El-Hamdü Lillâhi Rabbi'l-Âlemîn, Es-Salâtü ve's-Selâmü àlâ Seyyidinâ Muhammedin ve àlâ Âlihî ve Sahbihî Ecmâîn.
Herkesin Bildiği Üzere, İslâm Dünyâsı Büyük Bir Zulme Mâruz Kalmakta. Varlığının Sayısız Delillerini Göremedikleri ALLÂH'a ve Ahir Zaman Peygamberi Oluşunun Sayısız Delillerini İdrâk Edemedikleri Muhammed Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'e Düşman Kesilen Kâfirler ve Münâfıklar, Her Fırsatta Müslümanlara Zulmediyorlar. Bu Zulümlerin Ekserisi, "Demokrasi Getirme" Adı Altında Ülkelerin İşgâl Edilmesiyle ve Osmanlı'dan Koparılan Toprakların Başlarına Atanmış Olan Emperyalist Hizmetçisi Kukla Diktatörlerin Kendi Halklarına İşkence Etmesiyle Gerçekleştiriliyor. Fakat, Çok İlginç Bir Durum Var ki; Birçok İslâm Ülkesinde İşgaller, İşkenceler, Kan ve Gözyaşı Varken, Türkiye'de Hiç Zulüm Yokmuş gibi ve Her Şey Yolundaymış gibi Bir Görüntü Var. Bunun Böyle Algılanmasının Sebebi ise, Zulmün Tanımının Tam Olarak Bilinmemesi. İnsanlar Zannediyorlar ki; Zulüm, Sadece Kan Akıtmayla, İşkence Yapmayla Gerçekleştirilir. Oysa Bundan Çok Daha Ağır Zulümler Vardır ki, İzi "Hiçbir Zaman" Silinmez.
Müslümanlara Yapılan Zulüm İki Türlü Olur; Birincisi, Acısı Dünyada Kalan Fiilî Zulümlerdir. İşgaller, İşkenceler, Tecavüzler, Katliamlar ve Diğer Ne Kadar Alçakça Fiil Varsa Hepsi. Ve Müslüman Öldürüldüğü Zaman, İnşâALLÂH Şehid Olur. Şehid Olma Vasıflarını Üzerinde Taşımadığı Halde Ölecek Olsa da, Müslüman Olarak Öldüğü için Dünyada Yaşadığı Tüm Acılarından ALLÂH'ın İzniyle Kurtulur ve Ebedî Felaha Kavuşur. Fakat Zulmün Diğer Çeşidi Olan En Ağır Zulüm, En Acı Olan Zulümdür ki; Müslümanın Canı, Malı, Namusu Değil; Îmânı ve Îtikâdı Hedef Alınır. İnkârcılık Propagandaları ile Câhillerin ve Büluğ Çağındaki Saf Gençlerin Îmanı Hedef Alınır. Bu Oyuna Gelenler, İnkâra Sürüklenip Ebedî Saadetten Mahrum Kalırlar, HafazanAllâh. Bu Oyuna Gelmeyenlerin ise Îtikâdı Hedef Alınır ve Bid'at Ehli Olmaları için Çabalanır. Yani Yapılabiliyorsa Önce Müslümanları Kâfirleştirmeye Çalışırlar, Yapamadıklarını da Bid'at Ehli Yapmaya Çalışırlar. Çünkü Bid'at Ehli Bir Müslüman, Mahşer Gününde, Yaşadığı Dünyâ Hayâtının Hesabını Verdikten Sonra Önce Mutlaka Cehenneme Gönderilir. Çünkü Günahlar Affedilebilir ama Bozuk İtikadın Affı Olmaz; Önce Mutlâkâ Cezasını Çeker, Ondan Sonra Cennete Alınır (Cehennemde Ebedî Kalmak Sadece Kâfirlere Mahsustur). Îtikâdı Bozuk Bir Şekilde Ölen Müslümanların Doğrudan Cennete Gidemeyecekleri, Hadîs-i Şerif'lerde Bildirilmiştir. İşte Bu Sebeple, Kâfirleştiremedikleri Müslümanları Bid'at Ehli Yapmak ve Doğrudan Cennete Giremeyecek Olan Zümrenin İçine Düşürebilmek için, Sanki Çok İlim Sahibi Birer Hocaymış gibi Görünen ama Aslında Hakîkâtleri Sürekli Çarpıtıp Duran Birtakım Sapıklar Kullanılır. Bunlar Ya Gerçekten Kalbi Hastalıklı Hakiki Sapıklardır, Ya da Kasten İnsanları Saptırma Misyonunu Yerine Getirmek için Özel Olarak Tutulmuş Ajanlardır. Onlara Paralar Akıtılır, Vakıflar Kurdurulur, Kendilerine Cemaat Toplamaları için Yardımlar Yapılır, Ondan Sonra da Ehl-i Sünnete Aykırı Bid'at Fikirleri İnsanlara Aşılamak için Sohbetler Verirler, Televizyon Kanallarında Programlar Yaparlar, Kitaplar Yazarlar, Yazdıkları Kitaplar Ardı Ardına Bastırılır, Bunların Daha Çok İnsana Ulaşması Sağlanır, Böylece "Hak Dinden Dönmeyenler Bari Bid'at Ehli Olsunlar" Diye, Âdemoğullarına Düşman Olup Onların Hepsinin Cehenneme Girmesini Arzu Eden iblis ve onun Sâdık Hizmetçileri Tarafından Büyük Bir Çaba Harcanır. İşte İslâm Düşmanı İnkârcılar, Müslümanları Küfre Düşürmek için; Hoca Sıfatlı Sapıklar da, Ehl-i Sünnet Müslümanları Ehl-i Bid'at Hâline Getirmek için, Osmanlı'nın Son Devirlerinden Bugünlere Kadar Büyük Çabalar Harcadılar.
