cesur ve atak olduğu her halinden belliydi. Zaten ormana girme fikrini ortaya atan kişide oydu.
Sarışın çocuk tedirgin bir tonda konuştu.
'Henry gel vazgeç, girmeyelim ormana. Zaten elimize geçen parayı eşkiyalar alacak.'
Henry sert bakışlarını kardeşinin üzerine dikerken tok bir tonda konuşmaya başladı.
'Başka geçim kaynağımız mı var ? Tomrukları Bay Wor'un klübesinin arkasına saklarız oraya kimse bakmıyor zaten. Paramızı alınca da bu köyü terk ederiz. Beni dinle Tomas artık bu köye katlanamıyorum. Ben büyük bir General olmayı ve savaşlarda boy göstermeyi istiyorum!!!'
'Henry ölürsek ne paranın ne de tomrukların bir anlamı olmaz sonuçta öbür dünyaya bunların hiç birisini götüremeyiz. Lütfen beni dinle ve bu işten vazgeç. Sende biliyorsun ki ormanın içinde devasa boyutlarda Altın Kartal var. Hatırlasana 1 ay önce 2 oduncu ormana girmişti ve ondan sonra onlardan kimse haber alamadı'
Henry kararından vazgeçecek gibi görünmüyordu ve dikta ederek konuşmaya başladı.
'Yalan... Hepsi yalan o oduncuların cesetleri 2 gün önce bulundu ve üzerlerinde kılıç izleri vardı. Kardeşim bu köyden kurtulmak için başka çaremiz yok.'
Tomas bezgin bir ifadeyle sitem etmeye başladı.
'Hep bu fikirleri aklına Bay Wor sokuyor. Sana daha önce de dedim o adam bir deli tamam mı! Onunla konuşmaya gitme dedim sana. Annemiz ve Babamız uzun zaman önce savaşta ölmeseydi kesinlikle sana izin vermezdi.'
Henry'nin yüzüne hüzün çökerken Tomas söylediği şeyin ağırlığının farkına vardı ve utanarak ,
'Özür dilerim öyle demek istemedim. Ben sadece, endişeleniyorum...'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mephisto
FantasyBu kitap bence 16 yaş üzeridir Bu hikaye doğumdan ölüme bir kişinin güç hikayesidir. Bu yolda ölüm,vahşet,katliam,aşk,aile ve daha bir çok şeyle karşılaşacak olan kahramanımızın yolu anlatılıyor. Bir açıklama yazmam için yoğun talep geldi. H...