Önceki bölümde...
"Tamam Daniel, sen McLeod'a bu olanları haber vermeye git." Gözüyle yerdeki Campbell'ı işaret etti. "Zehirlenerek öldü." Daniel başıyla onayladı. "Tamam efendim." Daniel onaylayarak atıyla oradan ayrıldığında bakışlarını tekrar Elizabeth'e çevirdi. Ne kadar kötü biri olduğunu bilse de bir insanın ölümü Elizabeth'i derinden sarsıyordu. Elizabeth donmuş bir şekilde yerdeki cansız bedene bakmaya devam ederken Alec onun çenesini tutarak kendisine çevirdi. "O ölmeyi hak etti. Bana hemen açıklama yapmanı istiyorum." Elizabeth yaşadığı şoku atlatmaya çalışırken konuşmaya başladı. "Alec s-ööz veriyorum açıklayacağım ben şu tepeden-" Eliyle tepeyi gösterirken etrafında bu kadar insanın çevrelendiğini tam da o an fark etti Elizabeth. Yaşadığı heyecan, korku ve gerilimle kimseyi görmemişti bile ama bütün insanlar bu yaşanılanları görüp izlemişti. Gözlerini utanarak hepsinde tek tek gezdirirken onu gördüğünde gözlerini kırpıştırarak kaldı. İstemsizce geri adım attığında arkasındaki Alec'e çarptı. "Alec o... O Victoria! Sana anlattığım d-dadım! Campbell beni kaçırdığında bana zarar veren kadın!"
Sophie'yi yerinde tutmak artık mümkün değildi. Aradan saatler geçmişti ve hala bir haber yoktu. Abisine gerçekten bir şeyler olmuş olabilir miydi? "Şu kapıyı açın artık! Ben eve dönüp abime bakacağım." Gillian ve Jennifer artık onu durduracak bir bahane bulamıyordu. Kötü haber çabuk yayılıyordu ama iyi haberlerin aynı hızda yayıldığı söylenemezdi. O uysal ve enerjik genç kadın gitmiş, gözlerinden ateş saçan, endişesini yakıcı öfkesinin altına saklamış biri çıkagelmişti. "Kapıyı açın." Jennifer'ın pes etmiş sesi Gillian'ın gözlerinin şaşkınlıkla açmasına sebep olmuştu. "Yapacak bir şey yok anne. Sophie'yi isteğinin dışında burada tutamayız. Elizabeth'i nasıl tutamadıysak Sophie'yi de tutamayız. Sen beni durdurabilmiş miydin anne? Ben de ikisi için çok endişeleniyorum ama yapacak bir şey yok. Elizabeth onu bırakmayacağımızı bildiği için böyle yaptı. Bırak Sophie gizli saklı değil de, yanında askerlerle korumalı bir şekilde gitsin." Gillian kızının söylediklerinin mantıklı ve doğru olduğunu biliyordu. Ama anne yüreği bu açıklamaları kabul etmek istemiyordu. Yapacak bir şeyinin olmadığının farkındaydı. Elinden gelen tek şey destek olmaktı. Kızı nerede ve nasıl bilmiyordu. Bu tehlikenin ortasında neler yaşayabileceğini düşünmek onu çıldırtıyordu. Ama Sophie'ye de daha fazla engel olamayacağını biliyordu. "Connor büyüdüğünde ve böyle şeyler olduğunda işte o zaman seni göreceğim Jennifer." Annesi sadece kendisine kızgın ve küskün olduğunda tam ismiyle seslenirdi. Şu anda da bunu hak etmişti. Kabul ediyordu. Sophie ikisinin arasında geçen konuşma boyunca tepkisiz kalmış ve sadece dinlemişti. Gillian'ın bir anne olarak kendisi için endişelenmesi karşısında boğazı düğümlenmişti. Onun için endişelenebilecek annesini yıllar önce kaybetmiş, geçen süre boyunca da abisinin üstüne titremesiyle büyümüştü. Onun da elinden geleni yaptığının farkındaydı. Ama bir annenin gösterdiği şefkat her zaman çok başka oluyordu. Gözlerinden akan yaşlarla aniden ellerini Gillian'ın boynuna sararak sarıldı. "İyi ki varsınız! Ama abimin iyi olduğunu bilmem gerekiyor. Belki Elizabeth'i de görürüm." Gillian onun sırtını şefkatle sıvazladı. "Dikkatli ol çocuğum." Sophie ve Gillian dolu gözlerle geri çekildiklerinde kapı da açılmıştı. Askerler endişeli suratlarla kendilerine bakıyordu. Leydilerin yapmalarını istedikleri şey efendilerinin hoşlarına gitmeyecek bir şeydi ve nihayetinde hesap sorulan kişiler de kendileri olacaktı. Ama maalesef ki şu konumda efendilerini bilgilendirecek durumda değillerdi. Leydilere de karşı gelemeyeceklerinden isteksiz bir şekilde emirlerine uymak zorundalardı. "Hadi ama asmayın suratınızı! James, Ian ve Alec size bir şey söyleyecek olursa karşılarında beni bulacaklar. Emin olabilirsiniz. Şimdi kızımı güzelce koruyarak evine götürmek en önemli göreviniz! Gerisiyle ben ilgileneceğim, merak etmeyin." Gillian'ın aman vermez ses tonu askerleri sarsarak kendilerine getirdi. "Tabi leydim, şüpheniz olmasın!" Sophie, Jennifer ve Connor'a sarılarak teşekkür etti. Gillian'ın ona kızım demesi ise bütün kalbini doldurmuş, umudunu anlamadığı şekilde yükseltmişti. En son Gillian'ı da kucaklayıp sanki onları uzun süre göremeyecekmiş gibi garip bir hissiyatla güvenli odalardan yüzünde buruk bir gülümsemeyle ayrıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayallerin Yolculuğu ✨
Historical Fictionİngiltere'den İskoçya'ya uzanan bir hikaye.... Basit görünen bir karşılaşmadan sonra, her şeyi değiştiren yolculuk karşı konulmaz bir aşkın başlangıcı olacaktı. Üstü tozlarla örtülü olan sırlar, bu yolculukla bir bir gün yüzüne çıkacaktı. Suikastler...