-45-

7.9K 464 4
                                    


"Susadım," dedi Rose konuyu kapatmaya çalışarak, zaman kazanmaya çalışıyordu. Eider onun arzuyla ışıldayan gözlerine bakmamak için çabalıyordu, kollarındaki kadının izin verdiği ölçüde yere eğilmeye çalıştı ama Rose buna izin vermedi. Beyaz gömleğinin yakasını yakalayarak onu yukarı çekti ve tek eliyle çenesini tutarak yüzünü dudaklarına doğru çevirdi. Rose dudaklarını önce çenesinde sonra yanaklarında gezdirmeye başladığında, Eider şaşkın gözlerle onu izledi. Kocası için çıldıran bir kadına benziyordu. Elleri onu dinlemiyor, dudakları ise durmaksızın Eider'in yüzünde geziniyordu. Sakalları, onu hem gıdıklıyor hem de şehvetle yüzünü ona sürme isteğini kamçılıyordu.

Eider ona karşı koymayı isterken, Rose'u yatakta altına hapsettiğinde son zamanlarda düşüncelerine hiç kulak asmadığını fark etti. O altındaydı ve Eider bunu yapmaması gerektiğini biliyordu.

"Sana güvenmiyorum, seni sevmiyorum, ama tüm bunlara karşı koyamıyorum." Eider gözleriyle onların durumunu göstererek, onunla değil kendisiyle konuşuyor gibi davranıyordu. Tüm gerçeği çarpıtarak kabullenmeye çalışıyordu, ikisi de söyledikleri yalanların içinde dolanmaktan zevk alır hâle gelmişlerdi. Rose onun gözlerine baktığında, Eider'in kararsızlığını gördü. Ona güvenmiyordu ve doğru olan da buydu. Onu öldürmek istediklerini duyduktan sonra, hangi erkek olsa ona güvenmezdi.

"O zaman öp beni... Bütün gün, seni hayal ettim. Akılsız bir kadın gibi, seni öpmekten başka bir şey düşünemedim," dedi arzuyla, içini yakan tutkusu sesine yansımış ve Eider'i de yakmıştı. Eider'in bakışları ve gözlerinin ışık altında aldığı renk, Rose'un içini kaplıyor, onu sarıyordu.

Eider onun daha fazla konuşmasına müsade etmedi ve dudaklarına saldırdı, sızlayan bacağına aldırış etmeden tüm yeteneğini onun üstüne salıyordu. Rose acıyla inledi ama onun verdiği acıdan bile zevk alıyordu. Eider dudaklarını ondan ayırdığında, ağzının kırmızı kan iziyle süslenmiş olduğunu gördü bu onun kanıydı, dudakları sızlıyordu tıpkı kalbi gibi...

Rose zevkle dudaklarını ısırmış ve kanını tatmıştı, onu böylesine büyük bir ateşe sürüklemek, Eider için paha biçilemez bir şeydi. Acıyan dudağına ve yorgunlukla titreyen bedenine aldırmadan, tekrar ona döndü. Ayağı ve gururu onu engellemek istiyordu ama Eider her şeye arzusuyla karşılık veriyordu.

"Benimle oyun oynamaktan ne zaman vazgeçeceksin?"

Rose konuşmak istemiyordu. İstediği şey, Eider'in dudakları ile başka bir dünyaya sürüklenmekti. Dirsekleri üstünde kalkarak, ellerini Eider'in örgülü saçlarına daldırdı ve dudaklarında duran kanı, yavaşça diliyle sildi. Özür diler gibiydi ve arzusu üzüntüyle gölgelenmişti. Eider'in homurdanmaları onu ateşliyor ve içinde daha fazla şey yapma isteği uyandırıyordu. Sızlayan kadınlığının çaresinin Eider'de olduğunu biliyordu. Onu sevdiğini ve istediğini bildiği gibi... Ama Eider, üstünden hızla kalkıp ellerinden kurtulduğunda yenildiğini hissetti ve başını yastıklara bıraktı.

Eider yerdeki suya uzanmıştı, nefesleri sık ve telaşlıydı suyun onu sakinleştireceğini düşünüyordu. Rose'un ateşli doğasından sıyrılmak ve kalkıp gitmek istiyor ama ayakları ona hiç de yardımcı olmuyordu. Rose onun su içişini izledi, yatakta dizleri üzerine kalkarak ona doğru yaklaştı gömleği altındaki kaslarını okşadı ve ellerini güçlü sırtında dolaştırdığında, Eider su içmeyi bırakarak elindeki bardakla öylece kaldı. Onun aşk dolu dokunuşlarının üzerinde gezmesi, Eider'i günaha davet ediyordu.

"Bir yudum daha al," diyerek dizleri üzerinde Eider'e doğru döndü, ellerini ondan koparamamış ve konuşacak cesareti zar zor kendisinde bulmuştu. Eider'i etkilemek ve bugün duyduklarını ona unutturmak istiyor, sevişmelerinin bir affetme uğruna yapılmasını istemiyordu. Ama Rose bunu bir çıkış, bir kaçış yolu gibi görüyor ve Eider'i her defasında böyle kandıramayacağını bilmesine rağmen ona yine arzuyla her şeyi unutturmaya çalışıyordu.

Eider, çoktan onun büyüsüne kapılmıştı. Elinde duran bardağı dudaklarına götürdü ve kalan suyu yudumladı. Rose suyu yutmasına izin vermeden, Eider'in dudaklarına eğildi. İşte yine kucağına çıkmıştı, kadınlığından yayılan sıcaklık erkekliğini çağırıyor ve dudakları onun ağzındaki sudan içiyordu. Aralarından damlayan sular ise onların ateşlerini söndürmeye yetmiyordu. Rose onun kucağında geri çekildiğinde, Eider'in donuk gözlerle kendisini izlediğini gördü ve bu durum korkmasına neden oldu. Yaptığı şey biraz tuhaftı biliyordu ama yine de onun dudaklarından su içmek istemişti.

Eider onun bu masum ama can alıcı davranışlarına nasıl karşılık vereceğini artık bilmiyordu. Onu yavaşça yatağa geri yatırmasına engel olmadı. Eider'in gitmek üzere olduğunu anladığında, bir şeyler yapması gerektiğini düşündü. Ya onu şimdi tamamen kaybedecek ya da kazanacaktı.

"Beni öptükten sonra böyle çekip gidemezsin."

Eider yataktan kalkarak, alnını kirli cama yaslayıp gülmeye başlamıştı. Rose fazla ileri gittiğini ve ufak bir çocuk gibi davrandığının farkındaydı. Onu zorlamaya hakkı yoktu. Bir fahişe gibi davranıyordu. Onun acısını unutuyor ve ondan yapmak istemeyeceği şeyler istiyordu.

"Gitmek istemiyorum İngiliz. Sadece bunu yapmak zorunda olduğum için gidiyorum. Sana yakın olursam, seni tekrar altıma alır ve istemeyeceğim şeyler yaparım."

Beni istemiyorsun değil mi Eider?

"Bana dokunmak, sana bu kadar mı yanlış hissettiriyor?"

Eider, ona cevap vermeden hızla odadan çıktı. Kapının kırılacağını düşünen Rose, kapının etrafından çıkan taş parçalarını ve tozu izlemekten başka bir şey yapamamıştı. Ona engel olamamış ve bu savaşı da kaybetmişti. Ona dokunamıyor, onu sevemiyor, ona ulaşamıyor ve ona güvenemiyordu. Evet, içinde karşı koyamadığı duygular ona karşı ayaklansa da mantığı hep öne geçiyor ve tüm güzelliği gölgeliyordu.

*

Eider, her şeyin bu kadar kötü gidebileceğini düşünmemişti. Ayağının şişliği iniyor, içindeki sıkıntı ise gün geçtikçe büyüyordu.

"Lordum?"

Eider kulaklarına dolan bu tiz sesi duyduğunda, dönüp bakmaya gerek bile duymamıştı. Ona seslenen Cher'den başkası değildi, bu kadından ne zaman kurtulacaktı? Onun gereksiz bağlılığından, aşırı tutkusundan ve elde etme hırsından kaçmaktan yorulmuştu. Eider, kadınların ona huzursuzluktan başka bir şey vermediğini fark ettiğinde, önünde duran su dolu fıçıya kafasını sokmak istedi. Soğuğun keskinliğine ihtiyacı vardı.

Beline sarılan kollardan kurtulmak için hızla arkasına döndü ve kadını geriye itti.

"Sen ne yaptığını sanıyorsun be kadın?" Bağırıp herkesi uyandırmamaya çalışıyordu ama kadının ahlaksız dokunuşlarını hissettiğinde sesine pek de hâkim olamamıştı.

"Ateşinizi almaya geldim lordum, oldukça sinirli görünüyorsunuz ve yeni gelininizin buz kadar soğuk olduğunu herkes biliyor. Sizi mutlu edebilirim," dedi sesi vaatlerle doluydu. Cher utanmadan ve biraz olsun korkmadan, dokunuşlarını sürdürmeye devam ediyordu. Eider yüzüne uzanan kirli ellere baktığında, aklına gelen tek şey Rose'un uzun ve narin parmakları oldu. Onlar her zaman soğuktu ama Eider'in içini yakmayı başarabiliyorlardı. Dudaklarına kapanan yabancı dudakları hissettiğinde, Cher'in kollarını hızla sıktı ve kadını hırsla yana doğru itti.

eo.net/��2Q��g

LORDUM (İngiliz Çiçekleri 1. Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin