14. BÖLÜM
"Tarihi, kadınlar yazar, erkekler ise oynardı."
Leydi Rose Crowfeld'in Günlüğü
"Bana her şeyi anlatacağınıza dair yemin edebilir misiniz, Leydi McDuck?" diye bağırmıştı kral, taht odasında herkes nefesini tutarak onları izliyordu. Eller oynamıyor, gözler kıpırdamıyor, sanki rüzgârdan başka herkes yas ilan etmiş gibi sessizce duruyordu. Rüzgârın uğultusu, Rose'un kulaklarına dolduğu her an onu soğukluğuyla kendisine getiriyor ve konuşmak zorunda olduğunu, ona hatırlatırcasına yüzüne çarpıyordu.
"Beni, bunun için görevlendirdiniz değil mi majesteleri?" diyerek, Rose ona zaten her şeyi anlatacağını belirtmiş oldu. Gözlerindeki canlılık ve görev aşkı Edward'ın kanını donduracak cinstendi. Ona baktığında, bir kadında olmaması gereken tüm özellikleri bir arada görebiliyordu. Kaslı kolları, uzun boyu ve gururla taşıdığı bebeği! Her erkeğin sahip olmak için uğrunda birçok şeyi feda edebileceği bir kadındı ama ona sahip olan pis bir İskoç'tan başkası değildi. Ayaklarını yere vurmaya başladığında, karşısında duran kadının onun gerildiğini anlamasını istemediği için, gözlerine sahte bir mutluluk yerleştirdi ve tahtında bacaklarını iki yana açtı, ellerini de dizlerine koyarak bedenini Rose'a doğru eğdi.
Edward bu evlilik yüzünden pişman olacağını hiç düşünmemişti ama Rose'un gözlerinde gördüğü aşktan ve bunun getirdiği meyveden sonra, içini saran korkuya engel olamamıştı. Düşmanını yenmek için diğer bir düşmanından zorla yardım almış ve onu İskoçya'nın en güçlü adamı hâline getirmişti. Gözleri Eider'e takıldığında, aslında onun kendisine ihtiyacı olmadan da İskoçya'nın en güçlü ve korkusuz adamı olduğunu kabullendi.
"O zaman konuşmaya başlamalısınız Leydi McDuck," dedi otoriter bir sesle. Rose onun sesinde hissettiği karmaşa karşısında gülmek istedi, kralı onu korkutmak istemiş ama bunda başarılı olamayacağını anladığı an, asıl meseleye geçmek için acele etmişti. Rose, içinde bir yerlerde ona bir şey olmasına izin vermeyecek olan Eider'e sımsıkı sarılıyordu. Anlatacakları kimsenin hoşuna gitmeyecekti, belki sonucunda elde edilen bir zafer vardı ama onlar bu savaş sonunda zafer kazanmış gibi hissetmemişlerdi.
"Emredersiniz majesteleri ama bana bilmek istediklerinizi sorarsanız işimizin daha çabuk biteceğini düşünüyorum," dedi ve gururla reverans yaparak kralına selam verdi. Ayakta durmaktan yorulmuştu ve Eider'i özlemişti. Dün geceden sonra, ondan uzak kalmak istemiyordu. Eider'in kollarında uyuyakalmış, sabahın ilk ışıklarında büyük yatağın ortasında yalnız başına uyanmıştı. Onun kalbine tamamen ulaşamamış olsa da, en azından ilk adımlarını atmıştı. Gerçeği biliyordu, ortada bir sevgi vardı ve her ikisi de zaman zaman bundan kaçarak gerçekliğinden uzaklaşmak istiyorlardı.
"Onu gerçekten seviyor musunuz, leydim?" dedi kral tahtında bacaklarını gevşeterek, yüzünde anlaşılmaz bir ifade vardı ve gözleri Eider'le Rose'un üzerinde dolaşıyordu. Rose bu sorunun geleceğini tahmin etmişti, omuzlarını dikleştirdi ve Eider'e bakıp, gözlerini kralına çevirdi.
"Benimkine sevmek denmez majesteleri," dedi ve tüm salonun hayretle iç çekişini duydu. Kadınlar bunu tahmin edebiliyoruz diyerek, ona hak veriyorlar ve onun için üzülüyorlardı. Erkekler ise öldürücü bakışlarıyla Eider'e eziyet ediyorlardı. Ona nefretle bakan gözler, şimdi acıyla gölgelenmişti. Rose gülümseyişini bastıramadı ve kralına baktığında, onun Eider'in tepkisini merak ettiğini anlamış oldu. Eider'e döndüğünde, onun rahat ve umursamaz hâlini gördü, içlenmiş ve üzülmüştü.
Eider'in gözleri, ona işini bitir ve bu odadan çıkalım der gibi bakıyor ama bunun ötesine geçmiyordu. Rose ona uzanmak istiyordu ama aralarındaki mesafeyi kapatırsa krala hakaret etmiş sayılacak ve ayıplanacaktı. İşte bu yüzden, olduğu yerde döndü ve arkasında duran adamın gözlerinin içine baktı. Onu umursayan ve seven adamı aradı. Eider, duygularını belli etmeden tüm azametiyle ayakta dikiliyordu. Ördüğü saçları sırtında sallanıyor, ekose kumaşı onu herkesten farklı kılıyor ve göğsündeki kurdu gururla taşıyordu. Rose ona uzun süre baktığını, Eider'in ufak bir gülümsemeyle kıvrılan dudaklarını gördüğünde kendisini toparlayabilmek için öksürmek zorunda kalmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LORDUM (İngiliz Çiçekleri 1. Kitap)
RomanceSavaş meydanlarındaki zaferleriyle tanınan, güçlü bir İskoç savaşçı... Eider McDuck, çıktığı son görevde, ummadığı bir şekilde oyuna getirildi. Kardeşini kurtarmak için, düşmanıyla el sıkıştı ve bir yabancıyla evlendi. Evlendiği kadın dünyanın en gü...