Âdem ile Havva Aleyhimesselâm’ın Cennette Kalmaları İblisin Hoşuna Gitmedi. Onlara Kötülük Yapma Fikri Kuvvetlendi. Düşündü, Taşındı. Onlara Bir Zarar Vermenin Yollarını Aradı. Nihâyet Buldu. Hakk Teâlâ’nın Bir Ağacı, Onlara Yasak Ettiğini Öğrendi. Çok Sevindi, Yerden Göğe Çıktı. Cennete Girmek İstedi, Sokmadılar. Cennetin Kapısında Bekledi, ❛Bir Kimse Çıksın da Onu Aldatayım...❜ Dedi. Öylece Üç Yüz Yıl Bekledi. Sonunda Tavus Kuşu Çıktı ve “Ey Güzel ve Temiz Kardeş, Sen Kimsin?” Dedi. “Ben Tavusum, Sen Kimsin?” Dedi. “Ben Hakk Teâlâ’ya Yakın Meleklerden Biriyim. Cennete Girmek ve Hakk Teâlâ’nın Dostlarına Hazırlamış Olduğu Nimetleri Görmek İstiyorum. Her Ân İbâdet Ederim Lâkin Şevk ve İştiyâkım Fazlalaşsın Diyorum. Cennete Girmeme Bir Çâre Bulabilir misin? Eğer Bu İşimi Yaparsan, Sana Bir Şey Öğreteceğim. Hiç Hasta Olmayacak ve Hastalanmayacaksın ve Devamlı Cennette Kalacaksın, Hiç Çıkmayacaksın!” Dedi.
Tavus, “Doğru mu Söylüyorsun?” Dedi, Şeytân Kuvvetli Bir Yemin Etti. Tavus Yeminine Aldandı ve “Ben Bu İşi Yapamam Lâkin Benim Bir Kardeşim Vardır, O Yapabilir.” Deyip Kardeşine Gitti ve “Müjde Ey Kardeş! Hakk Teâlâ’ya Yakın Meleklerden Birini Gördüm. Bize Üç Kelime Öğretecek, Dâima Sıhhatli Olacağız ve Ebedî Cennette Kalacağız!” Dedi. Kardeşi Süratle Cennetin Kapısına Geldi, Şeytân Bunu Görünce Yaltaklanmağa ve Aldatıcı Sözler Söylemeğe Başladı. O Kadar Vesvese Verdi ki, O da Aldandı, Şeytâna İnandı ve “Cennetin Reîsi Rıdvân ve Diğer Bekçileri Varken, Seni Nasıl İçeri Alsam ki?” Dedi. Şeytân, “Ağzını Aç!” Dedi, Açtı. Bir Ânda Ağzına Girdi. Böylece Cennete Girmiş Oldu. Cennette Olanlar Hep Duydular ve Mani’ Olup Dışarı Atmak İstediler ise de, Hakk Teâlâ’dan Fermân Geldi, “Mani’ Olmayınız! Zirâ Benim Bu İşte Sırrım ve Hikmetim Vardır...” Buyurdu. Şeytân Doğruca Âdem ve Havva Aleyhimesselâm’ın Yanına Geldi. Ağlayarak Yaklaştı, Şeytânı Tanımadılar. Hâline Acıdılar ve “Niçin Ağlıyorsun?” Diye Sordular. Şeytân, “Ey Bütün Meleklerin Secde Ettiği ve Ey Yerin ve Göklerin Seçilmişi! Yüzünün Güzelliği Kimsede Yok, Hiç Kimse Senin Bu Derecene Yükselemez. Bu Nimetlerden Başkasına Verilmez Lâkin Şunu Bil ki, Seni Bu Makamda Bırakmazlar. Cennetten Çıkarırlar. Âfiyet Elbisesini Alıp, Ölüm Çulunu Giydirirler...” Dedi. Bu Vesveseyi Verip Gitti.
