Savaş meydanlarındaki zaferleriyle tanınan, güçlü bir İskoç savaşçı...
Eider McDuck, çıktığı son görevde, ummadığı bir şekilde oyuna getirildi. Kardeşini kurtarmak için, düşmanıyla el sıkıştı ve bir yabancıyla evlendi. Evlendiği kadın dünyanın en gü...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Giriş
Çok eski zamanlarda yaşanmış olan, sırlarla dolu bu savaşın nedeni neydi kimse bilmiyordu. Ama kılıçlar havaya kalktığında, ne İskoçlar ne de İngilizler bir neden aramaya gerek duymuyordu. Aralarındaki bitmek tükenmeyen bilmeyen bu nefret, onların tek nedeni oluyordu.
Rose, Johanna, Sarah ve Julie, bu savaşın masum çocuklarıydı. Anlam veremedikleri toprak kavgası ve güç arzusu hayatlarında geri dönülmez kayıplara neden olmuş, kalplerini soğuk bir buz kütlesine çevirmişti. Babalarını kaybettikleri o günden sonra, hayatlarında hiçbir şey eskisi gibi olmamıştı... Bu büyük acıyla büyüyen dört kız kardeş, sadece ölümün gerçekliğine inanmış ve öldürmek için kendilerini geliştirmişlerdi. Kucaklarında çocuklarının olması gereken yaşlarda onlar kılıçlarıyla, hançerleriyle, oklarıyla korkusuzca öldürmüş ve ölüm saçmışlardı.
Babalarının gerçek katilini aradıkları o günlerde, İngiltere Kralı Edward, onları içinden çıkılmaz bir olayın ortasına atacak ve kenarda durup her şeyi zevk içinde izleyecekti.
Her ne olursa olsun, intikama ve ölüme susamış olan kız kardeşler, babalarının kanını yerde bırakmamak için sonuna kadar mücadele edecek, buna hem İskoçya hem de İngiltere halkı büyük bir saygı duyacaktı.
Onların bu savaşı ve savaşın içinde filizlendirdikleri destansı aşkları, "İngiliz Çiçekleri Destanı" olarak dilden dile anlatılacaktı. Her genç kız onların cesaretine hayran kalacak ve onlar gibi sonsuza kadar mutlu yaşamak için mücadele edecekti.
"Adın ne değeri var ki? Gül dediğimiz şeyin, adı başka da olsa yine güzel kokardı."
