Anne karnındaki bir çocuğun ağzı gözü , kulağı , eli ayağı vardır. Halbuki bunların hiçbirine orada lüzum yoktur. Orada çocuk, gıdasını, göbeğinden annesine. bağlı bir hortumla almaktadır.
Şimdi bu çocuk:
- Ya Rabbi! dese, şu hortum bana yetmektedir. Peki şu ağıza, şu göze, şu kulağa, şu ele, şu ayağa ne lüzum vardı. Hiçbir işime yaramamaktadırlar?
Herhalde ALLAH'dan şöyle bir cevap alacak:
- Acele etme kulum, aklının almadığı şeye de müdahale etme. Sen kısa bir müddet sonra öyle bir âleme gideceksin ki; burada 'her şeyim' dediğin hortum, orada hiçbir şeye yaramayacak, kesilip atılacak. Lüzumsuz sandığın ağız, göz, kulak gibi şeyler de en lüzumlu cihaz durumuna geçecek."
O çocuk bu gerçeklere inanmasa ve bir inkârcı olarak dünyaya gelse, hakikaten hortumun işe yaramadığını, ebenin onu kesip kaldırıp attığını; lüzumsuz sandığı ağız, göz gibi cihazların devreye girdiğini, onlarsız olunmayacağını görse utanır mı, utanmaz mı? İnanmadığı için dizlerini döver mi, dövmez mi?
Şu anda biz de, tıpkı o çocuk gibi bir ananın karnındayız. 9 ay, 9 sene veya 90 sene sonra bir başka dünyaya doğacağız. O dünyanın adı "Ahiret". Biz şu anda dünya anamıza maddi hortumlarla, midemiz ile bağlı durumdayız.
Eğer biz:
-İşte geçinip gidiyoruz. Ya Rabbi! Şu Namaza, oruca, hacca, zekâta, dine, imana, İslâm'a ne lüzum var? Dersek Rabbimizden şöyle bir cevap alacağımız muhakkak!
- Ey kullarım! Kısa bir müddet sonra bu dünyadan çıkacaksınız. Öyle bir âleme götürüleceksiniz ki orada 'her şeyim' dediğiniz bu maddi hortumlarınız hiçbir işe yaramayacak. Lüzumsuz sandığınız namaz gibi, zekât gibi, hac gibi ibadetler de en lüzumlu şeyler durumuna geçecek. Orada insanlara arabasına, parasına, servetine ve suretine göre değil; kalbine, ameline ve ibadetine, namazına göre değer verilecek.
Yani namazınız, zekâtınız, orucunuz, haccınız, hayırınız, ahirette sizin için her şey olacak. El , ayak , dil , dudak , villa , havuz , senet , berat , uçak , sonu olmayan zenginlik ve saadet olacak kısaca Cennet olacak.
Keşke inansaydık; keşke namazımızı kılsaydık; orucumuzu tutsaydık; zekatımızı tam verseydik; ALLAH (c.c.) için yaşasaydık; eşsiz insan şanlı Peygamber Hz. Muhammed ( s.a.v)'in yolunda yürüseydik demez miyiz?
Sevgili Kardeşlerim.!
Pişman olacağımız, dizlerimizi döveceğimiz o gün gelmeden aklımızı başımıza alalım.
Selâm ve dua ile İnşa'allâh...
Hayırlı Ramazanlar dileğiyle...