-75-

6.9K 404 2
                                    


Bu kadar büyük bir tutku mu vardı aralarında? Eider'in terden ıslanmış yüzü ve kapkara gözleri bunu kanıtlıyordu. Ve en büyük kanıt, bacakları arasında duran sertlikti. Rose bir an bunun sevgi değil sadece karşı konulamaz bir arzu olduğunu düşündü ve onu ele geçirmek için hazırda bekleyen hüznün içine kendisini bırakmak istedi. Ama bildiği bir şey varsa o da Eider'in zamanla sevgi ve arzunun ayrımını yapabilecek hâle geleceğiydi. Bunu sabırla bekleyecek ve Eider'in ona 'seni seviyorum' diyerek geleceğine inanmaktan vazgeçmeyecekti.

Eider onun ismini söyleyip söylememesini umursamadan, tekrar kadınlığına uzandı ve incisini bulup okşamaya başladığında, Rose'un sesi onun hareketleriyle şekillenmeye başlamıştı. Konuşmaları yarıda kesilmiş, yerini aşka ve tutkuya bırakmıştı. Rose onun dokunuşlarında sevgiyi hissedebiliyordu ve o an düşüncelerinde yanılmadığını anladı. Eider ondan uzak kalmaya dayanamıyor ve her ne olursa olsun ona doğru koşuyordu.

"Lütfen lordum, lütfen..."

"Ne istediğini söyle, İngiliz?"

"Seni... Her şeyini..."

Eider, onu hızla okşayıp diğer eliyle pantolonun önünü açmaya çalışıyordu ama Rose onu öperken ve onu severken bunu başarması kolay olmayacak gibi görünüyordu. Hareket alanı dardı ve tek eliyle bu işi becermesi zordu.

"Sırılsıklamsın İngiliz. Bu, benim için mi?" Rose, utanarak başını yana çevirdi. Onun sataşmalarından ve ahlaksız sözlerinden utanmıştı.

"Oramın ıslanmasına engel olamıyorum," dedi ve kadınlığından süzülen ıslaklığı durdurmak istedi ama Eider ona ne zaman yaklaşsa ya da Rose onu ne zaman arzulasa hep aynı duruma gelmişti.

"Beni istediğini gösteren bir şey bu İngiliz utanmamalısın, her adam sevdiği kadının elleri arasında bir ırmak gibi akmasını ister. Bilmelisin ki bu beni mutlu ediyor ve inan bana hep böyle olmanı, beni arzulamaktan vazgeçmemeni istiyorum," diyerek, Rose'un yüzünü kendisine çevirdi ve onu yeniden öpmeye başladı. Rose, onun kabaran ve pantolonunun içinde acı çeken erkekliğini görebiliyordu. Eider de, onun için arzuyla yanıyordu. Ellerini, omuzlarından göğsüne doğru kaydırdı ve pantolonun bağcıklarını çözmeye başladı. Eider başını geriye atmış, ellerini iki yanına bırakmıştı. Onun arzudan ağırlaşan vücuduna baktıkça, Rose kendisini arsız bir kadın gibi hissetti. Onu, bu hâle kendisi getirmişti.

Eider, erkekliğinin gün yüzüne çıkmasıyla rahat bir nefes alacağını düşünürken, Rose'un elleri arasında can çekişmeye başlamıştı.

Tanrım bana güç ver!

"İngiliz!"

"Efendim İskoç..."

"Şimdi de İskoç oldum demek! Bunu çok sevdim," dedi aklını başka bir şeye vermeye çalışarak ama Rose ona dokundukça her şey gözünde parçalara ayrılıyor, yüksek bir tepeden aşağıya yuvarlanıyordu.

LORDUM (İngiliz Çiçekleri 1. Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin