Merhabalar, günaydıın! ☀️ Elizabeth ve Jerry yeni bir arkadaş mı edinecekler? Peki Ian'ın yokluğundan şüphelenen Jennifer'ın bir sonraki adımı ne olacak acaba? Uzun zamandır sessiz olan Campbell ne zaman ortaya çıkacak? Alec aradığını bulabilecek mi? Bütün bunların cevabı için beklemede kalıın! İyi okumalar diliyorum. 😌 Haftaya görüşmek üzere! 🌈🐥
Önceki bölümde...
"Canın cehenneme Alec McAlister! Efendim sizin soyunuzu kurutacak!" Kan bulanmış dişleriyle sırıtıyordu. Duydukları karşısında hiddetini daha fazla engellemeyen Alec kılıcını kaldırarak adamın kafasını vücudundan ayırdı. Jack'ın bedeninden ayrılan başı yuvarlanarak Peter'ın ayağına çarpıp durdu. Peter histerik bir tavırla kendini geri itmeye, kopmuş kafadan uzaklaşmaya çalıştı ama arkasında duran Lancelot'a çarparak durmak zorunda kaldı. Askerlerin hepsi olanları soğukkanlılıkla karşılamış Alec'in emrini bekliyorlardı. Ian da, Alec'in geçmişini bildiği için, yaşadığı duruma saygı duyup sesini çıkarmıyordu. Üstüne kan sıçrayan Alec alnındaki teri silerek adamın sarsılan vücuduna tükürdü. Gözlerinde parlayan öfkeyle Ian'a döndü. "Onu konuştur Ian. Sonra öldür. Nasıl ölmek istediğine kendisi karar versin. Ben Elizabeth'i aramaya gideceğim."
Elizabeth ellerinin titremesini durdurmaya çalışarak ağır su dolu tencereyi yanına, yere bıraktı. Çok fazla hareket etmemeye çalışıyordu. Bu, gözleri berrak bir göl mavisinde parlayan, tüyleri kahverengi ve beyazla karışmış, açık ağzından görünen dişlerinin sivri uçları keskin bir şekilde parlayan hayvan bir İskoç kurduydu. Ani herhangi bir hareketinde kurt onu tehlike olarak algılayıp üstüne atlayabilirdi. Ellerini onun için bir tehdit olmadığını belirtmek istercesine açarak kurda gösterdi. Bu sırada da babasıyla kampa gittiklerinde yabani hayvanlarla karşılaştıklarında onun ne yaptığını hatırlamaya çalışıyordu. Hiç kurtla karşılaşmamışlardı ama, yavru bir ayıyla karşılaştıklarında babası önce ona silahsız olduğunu ve zarar vermeyeceğini gösterip güvenini kazanmıştı. Sonra ise onun sevebileceği bir yiyeceği verip yavru ayıyı mutlu etmişti. O zamandan sonra ise Elizabeth yavru ayıyla oyunlar oynayıp ondan ayrılmak istememişti. Tehlikeli olmadığını göstermişti, evet. Ama onu mutlu edecek bir yiyeceği yoktu ve bu yavru bir ayı değil, genç bir kurttu. "Tanrı'm sen bana yardım et." Kurt gözlerini bir an bile üzerinden çekmiyordu. Şimdi kaçmaya çalışsa öleceği garantiydi. Göz ucuyla kulübeye çıkan merdivenlerle arasındaki mesafeyi ölçmeye çalıştı. Oraya koşamadan da kurt ona yetişirdi. Tek çaresi kurtla dost olmaya çalışmaktı. "Elizabeth!" Kurt başını hızla yukarı çevirdi. "Jerry dur! Sakın aşağı inme, burada bir kurt var!" Kurt Elizabeth'in sesini duyunca hırlayarak ona döndü ve üzerine doğru ilerledi.
Jennifer o sabah uyanmış ve kahvaltı etmek için aşağı indiğinde Ian'ın kaleden ayrıldığını duyunca şaşırmış ve huzursuzlanmıştı. Kumandanlardan Alex, klan sınırlarında oluşan bir problem için gittiğini, halledince döneceğini söylemişti. Ian her zaman kendisinden erken kalkıp işlerini hallederdi ama, uzak bir yere gideceğinde muhakkak Jennifer'a haber verirdi, çünkü endişelenmesini istemezdi. Şimdi neden bunu Alex'ten duyduğunu anlayamıyordu. Boşuna endişeleniyordu. Sonuçta önemli bir şey olsa Ian ona söylemeden gitmezdi. Hamile olduğundan beri en ufak şeye bile endişelenir hale gelmişti. Gözlerini devirerek kendi kendine söylendi. Karnını okşayarak kalenin avlusuna doğru yaklaştı. Her zamanki gibi askerler talim yapıyor kadınlar avluda koşuşturuyor, çocuklar ise arkadaşlarıyla oyunlar oynayıp gülüşüyorlardı. Çocuklara her baktığında aklına Elizabeth'le çocukluğu geliyor ve gülümsüyordu. Kardeşini çok özlemişti. Neyse ki iki üç güne geleceklerdi. Ters bir şey olsa Samuel Ian'a bilgi verir, Ian da kardeşini buraya getirirdi. O yüzden içi rahattı. "Günaydın Leydim!" Jennifer yanından geçen mutfak çalışanına içten bir şekilde gülümsedi. "Günaydın Daniella! Dur gitme, sana bir şey söyleyeceğim. Bugün yapacak hiçbir işim yok. Aslında genel olarak hiçbir şey yapamıyorum artık." Eliyle karnını okşadı. "Ama sen bana mutfakta çikolatalı enfes bir kurabiye yapmama yardım edersin diye düşünüyorum. Ne dersin?" Kadın leydisinin kibarlığı karşısında mahcupça gülümsedi. "Tabi ki leydim! Size nasıl hayır diyebilirim ki!" Daha sonra ikisi de gülüşerek mutfağa yöneldiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayallerin Yolculuğu ✨
Historical Fictionİngiltere'den İskoçya'ya uzanan bir hikaye.... Basit görünen bir karşılaşmadan sonra, her şeyi değiştiren yolculuk karşı konulmaz bir aşkın başlangıcı olacaktı. Üstü tozlarla örtülü olan sırlar, bu yolculukla bir bir gün yüzüne çıkacaktı. Suikastler...