" Benim güzel kardeşlerim,
Sizleri kırmak ya da yargılamak haddim değildir ki haddsizlik yapacak kadar gafil biri değiliz. Elhamdullillâh.Bakınız gençler ve okuyucular,
Kendi aranızda eğlence ve fikir alış verisi gibi etkinlikler yapmak elbette güzel ve hatta bazen takdir edilesi durumlar da olmuyor değil.
Paylaşımlarınıza-Cevap verip vermemem- birşeyi değistirmediğini fark etmem üzücü olsa da kendim için bir uyarı da bulunuyorum.Ve sizler de kabul etseniz de etmezseniz de ortak ve mesûlsunuz.Sizlerde kendinize göre haklı olabilirsiniz Lâkin benim haklı olma gibi bir maruzâtım söz konusu değildir.Çünkü söyleyeceklerim ve de söylediklerim itikat prensibine tabiî olduğumuz hakikat ehillerin uyarıları ve hatırlatmalarından ibarettir.
Ben(!) ki gördüklerimden, duyduklarımdan ve de okuduklarımdan gücüm nispetinde,uyarmakla ve hatirlatmakla sorumluyum.Sorumluluğumu giderdikten sonra kimin dikkate alınıp-alınmayacağı karşı tarafın bilgisi inancı ve itikadi teslimiyetine bağlıdır.
Tüm bunlar basit gelebilir sizlere fakat basit gibi görünen bu ve benzeri şeylerin geçmişteki ve günümüzdeki acı felaketleri görünmeyecek kadar kör değillerdir.Iyi dinleyin.
Tane tane okuyun.
Anlamadan akılsızlık edip-bana göre, ona göre, bize göre, size göre - gibi kibirlik edasına maruz bırakmayınız kendinizi (!..)
Ha birde...
" Suçu tümüyle gençlerde buluyor da değilim.Meslek sahibi olan kız öğrencisiyle gurur duyan hocalar, ayakları üzerinde duran kızlarını el üstünde tutan aile ve akrabalar, aldıkları maaşlarla modanın hızını yakalayan arkadaşları ile ortak muhabbet konusu bulamayan bir sosyal çevre olduktan sonra, yani; “Paranı kazanıyor, kendi ayakların üzerinde durabiliyor ve kocanın eline bakmıyorsan senden iyisi yok” diyen bir toplum olduktan sonra ve bir de böyle bir algıya sahip olup “illa çalışanla evlenirim” veya “çalışıyor olması tercih sebebidir” diyen erkekler çoğunlukta olduktan sonra hangi kızdan “anneliği” kutsal bir vazife addetmesini, gururla “ev hanımıyım” demesini bekleyebilirsiniz ki! Artık sadece erkeklerimiz değil, kızlarımız da işsizlik endişesi taşıyor.Zira artık erkek ve kadın eşit.Zira artık feminist zihniyet ülkemin her yerinde. Öyle ki, artık sadece genç kızlar değil, kızları yetiştiren anne ve babalar da zihinlerinde erkek ve kız çocuklarını eşitledi.
O kadar çok duyar oldum ki; “Kızım ekmeğini eline almadan, kendi ayakları üzerinde durmadan evlenemez. Parasını kazanacak, kocasının eline bakmayacak. Eğer kocası sorun çıkarırsa çıkıp gelecek, nasıl geçinirim diye düşünmeyecek.” Öyle de oluyor zaten... Kadınlar habire boşanıp baba evine çıkıp geliyor.Zira bilinçaltına işleniyor anne ve babalar tarafından. "" Velhasıl kız ve erkeklerin eşit olmadığı tek yer kaldı. O da Allâh’ın (c.c) kitabı. Kitap’ta hâlâ erkek ve kadın farklı yazıyor.Hâlâ erkeklere ve kadınlara farklı sorumluluklar yükleniyor.İşte böyle bir zamanda, yemin ediyorum, kendisine kariyer planlaması sorulduğunda bir kızın;“Allâh’ın (c.c) fıtratıma koyduğu annelik vazifesini yerine getirmek için öncelikle evlenecek ve çocuklarımın bu ümmete hayırlı birer ferd olmaları için elimden geleni yapacağım. Bu asli vazifemin haricinde de elimden geldiğince etrafıma faydalı olacak etkinliklerde görev alacağım” diye cevap verdiğine şahit olursam…
Veya kendisini tanıtan evli bir kadının gururla ve yüksek sesle; “Şu yeryüzündeki en kutsal görevi yerine getiriyorum!
Ben bir anneyim ve çocuğumu kreşlere emanet etmiyor,ona benim gibi kimsenin bakamayacağını bildiğimden dolayı Allâh(cc)’un bana olan emanetini, O’na layık bir kul olsun diye bizzat kendim yetiştiriyorum” diye haykırdığına şahit olursam, geleceğe ümitle bakabileceğim !...Çünkü dindar nesil ne yedi (7 ) yaşından sonra okul da hafta da bir saat gördüğü din kültürü ve ahlâk dersiyle, ne İmam Hatip Ortaokulları ve liseleriyle, ne Kur’ân kurslarıyla ve ne de ilahiyatlarla yetişmez...
Dindar nesil ancak televizyonun karşısında yavşayan değil, seccadenin başında gözyaşı döken ve yavrusunun ahlâklı bir Müslümân olması için çalışıp çabalayan dindar ebeveynlerin kucaklarında yetişir.
Dindar nesil, “Anneliği” tüm kariyer hayatının temeli olarak gören ve “Ev Hanımıyım” demekten utanmayan “Ana”larla ve çocuğuna evden veya arabadan değil,
güzel ahlâktan daha hayırlı bir miras bırakamayacağının bilincinde olan “Baba”larla yetişir.Ve...
" Savunma mekanizması olan prefabrikasyonun bozuk seslerinin çıkışına "açıklık" Cehâlet tanımıyla -bilgeçlik- kalbin karanlığına sebep olan-gizli kibirliğindeki gurur üstünlüğü olan benlik edası göze görünmez oluverir. Ahvâl böyleyken;
Kelamlarin ağırlığı ya da hakâretine bakılmaksızın "ilahî hakikâtleri" gözeterek idrak edilmezse, ne okuduğunu ne anladığını ne de yazdığını anlayamaz.Ilâhî nizâm, emirlerinde ve yasaklarinda " bence- sence-kendimizce " gibi ve benzeri düşüncelere dahi yer yokken bu ne gaflet kömürü içinde bulunduğunuz ??
Garip !
Herkes özgür (!)
Herkes kendine Müslüman (!)
Sahi hangi dine mensupsunuz ?!?
ISLAMDA;
KUR'AN -HADİS-ICMA-KIYAS KURALLARINCA;hiç kimse kendi kendine müslüman olamaz ki söz konusu dahi olamaz. Her bir fert bir başka fertten sorumludur ilmi ve gücü nispetinde...
Müslüman değilsen "özgürsün (!)"
Yok eğer müslüman isen, özgürlük tanımın ya yanlıştır ya da bilmediğini kendine yediremiyorsun gururluk kibrinden vesaire...Ne gezer sende izzet, asâlet, haysiyet
Biraz kemiksin işte; biraz da et.
Rûhunu kaça sattın bilmem şeytâna !?
Ne acâyib bir şeysin sen öyle melânet! Cehâlet !"Dünyanın dönüşü ve her şeyin hareketi bir disiplin ve korkunun eseridir.Eğer bir şeyden korkmuyorsan onu bilmiyorsun demektir.Korku ilmin ta kendisidir.Korkmayan bilgi sahibi değildir. Korkan, korktuğu şeyin âlimidir.Allah korkusu olmayan için ne burada, ne de öte de selamet söz konusu değildir.İnsan,Allah'ı bildikçe korkar.Bilmemişse(inandığı hâlde itaatsizlik ediyorsa) nasıl korkar ki?"
Abdulkadir Geylani (ks)Ves' selâmetle ...