"Eider soğuk ve son derece sinirli olan bu nehri geçtiğimizde bir kapı bulacağımıza inanıyor musun dostum?" dedi Derek soğuk suya bakmaktan ve dişlerin sıkmaktan kendisini alamıyordu. Bir kedi gibi ıslanma fikrinden hoşlanmıyordu.
Eider kollarını göğsünde birleştirmiş etrafını saran askerlerine ve en yakın arkadaşlarına bakarak başıyla kalenin yıkılmakta olan sol köşesini gösterdi. Ağaçların ve çamurdan oluşmuş tepeciklerin sakladığı kısımda bir kapı olduğunu ima ederek başını o yöne doğru salladı.
"Derek, Eider nehirin karşı tarafında..." Torry sözlerini tamamlayamamıştı çünkü Eider ona susmasını işaret ederek izleyecekleri yolu sakince anlatmaya başlamıştı.
"İngiltere'nin çiçeklerini etrafı gözlemeleri için kalenin etrafına dağıttım ve Robert'in bize verdiği askerleri de onların yanına verdim. Biz ise nehri geçecek ve görmüş olduğunuz ağaçların sakladığı arka girişi bulacağız."
Derek yumruk yaptığı elini avcunun içine vurarak nehri gösterdi.
"Yani bu lanet olası suya gireceğiz."
Torry de Eider'de onun sızlanmalarına dayanamayarak Derek'i soğuk suyun içine attıklarında genç savaşçının kaba küfürlerini duymamazlıktan geldiler ve onun ardından kendilerini soğuk suyun içine bıraktılar.
Her biri dik nehir yamacını tırmanıp düzlüğe çıktığında Eider arkasında duran kalabalığa bakarak kapının olduğunu düşündüğü tarafa doğru yürümeye başladı.
"Orada bir kapı olduğundan emin değilsin değil mi dostum?" Şüphesi Torry'nin keskin gözlerinden kaçamamıştı ve köşeye sıkıştığını hissettiğinde adımlarını sıklaştırdı. Çamur tepelerine tırmanıp yuvarlanarak düzlük bir alana düştüklerinde Eider gülümseyerek Torry'e döndü.
"Bana öyle gülümsemekten vazgeç dostum kapıyı bulmuş olsanda onun burada olduğundan emin değildin, bunu kararsızlıkla gölgelenen bakışlarından ve etrafını onlarca defa kolaçan edişinden anlamıştım," dedi Torry.
Eider Torry'e uzandı ve arkadaşının başını kolunun altına sıkıştırarak dudaklarını kulağına yaklaştırdı. Nefesi düzensiz ve üstü ıslaktı... Onlarca değil belki de yüzlerce olumsuzluğa karşı gelmişlerdi ama Torry'nin ona inanmaması canını sıkmıştı.
"Bak dostum, sence o nehir neyi koruyordu. O acımasız akıntının bir sebebi olmalı öyle değil mi?" diyerek arkadaşını rahat bıraktı ve kapıyı devirip açtıklarında son kez Torry'e dönüp baktı ve onun kılıçlarına sarıldığını, sorularından kurtulduğunu görerek rahat bir nefes aldı.
Eider haklıydı kalenin etrafında bir nehrin olması ve nehrin en şiddetli kısmının arkasında bir kapının olması şaşılacak bir şey değildi. Bu kaleye gelen bir düşman bile olsa o nehri geçmeyi göze alabileceğini Torry düşünemiyordu. İşte bu yüzden bir kez daha Eider'e saygı duymuştu.
Derek onların bakışmalarının arasına girerek iki savaşçıya kılıçlarını gösterirken, "Tamam birbirinize âşık olabilirsiniz ama ben ölmemek için bakışmayı kesip savaşmanızı tavsiye ederim," diyerek iki adamı kendine getirmişti.
İçeri girdiklerinde dik merdivenleri çıktılar ve çamur kokusundan uzaklaştıklarında doğru yolda olduklarını anladılar. Eider önüne gelen son demir kapıyı araladığında karşısında duran onlarca askerle yüz yüze gelmiş oldu...
Savaş başlamıştı...
Eider'in, Eric'e ihtiyacı vardı. Durum gittikçe kötüleşiyordu ve yorgun düşmeye başlamışlardı ama vazgeçmiyorlardı. Yüzünü kaplayan kan, etrafı görmesini engelliyor ve savunmasında çatlaklar yaratıyordu. Derek ve Torry de nefes almadan kılıçlarını sallıyor ve onlara karşı olan herkesi yere indiriyorlardı. Eider onlara doğru baktığında, bir adamın tek başına beş adamı indirişini gururla izledi. Lisa'yı bir an önce kurtarmalı ve buradan çıkmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LORDUM (İngiliz Çiçekleri 1. Kitap)
RomanceSavaş meydanlarındaki zaferleriyle tanınan, güçlü bir İskoç savaşçı... Eider McDuck, çıktığı son görevde, ummadığı bir şekilde oyuna getirildi. Kardeşini kurtarmak için, düşmanıyla el sıkıştı ve bir yabancıyla evlendi. Evlendiği kadın dünyanın en gü...