Yakîn Makamlarının Yedincisi Tevekkül Makamıdır. Tevekkül, Yakîn Makamlarının En Üstünü Olup, Mukarrebun Makamına Çıkmış Velîlere Ait Hâllerin En Fâziletlisidir.
Bu Konuda Allahû Teâlâ Buyurmuştur, “Muhakkak ki Allah, Tevekkül Edenleri Sever.” Bu Âyette Yüce Allah, Tevekkül Edenleri Dostu Yapmış, Onlara Muhabbetini İhsân Etmiştir. Yüce Allah Diğer Âyetinde Şöyle Buyurmuştur, “Tevekkül Edenler, Allah’a Tevekkül Etsinler.”
Yüce Allah Bu Âyette, Tevekkül Ehlini Huzuruna Yükseltmiş, Onlara Diğer İnsanlardan Ayrı Olarak Verilen Nimetlerin Kendisinden Geldiğini Belirtmiş ve Şöyle Buyurmuştur, “Kim Allah’a Tevekkül Ederse, O Ona Yeter.” Yani Allah Tevekkül Eden Kimseyi, Kendisinden Başkasına Muhtaç Etmez. Kim Yüce Allah’a Güvenirse, O Ona Yeter. O, Kuluna Şifâ Veren ve Âfiyet İhsân Edendir; Bu Durumda O’na Güvenen Mü’min de O’nun Üstlendiği Bir İşte Başkasından Yardım İstemez.
Allahû Teâlâ, Bütün Nimetlere Tevekkülü Emretmiş, Tevekkül Etmeyi Îmânla Birlikte Zikretmiştir. Bu Onların Aynı Şey Olduğunu Gösterir. Çünkü Her İşe Vekîl Olan Allah’a Güvenmek, O’na Îmândan Kaynaklanır. Şu Hâlde Tevekkül, Îmânın Hakîkâtine Ulaşmaktan Meydana Gelir ki, Buna Yakîn Denir. Her Şeye Gücü Yeten ve En Güzel Vekîl Olan Zâtı Müşâhede Etmek Kula Gerçek Îmânı ve Tevekkül Hâlini Kazandırır.
Allahû Teâlâ, Tevekkül Eden Kullarını Sevdiğini Bildirdikten Sonra, Söz ve Fiil ile Kendisine Tevekkül Edilmesini Emretmiştir. Bunu, Şu Âyetlerde Görüyoruz, “De ki; O Allah Rahmandır, Biz O’na Îmân Ettik ve Kendisine Güvendik/Tevekkül Ettik.” Yüce Allah Tevekkülü Emrettikten Sonra, Onu Îmân İçin Şart Koşmuş ve Şöyle Buyurmuştur, “Allah’a Tevekkül Edin/Güvenip Dayanın. Eğer Mü’min iseniz Böyle Yapın!” ve “Eğer Allah’a Îmân Etmişseniz, O Hâlde O’na Güvenip Dayanın. Eğer Gerçekten Müslüman iseniz Böyle Yapın.” Bu Âyetlerde Bütün Müslümanlara Tevekkül Şart Koşulmuştur. Her Gerçek Mü’min, Müslüman Olduğu Gibi, Dinin Emirleriyle Amel Etmesi de Gerekir. Aynı Şekilde Bütün Sâdık Müslümanlar Allah’a Güvenip Dayanırlar.
Allahû Teâlâ Hazretlerine Tevekkül Eden Mü’min, Cenâb-ı Hakk’ın Kur’an-ı Kerîm’de Kendilerini Rahmet Sıfatıyla Anlattığı, Yüce Zâtının Kendilerine Yeteceğini Va’d Ettiği Seçkin Kullarından Olur. Kur’an-ı Hâkimde Bu Kullar Şöyle Tanıtılmıştır, “Rahmanın Kulları Yeryüzünde Tevâzu İçerisinde Yürürler. Cahilleri Kendilerine Sataştıklarında, “Selâm Size...” Deyip Geçerler.”
Onlar, Allahû Teâlâ’nın Bu Dünyâdaki Bütün İşlerine Yettiği ve İşlerini O’na Havâle Ettiklerinden Kendilerini Kötülüklerden Koruduğu Kimselerdir. Bu Durum, Şu Âyet-i Kerîmelerde İfâde Edilmektedir, “Allah Kulunu Kâfi Değil midir?” ve “Ben İşimi Allah’a Havâle Ediyorum. Muhakkak ki Allah, Kullarını En İyi Görendir. Allah Onların Kurduğu Tuzakların Kötülüklerinden Onu Korudu.” ve Tevekkül Edenler, “Göklerde ve Yerde Bulunan Herkes Rahmanın Huzuruna O’nun Kulu Olarak Gelir. Allah Onların Hepsini Kuşatmış ve Saymıştır.” Âyetinde Belirtilen Kimseler Gibi, Sadece Allah Tarafından Yaratılan ve Sonunda Mecburen O’na Dönecek Kullar Değildir. Onlar, Yüce Rahmanı Yakînen Tanıyan ve Gönül Hoşluğu ile O’na Teslim Olan Seçkin Kullardır.
Sahâbeden Birisi Şöyle Demiştir, “Tevekkül, Tevhîd Anlayışını Nizâma Koyan ve İşin Özünü Bünyesinde Toplayan Bir Şeydir.” Bu Söz, Tâbiînden de Rivâyet Edilmiştir.
Selef-i Sâlihînden Birisi ise Şöyle Demiştir; Basralı Âbidlerden Birini Vefâtından Sonra Rüyâmda Gördüm, “Allahû Teâlâ’nın Sana Karşı Muamelesi Nasıl Oldu?” Diye Sordum. “Beni Bağışladı ve Cennetine Koydu.” Dedi. “Hangi Amellere Daha Fazla Sevâp Verildiğini Gördün?” Diye Sordum. “Allah’a Tevekkül Etmek ve Emeli Kısa Tutmak. Sen de Bu İkisine Sarıl!” Dedi. Ebû’d-Derdâ Radiyallâhû Anh Şöyle Demiştir, “Îmânın En Üst Noktası İhlâs, Tevekkül ve Rabbül Âlemine Tam Teslimiyettir.” Ebû Muhammed Sehl (rah) Şöyle Demiştir, “Makamlar Arasında Tevekkül Kadar Üstün Olanı Yoktur. Peygamberler Giderken, Tevekkülün Hakîkâtini Görmüşlerdir, Ondan Geride Bir Miktar Şey Kalmıştır. Onu da Sıddîk ve Şehitler Pay Etmişlerdir. Kim Ondan Azıcık Alırsa, Sıddîk ve Şehit Olur.”