Sonra Ne Olduysa, Siyâsal İslamcılık Akımının Türkiye'de Başlamasından Sonra Oldu ve Birileri Tarafından Büyük Bir Proje Devreye Sokuldu. Bu Proje Şuydu; İnsanların İmanlarını ve İtikadlarını Kaybetmeleri için Siyasal İslâm'ın Aktörleri Arasından Özenle Seçilen Birtakım Kimseler, Önce Halkın Gözünde Büyük Birer Kahraman Haline Getirilecekti, Ondan Sonra da Müslüman Türk Halkı, O Kişiler Hakkında; "Onlar Ne Diyorlarsa ve Ne Yapıyorlarsa, Mutlaka Bir Bildikleri Vardır" Diyebilecek Kıvama Getirilecekti. İşte Bu Noktaya Gelindikten Sonra da İş Çok Kolay Olacaktı. O Sahte Kahramanlar Ne Söyleseler ve Ne Yapsalar, Onları Büyük Bir Çaba Sarfederek Aklamaya Çalışacak Milyonlarca İnsan Olacaktı Artık. İslâm'ın Haram Kıldıklarını Serbest Edecek Olsalar, Helâl Kıldıklarını da Yasak Edecek Olsalar, Kimsenin Çıtı Çıkmayacaktı. Kimse Onlara Karşı Koymayacaktı, Bir Kelimeyle Bile Olsa Tepki Vermeyecekti. Hattâ İslâm'ın Temel Taşlarını, Îmân ve Îtikâdın Kâidelerini Hedef Alan Sözleri Açıkça Sarfetseler Bile, Sırf Onlar Dedi Diye Alkışlayanlar da Olacaktı, "Öyle Demek İstememiştir" Deyip Görmezden Gelenler de Olacaktı, "Yapmış Bir Hatâ, Dua Edelim de Hatasından Dönsün, Ondan Başka Seçeneğimiz Yok" Deyip Peşinden Gitmeye Devam Edenler de Olacaktı. İşte Bunun Adı; Siyâsal İslâm Üzerinden İslâm'ı Tahrif Etme Projesidir ve Birçok İnsan, Bu Projenin Aktörlerine Olan Derin Muhabbetleri Yüzünden Küfre Düşüp Ebedî Saadetten Mahrum Olmakta; Yine Birçok İnsan da, Önce Ehl-i Sünnet iken Sonradan Bid'at Ehli Olup Sapıtmaktadırlar. Daha Açıklayıcı Olması Açısından Buna Bir Misal Vermek Gerekirse, Çok Güvenilen ve Sevilen Birtakım Kimseler Önce Dediler ki; "Bizim Sünnilik veya Şiilik Diye Bir Dinimiz Yoktur." Burada "Sünnilik" Dedikleri, Aslında Ehl-i Sünnet ve'l-Cemâat Üzere Olmak Demektir; Yani Hazret-i Rasûlullâh Sallallâhu Aleyhi ve Sellem ve O'nun Ashâbı Nasıl İnandılarsa, İslâm'ı Nasıl Bilip, Anladılar ve Yaşadılarsa, İşte Aynen O Şekilde İslâm'ı Yaşamanın Ta Kendisidir, Olması Gereken de Budur. Eğer Böyle Olmazsa, Mutlaka Örnek Alınması Gereken Ahir Zaman Nebîsi'nin Yolu Reddedilip Terkedilmiş Olur ve İslâm, Birtakım Cahillerin Kafasına Göre Yaşanmış Olur, Böyle Bir İslâm Anlayışı ve Yaşayışı da ALLÂH Katında Aslâ Kabul Edilmez. "Bizim Sünnilik veya Şiilik Diye Bir Dinimiz Yok" Diyen Siyasal İslam Partisi Mensubu Kimseler, Aslında Ne Yapmış Oldular? Araya Şiiliği de Katıp Kelime Oyunları Yaparak, Tepki Çekmeden Sünniliği = Ehl-i Sünnet'i = İslam'ın Kendisini Dışlayıp Reddetmiş Oldular. Çokça İnsan da Buna Alkış Tutup Tasdik Etti, Çünkü Çok Sevdikleri Kahramanları Söylüyuordu Bunu, Nasıl Reddedip Tepki Koyabilirlerdi ki?