"İngiliz bana bak."
Rose başını kaldırdı ve onun yakışıklılığı karşısında tekrar saklanmak istedi. Elleri yanağına gitmişti, buna engel olamıyordu.
"Tanrı aşkına kadın! O yara, seni çirkin göstermiyor. Eğer yanağına bir kez daha dokunursan, seni bayılana kadar döverim!"
Rose, onun sırtını beyaz gömleğinin üstümden öpmeye başlayınca, Eider susmak zorunda kaldı. Rose'un ona duyduğu sevgi her şeyden büyüktü, sevgisini gösterme şekli ise herkesten farklıydı. Sırtına yaslı dudakları arasından konuşmaya başlayınca, Eider kasıldığını ve erkekliğinin acıyla zonkladığını hissetti.
"Beni dövmeyeceğini ikimiz de çok iyi biliyoruz Eider."
Rose, onun hırıltılı nefeslerini duyup, yumruk yaptığı ellerini görünce dizleri üstünde kalktı ve Eider'in arkasına geçti. Eider'in eline ulaşıp, onu arkasına doğru büktü ve işaret parmağını kadınlığının dudakları arasına soktu, ıslaklığını ve heyecanını görmesini istiyordu. Örgülü saçını havaya kaldırıp ensesini ısırmaya başladığında, Eider'den gelen hırlama seslerinin arttığını duydu.
"Kendini tutmakta zorlanıyor musun, lordum?"
"Bana, lordum demenden nefret ediyorum."
"Hayır nefret etmiyorsun, sana her lordum dediğimde sertleştiğin için bundan nefret ediyorsun," dedi açık sözlülüğü ve utanmazlığıyla onu böylesine arzulanabilir hâle getirdiği için kendisiyle gurur duyuyordu. Hamileliğinin ilerlediğini dönemde, ondan uzak durmak zorunda kalacağı düşüncesine alışmak istemiyordu.
Rose haklıydı ama Eider bunu asla kabul etmeyecekti. Ona her lordum deyişinde, kendisini derin bir arzunun kollarında bulmuş ve onun büzülen dudaklarını dudakları arasına hapsetmekten kaçınmak zorunda kalmıştı.
"Kendine çok güveniyorsun İngiliz."
Rose, parmağını Eider'in önüne doğru uzatarak Eider'in erkekliğini gösterdi. Eliyle ağzını kapatıp kıkırtılarını sakladı ve Eider'in duymasını engellemek için uğraştı.
"Güvenimi tazeleyen şey, bacaklarınızın arasındaki azametli erkekliğinizdir lordum," dedi ve Eider'in kulağını ısırdı, tıpkı onun yaptığı gibi. Eider ellerini dizlerine koyup etini sıktı, bu eziyete dayanmak için birkaç dakika daha kazandı. Rose'un ıslak dudakları ve yakıcı dili boynunda gezdikçe, Eider sona doğru yaklaşıyordu. Rose saç örgüsünü sertçe tutuyor, boynunu geriye doğru yatırıyor ve açıkta kalan teninin her bir karesini ıslak öpücüklere boğuyordu. Eider, elleri arasında ehlileştirilmeye çalışan bir kurt gibi görünüyordu. Geniş sırtındaki kaslar hareket ediyor, Rose'un göğüslerine sürtünüyordu. Rose, dudaklarını tekrar kulağına doğru yaklaştırdığında, Eider'in durgun bedeni harekete geçti.
"Ellerimde can vermeye hevesli gibi görünüyorsunuz lordum," dedi arzuyla. Nefesi sıcak ve davetkârdı. Eider'in kasılmış bedeni ve ona dokunmayan elleri, Rose'u onu kışkırtma yoluna itmişti.
Eider, onun misillemelerine dayanamadı. Dizlerine geçirdiği kalın ve güçlü parmaklarını arkasına dönerek, Rose'un gür saçlarına gömdü ve onu hızla yatakta altına çekti. Şimdi üstündeydi ve bir kurt kadar vahşiydi. Rose'un inlemesi üzerine, ona acı verdiğini düşündü ve geri çekilmeye çalıştı.
"Bebeğe mi bir şey oldu?" dedi endişeyle. Rose, onun iyi bir baba olacağını şimdiden görebiliyordu. Eider'in korkusu ve arzusu birbirine karışmıştı. Ama onun zarar görme olasılığı yüzünden, hemen geri çekilmişti. Rose elini tuttuğunda, Eider onun iki yanında duran kollarını gevşetti ve Rose'un eline yön vermesine izin verdi. Eli yuvarlak karnının üstüne geldiğinde, derin bir iç çekti ve alnını Rose'un alnına dayadı. Terlemiş ve nefes nefese ellerine verdiği ağırlığıyla, Rose'un üstünde duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LORDUM (İngiliz Çiçekleri 1. Kitap)
RomanceSavaş meydanlarındaki zaferleriyle tanınan, güçlü bir İskoç savaşçı... Eider McDuck, çıktığı son görevde, ummadığı bir şekilde oyuna getirildi. Kardeşini kurtarmak için, düşmanıyla el sıkıştı ve bir yabancıyla evlendi. Evlendiği kadın dünyanın en gü...