Dünya da hüküm bilgiye değil söze aittir.'Sırların ortaya çıkarılacağı günde hüküm ise' söze değil bilgiye ait olacaktır.
Şeyleri bilmek,tek bir bilgidir
Çokluk bilinendedir,bilgi de değil
Eş'ari görür ve zanneder ki Zatında ve niteliklerinde çoğalmaktadır.Hakikat ise, kuşkusuz, söylediğini reddeder
Onun fikrinden ve ihsanlarından olsa bile.Hak daha parlaktır, gizlilik yoktur
Kendi hakikatin de ve isimlerin de tektir.
"..Yolculuk mecazîdir.Kalbin maddî yolu yoktur.Yol tabiri, yolcuya anlatmak için kullanılır.Yoksa ne yol var, ne de yolculuk.Hepsi bir an işidir.Hakk'a varma arzusu akla gelince, yol görünmeden varılmış olur. Menzil alınır, yol katedilir. Kapı açılmadan eve girilir.."
Gökyüzü damına dayadığın merdivenin gizli oluşu,ne nekesliğinden,ne düzeninden;öyle icap ediyor ki ondan gizledir o merdiven.
Emniyetli kişilere, iyi erlere o merdiveni gösterdin,gökyüzüne kervan gitmede dedin…
Sus gönül,artık söyleme,artık sırlarını araştırma onun,çünkü sen onun sırlarını bilmezsin, fakat o bilir senin gizlediğin her şeyini.İçten içe bundan daha tatlı bir şeker kamışı arama; çünkü zaten bu şeker kamışının kabuğundan bile dudakların bala döndü, şeker kesildi.
"..hükümdar sıradan bir insan suretinde insanların arasında çarşı da pazar da yürüdüğünde, insanlar hükümdar olduğunu bilmediklerinde içlerinde saygı duygusu uyanmaz. Hükümdarı tanıyan biri onunla karşılaştığında, hükümdara saygı ve onun değerini bilme duygusu içini kaplar. Bu durumda ona etki eden şey hükümdar hakkındaki bilgisidir. Bu nedenle hükümdara saygı gösterir, karşısında edepli davranır ve karşısında eğilir. O insanı tanıyıp hükümdara yakınlığını bilenler ise onun ancak bir hükümdar karşısında böyle saygılı bir davranış sergileyeceğini bildikleri için, o kişinin hükümdar olduğunu anlarlar. Bu durumda bütün gözler kendisine yönelir, sesler kısılır, hükümdara yer açılır ve onu görmek ve hürmet etmek üzere birbirleriyle yarışırlar. Acaba bu etkiyi onlarda meydana getiren şey hükümdar hakkındaki bilgiden başka bir şey midir? Hâlbuki daha önce görmüş oldukları suretiyle hükümdara saygı göstermemişlerdi. Çünkü o esnada hükümdar olduğunu bilmiyorlardı. Hükümdarın hükümdar olması, onun suretinden başka bir şeydir. Hükümdarlık kendisine biat etmiş insanlar üzerinde hüküm sahibi olmasını sağlayan nispi bir mertebe ve rütbedir.."
Şu oyunda, şu hay-huy içinde, aramızda ay yüzlü bir bey dönüp duruyor.Gerçi hırsızlamacasına yüzünü gizliyor halktan; fakat o güzelim yüz nerden gizlenecek?
O usta büyücü gözünü bağladıysa gel, ırmağın suyuna dal, suda ara onu.
Sen, nerde, nerede diyorsun ya; o da başını nerde, nerede demek ister gibi her yana döndürüp durmada.Aşk mahallesinden bir sestir geliyor;nerde, nerede demeyi bırak da şu mahalleye dal.Nitekim Ebû Hureyre (Radıyallâhu Anh)dan rivayet edilen bir hadîs-i şerifte Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)şöyle buyurmuştur:“Gerçekten benim ümmetim ramazan ayını ihya ettikleri sürece asla rüsvay olmayacaktır.”
Bunun üzerine: “Yâ Rasûlellâh! Onların ramazan ayındaki rezillikleri ne olabilir?” denildiğinde, Rasûlüllâh(Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)buyurdular ki: “Onda haramlar işlemektir, kim onda zina eder yahut onda içki içerse, bir dahaki seneye kadar Allâh-u Te‛âlâ da,(meleklerden) gökte bulunanlar da kendisine lanet eder.Eğer (bir sonraki)ramazana ulaşmadan ölecek olursa, Allâh-u Te‛âlâ katında onun için, kendisi ile ateşten sakınacağı hiçbir hasene (ve sevap)bulunmayacaktır. O halde siz ramazan ayında Allâh-u Te‛âlâ’dan sakının. Zira gerçekten diğerlerinde katlanmadığı kadar sevaplar onda katlanır, günahlar da böylecedir.” (Taberâni, el-Mu‛cemü’s-sağîr, 1/248; İsbahânî, Süyûtî, ed-Dürrü’l-mensûr, 2/229)Duâ ile Selâmetle...