Âdem Aleyhisselâm’ın Kalbine Bir Korku Düştü, ❛Ne Yapsam, Ne Etsem de Şu Cennette Ebedî Kalsam, Ölüm Şerbetini İçmesem...❜ Diye Düşünmeğe Başladı. Şeytân Bir Fırsatını Bulup Tekrar Âdem Aleyhisselâm’ın Yanına Geldi, “Eğer Sözüme İnanırsanız, Size Bir Ağaç Göstereyim. Ondan Bir Meyve Yiyince, Ölüm Şerbetini İçmez, Cennetten Çıkarılmazsınız!” Dedi. Âdem Aleyhisselâm Bir Parça Teselli Oldu. Şeytân, Yasak Olan Ağacın Hangisi Olduğunu Tavustan Öğrendi. Altına Oturup Nağmeye Başladı, “Hakk Teâlâ Bu Ağacı Size Yasak Etmedi. Bunu Melek Olmayanlara ve Cennette Olmayanlara Yasak Etti...” Diye Bağırdı. Hazreti Havva Bunu İşitip Yaklaştı. Şeytân, “Ben Size Nasihât Ediyorum!” Diye Yetmiş Kere Yemin Etti. Şeytânın Vesvesesi Evvelâ Hazreti Havva’ya Tesir Etti. Zirâ, “Kim Bu Ağaçtan Önce Yerse, Arkadaşından Daha Güzel, Daha Kıymetli ve Daha Kuvvetli Olur!” Demişti.
Havva Radiyallâhû Anhâ Geldi, Yasak Ağaçtan Yedi Tane Başak Aldı. Birisini Yedi, Birisini Sakladı, Beşini de Âdem Aleyhisselâm’a Getirdi; Lezzetini Methetti. O Zaman Buğday, Şekerden Tatlı ve Miskten Güzel Kokardı. Âdem Aleyhisselâm Yemekten Çekindi ve “Ey Havva! Niçin Hakk Teâlâ’nın Yasak Ettiğini İşledin? Cezasından Korkmadın mı?!” Dedi. Hazreti Havva, “Hakk Teâlâ’nın Rahmeti Sonsuzdur, Mâğfireti Hesapsızdır...” Dedi. Âdem Aleyhisselâm, Hazreti Havva’nın Sözüne Aldanmadı. Havva Radiyallâhû Anhâ, Âdem Aleyhisselâm’a Cennet Şerbeti Getirdi. Âdem Aleyhisselâm İçti, Kendisine Bir Ağırlık Çöktü. Tam Bu Esnâda Hazreti Havva, Saklamış Olduğu Bir Buğday Tanesini, Âdem Aleyhisselâm’ın Ağzına Koydu. Çok Lezzetli Geldi. Buğday Tanesi Henüz Midesine İnmemiş idi ki, Cennet Hullesi Arkasından Düştü. Rivâyet Edilir ki, Cennet Hullesi Tırnak Şeklinde ve Renginde idi. Hakk Teâlâ O Hullenin Benzerini Parmak Uçlarında Alıkoydu ki, Âdem Aleyhisselâm Onları Gördükçe Cennet Hullesini Hatırlasın ve Ağlasın. Sonra, Başında Olan Cennet Tacı Kuş Gibi Uçtu Gitti. Cebrâil Aleyhisselâm Geldi, Bellerindeki Cennet Kemerini Çıkardı. Böylece, Her İkisi de Cennet Elbiselerini de Çıkarmış Oldular. Birbirlerini Görüp Üzüldüler, Utandılar, Ağaç Arkasına Saklanmak İstediler Lâkin Hangi Ağaca Gitseler, Ağaç Geri Kaçardı. Üzüm Ağacının Altına Gelince Hakk Teâlâ, “Ey Âdem, Bizden mi Kaçıyorsun?!” Buyurdu. Âdem Aleyhisselâm, “Yâ Rabbi, Senden Utandığım İçin Kaçıyorum.” Dedi. Hakk Teâlâ, “Yâ Âdem, Şimdi Neredesin?” Buyurdu. Âdem Aleyhisselâm, “Yâ Rabbi, Üzüm Ağacının Altında, Cennet Elbiselerinden Mahrûm Perişanım.” Dedi. Allahû Teâlâ Hazretleri, “Yâ Âdem, Perişanlığın Zelle Sebebi iledir.” Buyurdu. Âdem Aleyhisselâm Bir, “Âh..!” Etti.