-10-

11.1K 675 4
                                    


2.BÖLÜM

"Hissetmemeniz gereken duygular, içimizde ayağa kalkıp biz buradayız dediklerinde hayat gerçekten de çekilmez bir hâl alıyor."

Leydi Rose Crowfeld'in Günlüğü

Leydi Rose

Eider hızla giden atının üstünden, Rose'a doğru "Durdur şu atı!" diye bağırdı. Bu kadın, bir an olsun normal davranamaz mıydı? Yüzüne çarpan dallar canını sıkmaya başlamış, kendisini dinlemeyen bu kadın ise onu sabrının sonunu getirmeyi başarmıştı.

Rose, ağlamaktan şişmiş yeşil gözlerini ona dikti ve sesinin çıkması için dua ederek cevap verdi.

"Senden emir alacak değilim!"

Sesleri, esen rüzgâra ve kararan günün boğuculuğuna karışıp, onları sarıyordu.

"Seni düşündüğümü sanma. Altındaki güzel hayvan, bu hıza daha fazla dayanamaz! Ağzından köpükler çıkmadan ve ciğerleri patlamadan önce, durman gerektiğini düşündüm, İskoçya'ya kadar yürümek istemezsin." Eider ona hem yardım etmeye çalışıyor hem de bu yardımlarını gizlemek istercesine bir pislik gibi konuşarak, güzel gelinin nefretini üstünde topluyordu. Rose'a baktığında ise onun kendisini kaybetmiş olduğunu anladı, ıslak yanakları ve boş boş bakan kırmızı gözleri Eider'in geri çekilmesine neden oldu. Eider onun gözlerinde bir parça merhamet aradı, Rose ise iplerine asılarak durduğunda hayvanın gürültülü soluklarını duydu, kalbinin acıyla sıkıştığını hissetti. Kendi acısıyla, onun da canını yakmıştı. İngiltere'nin en güzel atına sahipti ve onu da kaybetmek üzereydi. Kardeşlerinden sonra, o da mı gidecekti?

Lütfen beni bırakma Hades!

"Sakin ol Hades! Beni duyuyorsun değil mi oğlum? Lütfen affet beni, düşünemedim oğlum..."

Rose ayakları üstüne düşen atının başını okşuyor, bir yandan da koca ıslak burnuna öpücükler kondurarak, atını sakinleştirmeye çalışıyordu. Hayvanın solukları eski kuvvetini kaybettiğinde, dizleri üstünde duran güzel başını ve yelesini okşamayı bırakamadığını anladı. Artık, ona kalan tek şeyin atı olduğunu yeni fark etmiş, yalnızlığı bir ok gibi kalbine saplanmıştı.

Onu, bu hüzünlü dünyasından koparan ise Eider'in buz gibi sesi olmuştu. Ona, teşekkür etmeliydi. Eider gözlerini dikmiş bir şekilde, kızı inceliyordu. Konuşmaya başladığında, sesinde merhametten eser yoktu.

"Hayvanı rahat bırak ve kendine uyuyacak bir yer bul. Hava aydınlanmaya başladığında tekrar yola çıkacağız."

Eider, arkasını dönüp karanlığın içine karışmak için adımlarını hızlandırdı. Tanrı, onu bir kez olsun sevmeyi denememiş ve şimdi de böyle bir kadınla cezalandırmaya karar vermişti. Son adımını atmasını engelleyen sözlere ise verecek bir cevap bulamamıştı.

"Nasıl bu kadar duygusuz olabilirsin? Ya da nasıl bu kadar güçlü görünmeyi başarabiliyorsun? İngiltere'nin en acımasız kadınıyım. Ellerimde can veren onlarca adam oldu. Ama buna ..."

Onun hissettiği her şeyi o da hissediyordu, ama bir kadına nasıl yanaşılacağını bilmediği için Rose'a bir yararı dokunmuyor ve sözleriyle onu sakinleştirerek huzura erdirmek yerine, karanlığın ortasında bırakıp çekip gitmeyi seçiyordu. Bu korkaklıktı ama Eider bunu kabullenemiyordu. Eider, başını gökyüzüne doğru kaldırdı ve cümlenin devamını getirdi.

"Ama buna dayanmak imkânsız değil mi? Çünkü söz konusu olan şey, ailen ve asla eskisi gibi olamayacak olan hayatın... Seni anlıyorum İngiliz ama sen de anlamaya çalış. Ölmek ya da öldürmek bazen en kolay yoldur, fakat ne yazık ki biz şu an ikisini de yapamayız. O yüzden yaşamaya çalış ve beni öldürme planlarını da bir köşeye bırak."

Eider, ağrıyan başını iki elinin arasına aldı ve elinden gelen tüm basıncı uygulamaya başladı, ağrısı hafiflemiyor aksine artıyordu. Bu kadın, onu sinirlendirip hasta ediyordu.

Rose ağaçların arasındaki boş alanda, atının yanında ne kadar oturduğunu bilmiyordu. Gecenin karanlığı, onu alıp başka yerlere götürmüştü. Kardeşlerini düşünmesi gerekirken, o Eider'i düşünüyor ve hayatlarının nasıl olacağını hayal etmeye çalışıyordu. Artık başka bir ailesi, halkı ve ülkesi vardı. Bir anda bu kadar değişikliği hiç kimse kaldıramazdı ve Rose da bunları kaldıracak gücü kendisinde bulamıyordu. Hades'in sıcak başını okşamaya devam etti, onu sevdikçe ve sıcaklığını hissettikçe korkusu diniyordu. Uyuşan ayaklarını Hades'in başının altından çekti ve atının sıcak karnına başını koydu. Daha kötü yerlerde de uyumuştu ve Hades'in sıcaklığında uyumanın, o kadar da kötü olmadığını düşünmeye çalıştı.

Ölen anne ve babası, geride bıraktığı kardeşleri... Veyorgun ruhu, sonunda uykuya yenik düştü.us (v��2S��'

LORDUM (İngiliz Çiçekleri 1. Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin