“Dört hak mezhebin ayrı ayrı dört husûsiyeti vardır ki, herbir mezheb diğerinden, bununla mümtaz olur. Meselâ, Hanefî mezhebinin husûsiyeti meşhûr “Hidâye” kitabıdır. Diğer mezheblerde böyle bir eser yazılmamıştır. Şafiî mezhebinin husûsiyeti, İmâm-ı Gazâlî hazretleridir ki, öyle muhakkik âlim gelmemiştir. Hanbelî mezhebinin husûsiyeti de Gavs-ı a’zam Seyyid Abdülkâdir-i Geylânî (r.aleyh) ki o, mukarreb evliyânın önde gelenidir. Mâlikî mezhebinin husûsiyeti de, bizzat İmâm-ı Mâlik hazretleridir. Kendileri, Allahü teâlânın büyüklüğüne açık bir delîl idiler.”
Zamanımızın tarikat iddiacıları doğru yoldan ayrılmışlar, oyun, eğlence, çalgı ve türkü ile vakit geçiriyorlar. Hayâlî bir tevhîd uydurup şiar edinmişler; “Biz tevhîd ehliyiz” diyorlar. Kendilerini hakîkî büyükler gibi tevhîd ehlinden sayıyorlar. Onların mübârek sözlerini yanlış anlayarak sağda solda söylüyorlar. Böylece dinden çıkıp, zındık oluyorlar. Onların bu hâlinden bîzârım. Onlar bize, zâhir (görünüş) âlimi diyorlar. Hâlbuki, anlamıyorlar ki, sofiyye-i aliyyenin yolu, Resûlullah efendimizin ( aleyhisselâm ) getirdiği İslâm dînine, Ehl-i sünnet mezhebi üzere tâbi olmaktır.”
ŞÂH RAÛF AHMED (Kaddesâllu Ervahehum)