-61-

6.7K 423 7
                                    


Rose, kızaran gözlerini ona doğru kaldırdı ve gülümseyerek son sözlerini söyledi. "Siz İskoçlara güvendiğim söylenemez, o yüzden çabuk gelmeye bakın lordum." Sözleri, onu kırmak yerine mutlu etmişti. Eider, onun sevgisiyle çevrelendiğini hissedebiliyordu ve halkının Rose'a sıcak bakışlarını sunması ise onu mutlu eden bir başka şey olmuştu.

Yüzündeki gülümseyişle arkasını döndü ve askerlerinin yanına doğru gitti. Rose, Ian'ın gölgesi altında ne kadar durduğunu ve ne zamandan beri Eider'in ardından baktığını bilmiyordu. Onun geri dönmesini istiyordu ama bu konuda yapabileceği hiçbir şey yoktu. O gitmiş, havaya kaldırdığı toprağın kokusu sinmiş ve İskoçya derin bir sessizliğe gömülmüştü. Tıpkı onun gibi...

"Leydim iyi misiniz?" dedi Ian korkuyla, onun sakinliği ve nefes almadan kocasının ardından bakıyor oluşu, genç askeri endişelendirmeye başlamıştı. "Sence iyi miyim Ian?'' dedi Rose, gözlerini yoldan ayırmadan. Hâlâ, Eider'in dönmesini ve onu kollarına almasını bekliyordu. "Hayır leydim, iyi değilsiniz üzüntünüzü anlıyorum ama o güçlü bir adamdır. Size geri döneceğinden, asla şüpheniz olmasın," diyerek, Rose'a moral vermeye çalıştı. Aslında onun da morale ihtiyacı vardı. Bir kadına bakıcı olarak bırakılmıştı ve sırtında aklını başından alan bir ağrı vardı. Herkes, ona yarım adam gözüyle bakıyordu ve oturup ağlaması gereken asıl kişi oydu. Ian, gözlerini kapayarak son kalan iradesine sarıldı ve etraflarına bakmaya başladı. Herkes gitmişti, sadece o ve Leydi Rose kalmıştı. Geniş alanda, ormanın derinliklerine doğru boş boş bakmaya devam ettiler... Ta ki, Leydi Rose yorulana kadar.

*

Üç gün sonra

"Edward'ın askerlerini, kuzeyde topladık lordum."

Eider tahta masanın etrafında turluyor, düşüncelerini bir araya toplamaya çalışıyordu. Stirling Kalesi'ni kuşatmanın ne kadar zor olduğunu duymuştu ama şimdi buna bire bir şahit oluyordu. Kalenin tepede ve güçlü duvarlar içinde olmasının yanı sıra etrafının da bataklıklarla çevrili olması, Eider'i korkutuyor fazla kayıp vermek istemiyordu. Eve döndüğünde, gözü yaşlı eşler ve babasız çocuklar bulmak istemiyordu.

"Torry'nin askerlerinin, kalenin sol kanadında yer alan nehrin iki yanında konumlarını almalarını istiyorum. Derek'in yetiştirdiği casusların ise kalenin dört bir köşesinde olmasını ve bize haber verebilecek yerlerde durmalarını sağla Dubh."

"Emredersiniz lordum."

Eider, Dubh'un başka şeyler de söylemek istediğini anladığında, eliyle ona konuşmaya hemen başlamasını emreden bir hareket yaptı ve Dubh rahatlayarak içindekileri söylemeye başladı.

"İngiltere'nin çiçeklerini, ne yapacaksınız lordum?" Dubh, kadınlarla savaşmamıştı ve bunun nasıl bir şey olduğunu da öğrenmek ya da görmek istemiyordu. Etrafında kadınları görmek, onun bir zavallı gibi hissetmesine neden oluyordu. Erkekler varken, kadınların bir kan ve ölüm gölünde işi olmamalıydı. Kafasını kaşıyarak, düşünceli bakışlarını lorduna çevirdi. Ondan bir emir bekliyordu, onun emirlerine göre üç güzel ve acımasız kadına bilgi verecekti.

LORDUM (İngiliz Çiçekleri 1. Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin