"Hadi ama Sarah, ben sizin ablanızım ve neler döndüğünü bilmek istiyorum. Hem de hemen!"
Rose, Eider'e anlatması gereken şeyleri önce kardeşlerinden dinleyecek ve yeteri kadarını ona söyleyecekti. Kendi ailesi söz konusu olduğunda, ona güvenemiyordu. Aralarında aşamadıkları bir duvarları vardı ve bu duvar birçok şeye engel olacakmış gibi görünüyordu. Rose Eider'le olan problemlerini bir kenara bırakarak karanlığın içinde kardeşlerinin yüzlerine bakmaya çalıştı. Sarah değil ama Johanna onu gerçekten korkutmaya başlamıştı. Kardeşlerini kralın kontrol amaçlı yollamış olabileceğini düşünmüştü ama Johanna'nın davranışları onun farklı şeyler düşünmesine neden oluyordu.
"Sana bunu söyleyemeyiz Rose."
Johanna sıkıntıyla kasılan bedenini, Rose'dan saklamaya çalışıyordu. Sesinin, onu ele vermemesi için dikkat ediyordu. Öksürüyor, arada oklarıyla oyalanıyor ve etrafı gözlüyormuş gibi davranıyordu ama gerçekler bir an olsun aklını rahat bırakmıyordu.
"Bana, neyi söyleyemezsin Johanna?" dedi Rose, sabrının sınırına geldiğini belli eden bir sesle.
"Amcam..." dedi Johanna ve yutkunduğunda öleceğini düşünerek ellerini alnına götürdü ve yanaklarından süzülen ter damlacıklarını sildi.
Johanna, cümlenin devamını getirecek cesareti kendisinde bulamamıştı. Kardeşlerinin konuşmak istememesi, Rose'u çileden çıkarıyordu. Anlatamayacak ya da saklamak isteyecekleri kadar önemli ne olmuş olabilirdi? Ayaklarını yere vurmaya başladığında, Sarah korkuyla bir bir dökülmeye başladı.
"Sanırım bunu, benim anlatmam gerekiyor. Bizi amcam yolladı Rose, Eider'i öldürüp seni eve geri götüreceğiz. Plan buydu,"dedi Sarah bir solukta ve utançla, toprak rengi buklelerinin arasına sakladı yüzünü, ablasına sevdiği adamı öldüreceklerini söylemişti. Rose ne kadar zamandır nefes almadığını bilmiyordu ama bayılmak üzereyken onu kollarıyla saran kişi Johanna olmuştu.
"Seni gerzek! Ona, sevdiği adamı öldürmek için geldiğimizi bu kadar çabuk söyleyeceğini bilseydim çeneni bir daha açamayacağın hâle getirirdim. Lanet olsun, Sarah!"
Sarah, umursamadığını belli ederek omuzlarını silkti ve ablasının durumuna bakmak için onlara doğru yanaştı. Rose, kendine geldiğinde bir ağacın dibinde yatıyordu. Sırtını ağaca yaslayarak gözlerini açtı ve geri kalan her şeyi duymak istediğini söyleyerek, kardeşlerini dinlemeye başladı. Onlara babalık yapmış olan amcası, kocasını öldürmek istiyor ve Johanna'ya göre pis işler çeviriyordu. Duyduklarını kısaca böyle özetleyebilirdi ama hepsinin nedenini öğrenmek istiyordu.
"Sen, amcamıza hiçbir zaman güvenmedin Johanna. Şimdi de yanlış düşünüyor olamaz mısın?" dedi bir umut ışığı arayarak.
"Hayır, Rose. Topraklarımıza giren o tuhaf adamları görmeliydin, çok korkutucuydular. Amcam, onlarla özel olarak görüşüyor ve konuştukları odanın etrafında tek bir canlının bile dolaşmasına izin vermiyordu. Ne yapıyor olabilir, neden bu kadar gizli tutuyor olabilir görüşmelerini?" Johanna, bir casusun özelliklerine sahipti ve her şeyin altında bir kötülük aramaya alışmıştı, bir de amcalarına asla güvenmiyor oluşu buna tuz biber olmuştu.
"Bilmiyorum Johanna, şu an düşünemiyorum."
Sarah, ablasının yanına eğilip güçlü elleriyle onun alnını ovmaya başladı. Sihirli parmaklara sahip olan küçük meleği, onu rahatlatıyordu. Rose onun parmaklarının titrediğini anladığında Sarah'ın ellerine uzandı ve kardeşinin soğuktan üşümüş olan ellerini sıkarak ona iyi olduğunu söylemeye çalıştı. Sarah, Rose'un ellerini sıktığını hissettiğinde rahatladı ve ona cevap vermek yerine tekrar parmaklarını alnında gezdirmeye başladı.
Ablasının rahatlayışı ve yüksek sesle inlemesi üzerine gülümseyerek "Bu iyi geliyor mu?" diye sordu.
"Ah Tanrım, Sarah!"
"Ben, Tanrı değilim Rose," diyerek kıkırdamaya başladı Sarah. Bu şakaya üçü de gülmüş ve sonrasın da tekrar düşüncelere gömülmüşlerdi.
*
"Johanna, Derek'le evlenmeni ve amcamı kontrol altında tutmak için, İngiltere'ye gitmeni istiyorum." Rose, o an bütün planı yapmış ve kardeşlerini buna dâhil ederek konuşmaya başlamıştı. Sarah'ın başına yaptığı masaj gerçekten işe yaramıştı. Aklına gelen onlarca fikir karanlığın içinde başının üstünde parlamaya başlamıştı sanki. Kendi yaptığı planlardan memnun olsada Johanna'nın ağaçlara tekmeler savurduğunu gördüğünde yüzünü buruşturdu ve gözlerini Sarah'a çevirdi. Sarah rahat ve huzurlu görünüyordu ama Rose onunda içten içe kendi sorularıyla boğuşmakta olduğunu biliyordu.
Johanna, sinirle önüne gelen her ağaca tekmeler ve yumruklar attıktan sonra, tekrar Rose'un yanına geldi ve evlilik planını kabul ettiğini söyleyerek ondan uzaklaştı. Onun çıldırmış hâlini izlemek kolay olmamıştı ama içini boşaltması için buna izin vermişlerdi. Rose, arkasında duran Sarah'ın kıkırdamasıyla, ona doğru döndü. Tam ona kızmaya karar verdiğinde, kardeşinin sözleriyle duraksadı ve dudaklarını birbirine bastırıp gözlerini yumdu.
"Sen, bana bağırmadan önce ben de Torry denen o sarışın devle evleneceğimi söylemek istiyorum. İngiltere için. Ve senin için..." Cümlesini bitirdikten sonra, Sarah da gözden kayboldu.
Kardeşlerimitek tek kaybediyorum ve kesinlikle onların ablası olmayı hak etmiyorum. Banaverdiğin sıkıntılar yüzünden, yatağında rahat uyuma Edward!D1%2n2&
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LORDUM (İngiliz Çiçekleri 1. Kitap)
RomanceSavaş meydanlarındaki zaferleriyle tanınan, güçlü bir İskoç savaşçı... Eider McDuck, çıktığı son görevde, ummadığı bir şekilde oyuna getirildi. Kardeşini kurtarmak için, düşmanıyla el sıkıştı ve bir yabancıyla evlendi. Evlendiği kadın dünyanın en gü...