"Dua edelim de bir şey olduğunu düşünüp, tüm İskoçya başımıza toplanmasın lordum."
Sevişirken bile, benimle savaşmaktan vazgeçmiyor!
Evet, Rose onunla her koşulda savaşmaya hazırdı, yatakta bile. O, sayamayacağı kadar güzel özelliğe sahip bir kadındı ve ona aitti. Ve onu seviyordu.
"Geldiklerinde görecekleri tek şey, bizim bir bütün olduğumuz ve bizi kimsenin ayıramayacağı olurdu İngiliz,"diyerek, Eider sert erkekliğine uzandı ve onu Rose'un sıcak yuvasına sokmaya başladı. Onun içine her girişinde, Eider'in gözlerindeki farklılığı görebiliyordu. Eider yavaş hareket etmeye dayanamıyordu, erkekliğini aniden Rose'un içine tamamen gömdü ve onun ince engeliyle karşılaşınca, yavaşça geri çekilip hareketlerini tekrarlamaya başladı. Rose'un derin inleyişi kulaklarını doldurdu. İşte şimdi, bütün İskoçya bu sesi duymuş olmalıydı.
Rose, bacaklarını Eider'in sıkı kalçalarına doladı ve kollarını boynuna sararak yüzünü geri çekti. Acı, bir an onu sarmış sonrasında da buna alışmıştı. Eider, hızlı davranmasına rağmen şimdi onun alışmasını bekliyordu. Katılaşmış bedeni yüzünden, bunu yapmakta ne kadar zorlandığı belli oluyordu. Rose onun ne yapmaya çalıştığını anladığında, elini uzattı ve yanağını avcu içine alarak parmaklarıyla Eider'in ter damlacıklarını silmeye başladı.
"Durma, Eider..."
Ve Rose, ona ilk defa yalvarırcasına seslenmişti. Acısını unutarak arzusuna sıkıca sarılmıştı. Eider'in, ona aşkla bakan gözlerindeki sıcaklığı bırakmak istemiyordu.
"Bir daha söyle..." Eider, onun dudaklarından bunları duymaya alışkın değildi ve onun söylediklerine inanamıyor, tekrar tekrar duymak istiyordu. Rose, onun ismini duymak istediğinin farkındaydı, ama içinde bir damar gibi atan sertlik düşünmesini ve konuşmasını zorlaştırıyordu.
"Durmanı istemiyorum Eider, beni seviyormuşsun gibi davranacağına söz vermiştin."
Ah, ben seninle ne yapacağım be kadın?
Eider, hâkim olmaya çalıştığı iradesinin izin verdiği ölçüde, içinde dalgalanmaya başladı. İçene her çarpışında Rose onun ismini söyleyip, ona doğru yükseliyordu. Eider, ismini onun dudaklarından duymak için bunu sürdürmek istiyordu ama kadınlığının onu sarması ve içinde sıkmasıyla derin ve sesli bir nefesle tüm düşüncelerinden koparak, tekrar Rose'a doğru dalgalar hâlinde çarpmaya başladı. Eider, kulaklarına dolan inleyişlerin sadece Rose'a ait olmadığını artık biliyordu, kolları arasında duran ateş parçası onu toy bir oğlana çevirmişti.
Rose, onu öpmek ve içini dolduran aşkla onun arzusuna ortak olmak istiyordu. Altüst olmuştu ama yapabileceği ve yapmak istediği her şey, gözünün önünden geçerken mantıklı düşünemiyordu. Belki de Eider'i gördüğü günden beri, istediği asıl şey onun arzusu ve affedişiydi. Onun parlayan kasları, terle ıslanmış bedeni Rose'un içini eritiyor ve sabırsızca havaya kaldırdığı ellerini Eider'in güzel vücudundan uzak tutamıyordu. Şimdi ne olursa olsun, Eider bir parça da olsa onun sayılırdı. Onun kollarında eriyor ve affedildiğini hissediyordu, huzura erişmesine çok az kalmıştı...
"Öp beni Eider," dedi düşüncelerinin yoğunluğundan kurtulmak istercesine.
Eider, ondan istenileni hemen yerine getirdi ve Rose'u büyük bir arzuyla sararak öptü, salınımlarını hızlandırarak, kollarında rahatladı. Eider, onun üstünden kalkarak yana yuvarlandı ve Rose'u kollarına çekti. Kendisini tutamamış ve Rose'a hak ettiği zevki sunamamıştı. Ama artık onun tadını almış ve onu öperek onun gözlerine bakarak, huzura kavuşmanın ne kadar güzel olduğunu öğrenmişti. İşler artık onun istediğinden ve umduğundan daha zor ve anlaşılmaz olacaktı.
Üstlerini örten ekose kumaşı onları soğuktan koruyacaktı ama ikisi de korunmaları gereken onlarca şey olduğunu bilerek, o örtüye sarınmak istemediler. Bu güzel gece yaşanmış ve bitmişti, yarın karşılarına yüzleşecekleri onlarca insan ve sorun çıkacaktı.
"Lordum."
"Seni dinliyorum İngiliz," dedi Eider ve onun gözünde tekrar bir lord olduğu için sıkıntıyla kararan gözlerini kapamak zorunda kaldı.
"Bu kadar duygusuz olmayı nasıl başarabiliyorsun?"
Olanlardan sonra ondan bir hareket veya bir söz beklemişti ama Eider'in yaptığı şey ona sarılmak ve susmak olmuştu. Rose onun göğsüne vurup, çıplak sırtını ona dönerek yattığında Eider yanlış bir şey yaptığını anlamıştı. Eider gülümseyip ona doğru eğildi, burnunu sırtına sürerek Rose'a sarıldı, sırtını göğsüne yasladı ve bacaklarını bacaklarının arasına hapsetti. Ama Rose, huysuz bir at gibi tepinmeye devam ediyordu.
"Bana iyi davranmaya çalışma."
"Sana iyi davrandığım falan yok İngiliz. Üşüyüp hasta olursan seninle uğraşamam," derken ona daha da sıkı sarıldı ve ufak ama sinir bozucu yalanını söylemiş oldu.
Rose "Seni domuz suratlı piç..." diyerek, onu saran kolları yumruklamaya devam etti. Ondan uzaklaşmak istiyordu çünkü Eider onu bir yük bir fazlalık olarak görüyordu. Hiçbir değeri yoktu. Onunla yatmıştı ve asla bundan fazlası olmayacaktı.
"Bunlar, ne kadar da güzel sevgi sözcükleri böyle... Ruhumu ısıttın İngiliz, şimdi uyu," dedi Onu döven kolları tutarak, Rose'un karnında birleştirdi ve böylece kendisine vurmasını engellemiş oldu.
Rose onu kızdırmak için söylenen sözlere, gerçekten sinirlenmiş ve kırılmıştı. Ağrıyan kemiklerine daha fazla karşı koyamamış, Eider'in sıcaklığıyla gevşeyerek uyuyakalmıştı. Eider, onun uyuduğunu anladığında derin bir iç çekip kaslarını gevşetti ve kulaklarında yankılanan Rose'un ismini söyleyen sesiyle uyuyakaldı. Rose ona gerçekten isteyerek ismiyle ne zaman seslenecekti? Ya da ne zaman ona ait olduğunu kabul edip bir lordan fazlası olduğunu kabul edecekti? Eider'in aklında onlarca soru vardı ve bunlar sadece birkaçıydı.
*
Ona seslenen Rose'du...
Eider, göğsüne konan küçük ve ıslak öpücüklerle uykusundan arındı. Rose, onu gizli gizli öpüyor ve onun uyuduğunu düşünüyordu. Göğüs uçlarına geldiğinde, Rose bir an tereddüt etti ama onu yavaşça emmeye ve dişleri arasına alıp çekiştirmeye başladığında Eider'in dudakları arasından çıkan kısık inleyişlerden güç alarak keşfine devam etti.
Eider, ellerini iki yanında yumruk yaparak Rose'un yaptıklarına dayanmaya çalışıyordu. Ve Rose'un kızıl kafası ekose kumaşının altında kaybolduğunda, Eider tutamadığı nefesini bıraktı.
Ahhh...
Rose onu masumca elleri arasına alıyor, sıcak dilini erkekliğinin başında döndürüyor, yavaşça ağzına alarak bırakıyordu. Sertleştiğinde Rose'un şaşkınlıkla inlediğini duydu ve onu kollarından yakalayarak altına aldı, gözlerine bakarak en derinlerine daldı. Durmaksızın, içinde gidip geldi.
"Beni o şekilde mutlu edebileceğini nasıl tahmin ettin İngiliz?" Eider'in sesi şüphe doluydu ve alnını Rose'un alnına dayararak içinde hareket etmeden ondan gelecek cevabı bekliyordu.
"Bakire olabilirim ama çevremde olan şeyleri görmeyecek ya da duymayacak kadar kör ya da sağır değilim lordum," dedi, kocaman açtığı gözlerini Eider'in gözlerine dikerek.
Eider onun cevabından tatmin olmuş, hareket etmeye başlamıştı. Sırtını çizen tırnaklar umurunda değildi, Rose'un durmaksızın onun adını söyleyişini dinledi. Dayanamadığını hissettiğinde, o da Rose'a doğru eğildi ve kulak memesini emerek son kez içine çarpıp, sakin bir teslimiyetle ismini fısıldadı.
Rose...
Rose belki her şeyi rüya olarak hatırlayacaktı ama bacakları arasındaki sızı onu gerçeğe sürükleyecek ve Eider bu gerçeklikten asla kurtulamayacaktı. Güzel karısı, uykusunda ona dönmüş ve her şeyiyle yeniden onun olmuştu. Daha fazlasını asla isteyemezdi.
f2g
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LORDUM (İngiliz Çiçekleri 1. Kitap)
RomanceSavaş meydanlarındaki zaferleriyle tanınan, güçlü bir İskoç savaşçı... Eider McDuck, çıktığı son görevde, ummadığı bir şekilde oyuna getirildi. Kardeşini kurtarmak için, düşmanıyla el sıkıştı ve bir yabancıyla evlendi. Evlendiği kadın dünyanın en gü...