-96-

7.8K 393 18
                                    

19. BÖLÜM

"Her şey bitmiş miydi, yoksa yeni mi başlıyordu bilmiyordum ama çok yorulmuştum ve Eider'in de fazlasını yaşayacak gücü kalmadığını görebiliyordum. Artık sevdiğim adam için, ayakta kalmak ve güçlü olmak zorundaydım."

Leydi Rose Crowfeld'in Günlüğü

"Sana bakıyorlar ama öldürecek gibi değil de, kollarına alıp sevmek ister gibiler," dedi Eider kısa sakallarını bir aristokrat edasıyla kaşırken, hem Rose'a hem de kendi halkına bakıyordu.

"Beni öldürmelerini mi isterdin, Eider?" dedi Rose sinirle. Etraflarından geçen herkes onlara saygıyla selam veriyor, kadınların gözlerindeki sevgi dolu bakışlar Rose'a ulaşıyor ve onun mutluluğuna mutluluk katıyordu. İstemsizce elini karnına koydu, bebeği de o da hayattaydı, sevdiği adam yanı başında duruyor ve İskoç halkı artık onu seviyor gibi görünüyordu. Her şeyin bu kadar iyi gitmesi Rose'u düşündürmeye başlamıştı, Tanrı'nın ona bir sürpriz yapacağından emindi, çünkü hayatı hiçbir şey zaman böylesine iyi gitmemişti.

Lütfen Tanrım, bu sefer mutlu olmama izin ver...

"Sadece, artık güvende olmanı istiyorum İngiliz," diyip konuyu aniden kapattı Eider ve atının iplerine uzanarak, Rose'u olduğu yerde bıraktı. Hiçbir açıklama yapmadan, ahırlara doğru yürümeye başladı adımları sakin ve yavaştı.

Arkasını dönüp bakmasına gerek yoktu çünkü Rose'un hırıltılı sesini ve küfürlerini duyuyordu. Rose orada durup, ona öldürmek istercesine bakıyor olmalıydı, yoksa Eric bu kadar yüksek sesle kahkahalar atmazdı. Onu gülerken görmek, Eider'in donup kalmasına neden olmuştu ama arkadaşına bakarken kendisini toparlaması ve ona ayak uydurması gerektiğini anladı. Her şey geçmişte kalmış gibiydi, Eric'in gözlerine ulaşmayan kahkaha izleri, ona umut veriyordu. O da gülümsedi ve yavaş adımlarını sürdürmeye devam etti.

"Tanrı aşkına, şu ağzını kapat! Midene kadar, her şeyi görmek zorunda değilim," dedi Eider ve elindeki eşyaları Eric'in üstüne fırlattı. Arkadaşı iyileşmişti ama tam olarak savaşabilecek duruma gelmesi için daha uzun zaman vardı. "Bir kadın gibi mızmızlanmayı bırak dostum! Kadınını öylece bıraktığında, aklından neler geçiyordu?" Eric bir yandan hâlâ kahkaha atıyor, bir yandan da homurdanarak Eider'e söyleniyordu.

Oturduğu yerden gözleriyle Eider'in tutarsız ve gereksiz hareketlerini izliyordu Eric ama arkadaşının hâlâ bir kadına nasıl davranması gerektiğini bilmediğini fark etmesi uzun zamanını almadı.

Rose'u affetmiş ve kabullenmişti, fakat şimdi güzel leydisi için ona kızıyordu.

"Biraz olsun akıllanması gerek!"

"Onu yalnız bıraktığında, bunun kendiliğinden gelişeceğini düşünüyorsan devam et dostum," dedi Eric, ona aptal olduğunu söylemek istiyordu aslında ama üstüne fazla gitmenin doğru olmayacağını düşündü. Elini iyileşmekte olan dizlerine yasladı ve gözlerini Eider'e doğru kaldırıp, başını iki yana salladı. Bu hareketi 'yanlış yoldasın' anlamına geliyordu ve Eider onun bu sefer de haklı çıkacağını düşünmek dahi istemiyordu.

Evet, Eric haklıydı ve bu konularda ondan daha iyiydi. Aşkı, onu dibe çekmişti. O bile bir enkaz hâlinde karşısında durup, hâlâ aşkı ve sevgiyi savunabiliyorken, Eider kendi aşkı için gerçek anlamda bir şey yapmamış olduğunu anladı. Ama bunu düşünmek istemediğini anladığında, sözü Eric'e çevirdi ve bu sefer gülme sırası ondaydı. Acımasız mizah anlayışı, bu güne kadar herkesin bıkmasına ve kendi kabuğuna çekilmesine neden olmuştu işte şimdi de işe yarayacağını düşünüyordu.

LORDUM (İngiliz Çiçekleri 1. Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin