Bölüm 25

564 68 8
                                    




Önceki bölümde...

"Bizimle yemeğe kalıyorsun değil mi Alec?" Ian'ın sesiyle düşüncelerinden uzaklaştı. "Sophie'ye yemeğe eve döneceğime söz verdim. Başka zaman gelirim." Ian'la selamlaştı. Arkasını dönmeden önce sordu: "Mesajımı aldın mı?"  Ian başıyla onayladı. "Hepimiz orada olacağız." Alec sesini biraz daha kısarak konuştu. "Diğer mesajı peki?" "Merak etme, bizzat ilgileneceğim. Arkasında kimin olduğunu bulacağız." Sonra Alec arkasını dönüp gitti.

Akşam olup hava karardığında Elizabeth odasından hiç çıkmamış, yemeğini odasında yemişti. Ağlamaktan gözleri şişmişti, aynaya bakmadan da bunu tahmin edebiliyordu. Amelia'nın gitmesi onu sandığından daha fazla etkilemişti. Sonra bir de beklemediği zamanda Alec karşısına çıkmıştı. Kendisine söylediği o korkunç sözlerden sonra bile ona sarılmak istemesi çok üzücü bir şekilde saçmaydı. Kendi duygusallığına sinirlenerek yastığa gömdüğü başını kaldırdı ve doğruldu. Hani bir daha Alec için ağlayıp üzülmeyecekti? Hayır, Alec için ağlamamıştı. Sadece Amelia'nın gitmesi onu duygusallaştırmıştı, o kadar. Ama bir yandan da karşısındakine değer vermediğini söyleyen bir adamın nasıl böyle şefkatle bakabileceğini anlayamıyordu. Ya da kendini mi kandırıyordu yine? Amelia için geldiği ortadaydı. Ama bakışları... Yanılmak istemiyordu. Kapısının tıklatıldığını duyunca başını kapıya çevirdi. "Girebilir miyim?" Gelen Jenny'di. "Tabi ki, gelebilirsin ablacığım." Ablası içeri girip yanına gelene kadar gözyaşlarını sildi ve gülümsemeye çalıştı. Jenny yatağına oturunca onun karnını okşadı. "Benim güzel yeğenim teyzesi kadar deli mi olacak yoksa annesi gibi evin uslu çocuğu mu olacak acaba?" Ablası elini tuttu. "Çocuğumun sana benzemesinden gurur duyardım Lizzie. Yedinci ayımıza yaklaştık, yakında öğreneceğiz güzel kardeşim.  Ama ben... Senin için endişeleniyorum. Bugün avludayken hiç iyi görünmüyordun ve biliyorsun, gözyaşlarını silsen bile benden saklayamazsın." Elizabeth gözlerini kaçırırken Jennifer konuşmaya devam etti. "Amelia gittiği için üzgün olduğunu biliyorum ve üzüntünü en içten şekilde paylaşıyorum. Ben de onu çok özleyeceğim. Ama artık Alec'le aranda bilmediğim bir şeyler geçtiğine eminim Lizzie. Ona olan bakışlarından her şey o kadar net belli ki! Ayrıca Alec'i de ilk defa bu şekilde görüyorum. Normal Alec'ten çok farklı davranıyor. Benimle paylaşmak istersen her zaman buradayım. Bilmeni isterim." Ayağa kalkıp gidecekti ki, Elizabeth elinden tutarak onu durdurdu. Derin derin içini çekti. Jenny'den bir şey saklamak istemiyordu. Belki de paylaşmak onu biraz da olsa rahatlatırdı.  Hayal Yolu'ndaki karşılaşmalarından başlayarak her şeyi bütün detaylarıyla anlattı ablasına. Anlattıkça da ağladı. İçini tamamen döktüğünde Jenny de yatağın başlığına sırtını yaslamış, Elizabeth de yatakta onun dizlerinin dibinde oturmuştu. Saçlarını okşayan ablasının şefkatli ellerine bırakmıştı kendisini. Ne kadar o şekilde konuşmadan oturduklarını bilmiyordu ama Jenny'nin artık odasına gidip dinlemesi ve uyuması gerektiğini biliyordu. Onu zorla ayağa kaldırıp gitmesi için ikna ettiğinde Jenny sonunda pes etti. Kardeşinin saçlarından öptü. "Unutma Lizzie, her zaman senin yanındayım. Kararın ve isteklerin ne olursa olsun seni destekleyeceğim. Ama benim fikrimi sorarsan Alec'in geçmişiyle ilgili atlatamadığı bir şey var. Ian'ı ne kadar zorlasam da bana anlatmıyor. Sen ne kadar biliyorsan ben de o kadar biliyorum. Onu ilk tanıdığım andan beri aşka, sevgiye ve evliliğe karşı olan düşüncelerini çok net bir şekilde her zaman belli etti. Şimdi o da kendi içinde kendiyle savaşıyor olabilir, bilemiyorum. Ama bu söylediklerim sana yaşattıklarını da haklı çıkarmıyor tabi. Sana söz verdiğim için de Alec'e bir şey söylemeyeceğim ama seni bu şekilde üzmesine de bir daha izin vermeyeceğim kardeşim. Seni seviyorum. İyi geceler. Elizabeth ablasına gülümsedi. "Ben de seni seviyorum Lizzie, iyi geceler." Ne düşüneceğini bilemeyerek kapanan kapının arkasından yorgunlukla gözlerini kapadı.

Hayallerin Yolculuğu ✨Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin