"Delil kendisini koyan birini gösterir, yoksa koyanın hakikatini göstermez. Öyleyse sebir (ayrıştırma) taksim ve kadim kelamının verisinden sonra, gördüğümüz yegâne şey, senin perdelerin ta kendisi olmandır.
Bu nedenle perdeler perde olmuş, onları görememişiz.Bununla beraber onlar 'nur ve karanlıktır'. O, bizi kendisiyle zâhir ve bâtın diye isimlendirdiğin şeydir.Bize Allâh(cc)'tan sakınmayı emrettin. Allâh(cc) perdenin kendisi olmasaydı, müşrik olurduk. Onun üzerinde ez-Zâhir isminden karanlık ve el-Bâtın isminden nuranî bir perde vardır. Bizim birleyenler olduğumuz ortaya çıktığı gibi senin de perdenin kendisi olduğun sabittir. Biz senden senin vasıtanla perdelendiğimiz gibi sen'de bizden zuhurunda perdelendin"Keşif, keşif sahibinin bildiğini her surette öğrenmiş olmasınıgerektirmez.
Aksine (keşfen bildiği) o şeyi Hakkın irade ettiği ölçüde bilir.Hakkın dilediği ondan gizlenir, dilediği ise onun tarafından öğrenilir.Başka bir ifadeyle keşif sahibinin gözü,gözüken her surete nüfuz etmez...Hakkın haremine dahil olmak dilersen; mülke, melekûta, ceberûta bakma.
Çünkü;mülk âlimin şeytanı, melekût ârifin şeytanı, ceberut ise, gerçeğe vakıf olanın şeytanıdır.Her kim onların biriyle razı olsa, dergâhtan tard olunmuştur;Allâh(cc)'ın katında böyledir.Yani;Zat-ı İlahî'ye yakınlık hakkını kaybetmiştir.Allâhû Teâlâ (c.c.) Buyuruyor ki:
▬ “Ey Henüz Ağaran Tüyün Ak Olmasını Geri Çeviremeyen Âciz!
Ey Gelme de ve Gitme de Tercih Hakkı Olmayan Âdemoğlu!
İsmin Yoktu, Resmin Yoktu, Henüz Ad Almamıştın, Hiç Kimse Tarafından da Tanınmamıştın; Yalnız Benim İlmimde idin !
Sana Kıymet Verdim, Yaratıklar İçinde En Şerefli Sınıfa Soktum, Herhângi Süfli (Derbeder, Kılıksız vb) Yaratmadım. Ahsen-i Takvim (En Güzel Biçim) Sırrına Mazhar Kıldım, İnsan Yaptım, Kendime Muhâtap Tuttum, Mükerrem (Hürmet ve Tâzime Erişmiş) Kıldım.
Bütün Bunların Neticesinden Benden Ne Fenâlık Gördün de Bana Kafanı Kaldırıyorsun?
Güneşler, Yıldızlar, Küreler Emrime İtaât Ediyorlar da, Sen Neyine Güvenip de Bana Hasım (Aleyhtâr, Düşman, Muhâlif, Rakip) Oluyorsun?!”