SON

14.5K 592 145
                                    


20.BÖLÜM

"Her oyunun sonu, yeni bir başlangıca işarettir. Eider gözlerini gökyüzüne kaldırdığında ve tüm gücüyle karanlığa göğüs gerdiğinde, bunu anlamıştım..."

Leydi Rose Crowfeld'in Günlüğü

Rose, gözlerini kısarak ona sırıtan heybetli adama baktı, ondaki değişime inanamıyordu.

"Gülmeyi kesip bana burada ne olduğunu açıklar mısın, Eric neden herkes koşuşturup duruyor ve neden bana bir şey söylemiyorlar?"

"Sana hiçbir şey açıklamak zorunda değilim, leydim," dedi. Açık teni gülmekten kızarmaya başlamıştı ama yine de Rose'u kızdırmaktan vazgeçmiyordu.

"Kibarca konuşmaya çalıştıkça, kaba olmayı nasıl becerebiliyorsun bilmiyorum Eric," dedi öfkeyle. Olduğu yerde sızlanarak Eric'e bağırıyor ama sudan çıkmış balık gibi çırpınmaktan öteye gidemiyordu.

"Bu da benim yeteneklerimden birisi, leydim."

Rose gülümsedi ve onun arkasından dil çıkardı.

"Bir gün seni kurtarmam için bana yalvaracaksın Eric, ellerime düşeceksin ve ben karşına geçip, kahkahalar atarak seni izleyeceğim," dedi Rose, Eric onu duymuştu ve arkasını döndüğünde göz göze geldiler. Rose, irkilerek bir adım geri çekildi.

Eric onun yüzünden acı çekmişti ve çekmeye devam ediyordu, şimdi bu sözleriyle biraz ileri gitmiş olduğunu anlayabiliyordu. Eric ona doğru yürümeye başladığında, nefesini tuttu ve adamın hareketlerini gözünü kırpmadan izledi. Eric, parmağını alnına dayayıp onu geriye doğru itmeye başladığında, Rose karşı koymadı ve geriye doğru yürümeye başladı. Elleri istemsizce karnını sarıyordu.

"Bu akşam leydim... Bu akşam, kahkahalar atıp sizi izleyen ben olacağım. Kalbinizi iyi koruyun," diyerek ellerini geri çekti ve Rose'u güneşin altında çalışan kalabalığın arasında bıraktı. Kimse onlara bakmamıştı ama fısıldaşmalar onların izlendiğinin kanıtıydı. McDucklar artık olan biten hiçbir şeye şaşırmıyorlardı, toprakları üstünde bir İngiliz ve bir İskoç yan yana geldiğinde sakin bir hayat süremeyeceklerinin farkındaydılar.

Onlar farklıydı ve bela peşlerini asla bırakmıyordu. Rose, önünden geçen bir hizmetçinin peşine takıldı ve kadının başının etini yemeye başladı. Ama bunda da başarısız olunca ellerini dizlerine vurmaya ve bebeğiyle konuşup çevresindeki insanları ona şikâyet etmeye başlamıştı. Karnı acıkmıştı ve merakına yenik düşüp koşuşturduğu için ayakları ağrıyordu.

"Hadi ama biriniz bile akşam ne olacağını bana söylemeyecek misiniz?" Rose, mavi ve yeşil tonlarının süslediği elbisesinin eteğini çekiştirerek etrafta dolanıyor, geceye dair insanların ağzından laf almaya çalışıyordu. Sonunda en kolay yolu seçti ve ona doğru koşan bir ufaklığı yakalayıp kolları arasına aldı.

"Leydim indirin beni!" dedi yüzü kirle kaplı olan çocuk.

"Soruma cevap verirsen eğer seni yere bırakırım."

"Sorun leydim," dedi çocuk, büyük bir ciddiyetle göğsünü şişirmiş yanaklarını havayla doldurmuştu. Rose dayanamadı ve kolları arasındaki güzelliğe kocaman bir öpücük verdi.

"Bu akşam, burada ne olacak ufaklık?" diye yavaşça sordu Rose, büyük bir sırrı paylaşıyorlarmış gibi sorusunu çocuğun kulağına doğru fısıldamıştı. Çocuk böbürlenerek kıkırdamaya başladı ve gözlerini Rose'un yüzünde dolaştırdı. Küçük elini kaldırıp Rose'un yarasına dokunduğunda, Rose şaşırdı ve kendisini geri çekmemek için yanağının içini ısırmak zorunda kaldı.

LORDUM (İngiliz Çiçekleri 1. Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin