Merhaba sevgili okuyucularım! Öncelikle hepinize iyi bayramlar diliyorum. 🌸 Umarım buruk geçen bu bayramlarımızın sonu aydınlık olur. Filistin'deki olaylar da umarım bir an önce son bulur. 😔 Yapabileceğimiz tek şey onlar için dua etmek. Allah bu zor günlerde yardımcıları olsun. 🙏🏻
Hikayemize gelirsek de savaş her cephede son hız sürüyor diyebiliriz. Ama neler olacak? Bizi ne sürprizler bekliyor? James'in sonu mu geldi? 😱 Ian kimi görünce bu kadar şaşıracak? 🤭 Hepsi ve daha fazlası için size iyi okumalar diliyorum! 🐥
Sadece tek bir ricam var. Biliyorsunuz yoğun bir şekilde çalışmama rağmen uzun bir süredir aksatmadan düzenli bir şekilde bölümleri yayımlıyorum. Bu süreçte de asla '... sayı kadar beğeni ve yorum gelmezse yeni bölüm yayımlamam.' diyen yazarlardan olmadım. Olamayacağım da... Yazar dediğime de bakmayın. Ben de amatör bir şekilde yazan biriyim sadece... Her neyse, asıl söylemek istediğim şey hikayemin okunma sayılarına göre beğeni ve yorum sayısının gerçekten çok az olması. Tabi ki her zaman yorum yapmanızı beklediğimi de düşünmeyin lütfen. Ama en azından verdiğim emeğin sizlerin beğenisini de kazandığını bilmek birazcık da olsa hakkım diye düşünüyorum. O yüzden beğeni ve yorumlarınızı bekliyorum. Ayrıca hepinize bana 80. bölüme gelecek motivasyonu verdiğiniz için teşekkür ederim. 🍃 İyi ki varsınız! 🥰 Bir de hikayem için bir Instagram sayfası açtım. Orada da yeni bölümlerden minik kesitler vermeyi ve aktif olmayı planlıyorum. Siz de hikayemin oluştuğu zamanlarla ilgili ayrıntıları, bilgileri ve yeni bölümler için minik kesitleri kaçırmak istemiyorsanız lütfen takipte kalın. Buradaki profilimi de takip ederseniz çok mutlu olurum. Bu sefer çok konuştum galiba... 🤭 Maalesef link bırakılmadığı için Instagram profilimi bırakıp size iyi okumalar diliyorum! Görüşmek üzere!
🔴 ezgiiii.b (Hayallerin Yolculuğu)
Önceki bölümde...
"Odaya çıkarken bir şey konuştunuz mu?" "Hayır leydim hiçbir şey konuşmadık." Jennifer gözlerini kıstı. "Hiçbir şey mi?" Asker düşündü. "Leydi Elizabeth'le hiçbir şey konuşmadık. Fakat... Fakat leydiyi beklerken koridordaki nöbetçi askerle konuşmuştum." Askerin yüzü farkındalık ve suçlulukla aydınlanırken Jennifer ve Gillian soru sorarcasına onun yüzüne baktılar. "Laird McAlister'ın ağır yaralandığını ve durumunun iyi olmadığını duyduğumuzu konuştuk." Askerin ağzından çıkan bu cümle duyulduğu her yerde yankılandı sanki. "Ne dediniz!" Sophie'nin feryat eden ses tonu duyulduğunda Jennifer ve Gillian korkuyla birbirlerine baktılar.
Savaş son hızıyla devam ederken Ian ormanla klanın sınırında bir çatırtı duyunca bedenini oraya çevirdi ve neredeyse soluk almadan işittiği sesi bir daha duymak için dikkat kesildi. "Eğer tüm gün korkaklık edip ortaya çıkmayacaksan haber ver Richard! Çünkü 'benim' sorumlu olduğum bir klanım ve halkım var. Senin gibi boş ve saçma işlerle işim yok!" Ian'ın tahmin ettiği gibi duyduğu ses bir insana aitti. Fakat o insan Richard değildi. Samuel'ın ta kendisiydi. "Sizi tekrar gördüğüme çok sevindim 'efendim'!" Son kelimesine yaptığı vurguyla tavrının alaycılığı her şekilde hissediliyordu. "Senin burada ne işin var lanet olası! Senin Alec'in zindanlarında çürümen gerekiyordu!" Ian'ın yaşadığı şok bütün yüzünden belli oluyordu. "Aranıza girmek kolay olmadı. Güveninizi kazanmak da kolay olmadı. Ama başardık. Her şey güzel gidiyordu ta ki Elizabeth beni o güzelliğiyle sarhoş edene kadar. Bana lanet olası McAlister'ı sevdiğini söylediğinde çıldırdım tabi. Bütün planları unuttum." Ian yaşadığı şoku atarak kılıcıyla Samuel'ın üzerine yürüdüğünde dişlerini sıktı. "Bir daha ailem hakkında ağzını açıp tek bir kelime daha edersen seni öldürürüm. Hem de hiç acımadan!" Samuel kurnazca yer değiştirerek bir daire çizdi ve yine karşı karşıya geldiler. Şimdi Ian'ın arkası ormana dönüktü. "İki klanda da varız biz. Nihai amacımızı açıklamama gerek yok herhalde 'efendim'!" Samuel anlattıklarından memnundu. Üstelik McLeod'u şaşırtmak da ona zevk veriyordu. Şu an ki görevini başarıyla yerine getiriyordu. Ama onu sinirlendirmek de istemiyordu. Çünkü teke tek bir düelloda Samuel kaybedeceğini itiraf edecek kadar dürüsttü. O yüzden şimdi sadece Ian'ı oyalayıp kafasını karıştıracak ve savunmasız hale getirecekti. Sonradan da Richard birkaç askerle gelecek ve onun işini bitirecekti. Elbette ki hemen öldürmeyeceklerdi ama, etkisiz hale getirip halkının önünde yaşamına son vereceklerdi. Ian bir kahkaha patlattı. "Aptal liderinle nihai amacınız eğer kendinizi komik düşürüp bütün İskoçya'ya rezil olmaksa, tebrikler başarıyorsunuz." Başıyla Samuel'ın arkasını işaret etti. "Askerlerinizin yarısından fazlası öldü. Kalanlar da kaçmaya çalışıyor. Affedecek miyiz? Hayır! Başlarında liderlerinin bulunmaması ve onlara sahip çıkmaması benim problemim değil Samuel. Neden biliyor musun?" Samuel başını klanda yaşanan savaştan tekrar Ian'a çevirerek inanmaz bir şekilde kafasını salladı. Ian'ın gülümsemesi tehlikeli bir şekilde genişledi. "Saldıracağınızı biliyorduk." Sessizlikte yankılanan bu iki cümle karşısında Samuel kalakaldı. Ian ise o an da keskin kulaklarının sayesinde arkasından gelen adım seslerini duydu ve çeviklikle Samuel'ın tarafına doğru geldi. Onun şaşkınlığından yararlanarak karnına bir dirsek atarak sendelemesine sebep oldu. Ardından kılıcını onun karnına saplayarak yere düşmesini sağladı. Elinin tersiyle yüzünü sildi. "Hoş geldin ailemizin baş düşmanı... Ben de seni bekliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayallerin Yolculuğu ✨
Historical Fictionİngiltere'den İskoçya'ya uzanan bir hikaye.... Basit görünen bir karşılaşmadan sonra, her şeyi değiştiren yolculuk karşı konulmaz bir aşkın başlangıcı olacaktı. Üstü tozlarla örtülü olan sırlar, bu yolculukla bir bir gün yüzüne çıkacaktı. Suikastler...