Rose, iki gün boyunca odasından çıkmadı ve kardeşlerinden gelecek haberleri bekledi, ama ne kardeşlerinden haber geldi ne de gece yatağına beklediği kocasından... Dışarıda olan biten her şeyden haberi oluyordu ama soğuk hava ve güvenlik kuralları yüzünden, Eider ona dışarı çıkmayı yasakladığı için dışarı adımını atamıyordu.
Odasındaki tahta masanın başında otururken, derin düşüncelerin içinde boğulmuş ve İngiltere'nin sisinin içinde kaybolmuştu. Kapısını açan asker, yere kadar eğildikten sonra Rose'a bir şeyler söylemek istedi, ama tepesine binen iki kadın her şeyi engellemiş ve genç adamı utandırmışlardı.
"Tanrı aşkına, adamı öldürmek mi istiyorsunuz?"
Rose, kardeşlerinin arkasında yerden kalkmaya çalışan askere bakmaya çalıştı ve iyi olduğuna karar verdikten sonra, ona buruk bir sevinçle bakan kardeşlerine yöneldi.
"Ablanıza sarılmayacak mısınız?"
"Tanrım, Rose sen şişmişsin!"
Rose, Sarah'a yaklaşarak kardeşinin kulağını tuttu ve çekmeye başladı. Kahverengi bukleleri eline değiyor ve içini ısıtıyordu. Rose onu kucağına yatırıp sevmek istedi ama önce ona dersini vermeliydi. Hamile bir kadına, kimse hakaret edemezdi.
"Seni kaba kız! Genelde kadınlar, hamile kalınca şişer. Ama bunu yüzüme vurmana hiç gerek yoktu."
Sarah, onun elinden kurtuldu ve büyük bir mutlulukla Rose'u kolları arasına aldı.
"Sen hayatımda gördüğüm en güzel ve en tatlı anne olacaksın Rose."
Hepsi büyük bir özlemle gözlerini kapattılar ve annelerini hatırlamaya çalıştılar ama gözlerinin önüne gelen acı hatıralar yüzünden, üç kız kardeş de gerçek hayata dönmek ister gibi bakışlarını o küçük yuvarlaklığa çevirdiler.
Rose, Johanna'ya döndüğünde kardeşinin hüzünlü bakışlarıyla karşılaştı. "Bunu o adam yaptı!" Rose onu kendisine çekti ve Johanna hıçkırarak ona sarıldı. "Ağlama güzelim, lütfen ağlama! Onu kurtaracağız, amcamın nasıl bir pislik olduğunu artık kral da biliyor," dedi Rose titreyen sesiyle. Üç kız kardeş, bir top hâline gelmiş sıkıca birbirlerine kenetlenmişlerdi. "Kral için büyük bir planları var, Rose. Onun karşısında birden çok lord var. Amcam kraldan çok daha güçlü bir konumda, önce bizi sonra kralı ortadan kaldırmak istiyor," dedi Johanna.
Tıpkı Eider'in tahmin ettiği gibi...
"Onlar nerede?"
Sarah ve Johanna birbirine baktığında, Rose gülümsemek istedi ama acısı bunu engelliyordu. Julie kaçırılıp tutsak edilmişken gülemezdi ama kardeşlerini görmek her ne olursa olsun onu mutlu etmişti.
"Aşağıdalar, Eider'le beraber planlar yapıyorlar ve bizi bunun dışında bırakıyorlar Rose. İnanabiliyor musun?" Sarah'ın sesi, öfkeyle sarılmış bir demir parçası gibi onlara çarpmıştı. "Bırakın... Onlara karşı koymayın, planlarını yapsınlar ama bizden onlara uymamızı beklemesinler." Johanna, odanın içinde dönüyor ve Derek'e lanetler yağdırıyordu. "Senin planın nedir Rose?" diye sordu Sarah aniden. Onun planı olduğunu, nereden anlamıştı? Galiba senelerin getirmiş olduğu bir önsezi, onu ele vermişti. Rose hiçbir zaman kardeşlerinden bir şey saklayamazdı.
"Onlara, odalarımızda onları bekleyeceğimizi söyleyeceğiz. Bunu nasıl söyleyeceğinizi tahmin ediyorsunuzdur..."
Rose, onların utançla yere düşen bakışlarına aldırış etmedi. "Daha sonra etrafta kimse yokken, Crowfeld kalesine gideceğiz ve amcama istediğini vereceğiz, tabii öncesinde amcamıza bir mektup yazacağız," dedi Rose.
Sarah, ellerini hançerlerine götürdü ve "Yani kendimizi..." diyerek mırıldandı. Johanna, bakışlarını onun karnına indirdi. Ona dokunmak istiyordu ama kötü şansının bebeğe geçeceğinden korkarak parmakları havada asılı kaldı. Sinirle elini yumruk yaptı ve bacağına yapıştırdı.
"Onların planlarını bilmiyoruz, sen hamilesin ve Julie'yi nasıl geri alacağımızı hâlâ anlamadım." Johanna plan netleşmeden, belirsizliklerle harekete geçmek istemiyordu. Rose, tahta masaya ilerledi ve eline aldığı kâğıtla onlara doğru yürüdü.
"Amcamız bizi bekliyor olacak, tabii yanında Julie ile beraber. Hepimizi, aynı anda öldürmek, ona büyük bir zevk verecektir." Johanna adımlarını sıklaştırdı ve odanın tüm tozunu kaldırarak, koşarcasına turlamaya başladı. "Peki, sevgili kocalarımızı nasıl atlatacağız?" Sarah, ellerini alnında gezdirdi. Kafasına vuran elini durdurmak ister gibi, diğer elini havaya kaldırdı ve nefes almaya çalıştı.
"Onları aldatamayız Rose," dedi Sarah, Torry'nin ona olan güvensizliğinin on katına çıkacağını düşünerek, hayatının daha da karanlık bir döneme gireceğini düşünüyordu. Sarah ona doğru yürümeye başladığında, gözlerini buğulu İngiltere manzarasından koparmadı, ablasının sıcaklığı ve ona verdiği güven duygusundan sıyrılmak istemiyordu. Ama içindeki yanlış olduğunu söyleyen sesi de bastıramıyordu.
"Kimseyi aldatmayacağız. Amcamız hariç... Gidip kız kardeşimizi kurtaracağız. Bana yolladığı notta, hepimizi karşısında görmek istediğini ve bir anlaşma yapabileceğini söylemiş." Johanna, mızmızlanan bir kedi yavrusunu andıran sesiyle, "Amcamın ordusuna karşı üç kadın. Hamilelik, tüm aklını alıp gitmiş olmalı Rose!" dedi.
Rose gülümsedi ve ellerini karnının üstünde gezdirdi. Beş ay olmuş olmalıydı, belki de bebeği tüm zeki yanlarını çalıyordu. "Ona yazacağım mektubu okuduktan sonra, etrafında asker bırakmayacağından eminim kardeşim." Sarah ve Johanna, rahatlamak için önlerine gelen her şeye vuruyor ve bilerek yere deviriyorlardı.
"Artık sakinleşin! Gidip kocalarınızı bulup ve son güzel akşamınızı yaşayın." İki kardeşi de omuzları çökmüş bir hâlde odadan dışarı çıktı ve böylelikle Rose rahat bir nefes alabildi. Masanın başına geçip, yapması gereken işleri sıraya koydu. Amcasına yazacağı mektuba nasıl başlaması gerektiğini düşünürken, öleceğini bilse de bunu yapmak zorunda olduğunun farkındaydı. Mektup yazılmış ve en güvendiği adamları aracılığıyla amcasına yollanmıştı bile.
Sevgili amcacım, seni öldürmeye geliyorum hazır ol!
o
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LORDUM (İngiliz Çiçekleri 1. Kitap)
RomanceSavaş meydanlarındaki zaferleriyle tanınan, güçlü bir İskoç savaşçı... Eider McDuck, çıktığı son görevde, ummadığı bir şekilde oyuna getirildi. Kardeşini kurtarmak için, düşmanıyla el sıkıştı ve bir yabancıyla evlendi. Evlendiği kadın dünyanın en gü...