Cebrâil aleyhisselâm, insan şeklinde Firaun’ın karşısına çıktı ve:
"İlâhlığını tasdik etmeyene ne cezâ verirsin? diye sordu. Firaun, öfke ile gürledi:
- İlâhlığımı tasdik etmeyeni suda boğar, ateşle yakarım, dedi.
Cebrâil aleyhisselâm, ona bir teklifte bulundu:
"Şu halde, bana bir hüccet yaz ve bunda senin ilâh olduğunu kabul ve tasdik etmeyenleri suda boğacağını veya ateşte yakacağını özellikle tasrih et. Bu hücceti alıp her tarafı dolaşayım, herkese bu hükmü duyurayım ve bildireyim.
Firaun, istenilen hücceti hemen yazdı ve kendisini ilâh olarak tasdik etmeyenleri suda boğacağını veya ateşte yakacağını açıkladı ve imza etti. Cebrâil aleyhisselâm da, bu hücceti aldı ve gözden kayboldu.Aradan zaman geçti ve bir gün Firaun, İsrail oğullarının Hazret-i Mûsâ aleyhisselâm tarafından Mısır ülkesinden kaçırıldığını öğrendi ve hemen ordularını toplayarak peşlerine düştü. Tam, bu sırada Hazret-i Mûsâ aleyhisselâm da, Bahr-i Ahmer’e (Kızıl Deniz) asasıyla vurmuş ve denizde kendileri için on iki yol açılmıştı. Zira, İsrail oğulları on iki kabile idi. Her kabile, açılan gediklerden Kızıl Denize girdiler. Gedikler henüz kapanmamıştı, Firaun da aynı gediklerden ordusu ile geçebileceği vehmine kapıldı, aynı yoldan İsrâil oğulları, sağ salim karşı sahile çıkmışlardı. Firaun ve orduları ise, denizin tam orta yerinde bulunuyorlardı. Ne var ki, geçtikleri bölge sularla kaplanmış ve atları geri dönmelerine imkân vermeyecek şekilde engellenmişti. İleriye doğru atılmak istedikleri zaman, deniz ön taraftan da kendilerini kuşattı. Artık, kurtuluş imkânı kalmamış ve Firaun da sulara gömülerek ordularıyla birlikte mahv ve helâk olacaklarını anlamıştı. Bu ümitsiz ve çaresiz durumda:
- Allah’ü Teâlâ’ya ve O’nun Rasûlü olan Hazret-i Mûsâ’ya îman ettim! diyecekti ki, Cebrâil aleyhisselâm kendisine göründü, verdiği hüccet ve fermanı Firaun’ın ağzına tıkadı ve böylece o zâlim kendi hükmü ile bizzat kendisi mahkûm oldu. Ordularıyla birlikte, suda boğulmakla da kalmadı, yine kendi hükmü gereği nâra ilkâ olundu ki, Kur’ân’ı Azîm’de Allah azze ve celle bunu böyle olduğunu beyan buyuruyor.