-67-

6.2K 403 0
                                    


*

Rose gözlerini araladığında, odanın içinde dolanan kadınların varlığını hissetti. Ne kadar sessiz olmaya çalışsalar da, Rose yaşadıklarının vermiş olduğu tedirginlikle artık diken üstünde uyuyor ve her sese irkilerek tepki veriyordu. Kadınların fısıldaşarak konuştuklarını, kimisinin ağladığını kimisinin de öfkeyle söylendiğini duyduğunda, başını tekrar yastığına koydu ve onları dinlemeye başladı. Duyacaklarına hazırlıklı değildi ama Eider'in yüzünü ve sözlerindeki ve acıyı hatırladığında bir terslik olduğunu anlamıştı.

"Ona senelerce hizmet ettim ama şimdi ona hizmet ettiğim için kendimden utanıyorum," dedi bir kadın öfkeyle.

Kabullenemeyişi sözlerine yansıyordu ve Rose onun neden bahsettiğini anlayamıyordu. Diğer bir kadın konuşmaya başladığında nefesini tuttu ve gelecek sözleri duymaya çalıştı.

"Bunu bize ve kendi öz abisine nasıl yapar anlamıyorum, ona su değil zehir vermeliydik! Hem o kendi pis dünyasından kurtulurdu hem de biz lordumuzun acı çekişine şahit olmazdık," dedi ve elindeki elbiseyi öfkeyle sandığın içine attı.

Diğer bir kadın anlamamış gibi burnunu kırıştırdı ve üstündeki ekose eteğini çekiştirerek saçlarını düzeltmekle uğraşırken düşünceli ve üzgün görünüyordu."İskoçya'nın güzel kadınları, şimdi ben gerçekten doğru anlamış mıyım? Leydi Lisa en başından beri abisine ve kendi halkına ihanet etti. Bunu da kadın başına ülkeyi yönetmek istediği için yaptı. Kendi öz abisini kıskanarak William'ın yatağına girdi ve onu kendi büyüsü altına aldı. Her şey toprak ve güç içindi! Peki, dışarıda ağlayan iki yürekli savaşçı onun hiç mi umurunda olmadı? Bu nasıl bir kadın, nasıl bir kardeş, nasıl bir âşıktı?"

Kadınların hepsi istavroz çıkararak, Tanrı'nın onları böyle kadınlardan koruması için toplu hâlde dua etmeye başladılar. "O ölmeyi hak etti! Ve Lord Eider'in gözlerinin içine bakarak, hançeri kendi kalbine sapladığı söyleniyor!"

Kadınlar tekrar istavroz çıkardılar ve yine bir şeyler mırıldandılar. Sonra öfkeyle ve acıyla döktükleri gözyaşlarını silerek, işlerini yapmaya devam etiler. Rose onlardan başka bir söz duyamayacağını anladığında, yüzünü yastığına gömdü ve hıçkırıklara boğularak ağlamaya başladı. Odada gezinen kadınlar onun ağladığını anladıklarında, yavaşça kapıya doğru yürüdüler ve sessizce odayı terk ettiler.

"Acın da sevgin de hep baş edemeyeceğin kadar büyük ve zor oluyor değil mi Eider? Bundan sonra, sana asla geçmişini hatırlatmayacak ve geleceğin daha güzel olması için elimden geleni yapacağım... Seni seviyorum İskoç..." dedikten sonra, Rose tekrar ağlamaya başladı ve yatakta dönerek gözlerini tavana dikti. Beyaz duvar soğuk, hissiz ve sakindi... Rose ise baktığı her yerde kan ve ölüm görüyor, kollarını bebeğine sarmaktan başka bir şey yapamıyordu. Tanrı, onları koruyacak ve yine iyilerin yanında olduğunu gösterecekti.

LORDUM (İngiliz Çiçekleri 1. Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin