Önceki Bölümde...
Jenny elini Amelia'ya uzatarak: "Hadi bakalım bizim temizlenmemiz gerekiyor. Amelia bana yardım edebilir misin lütfen?" Küçük kız az önce söylediklerinin diğerlerinde yarattığı etkiyi fark etmeden hevesle başını salladı. Elizabeth de ayağa kalktı. Hemen ardından Alec ayağa kalktı. "Benim de artık eve gitmem gerekiyor, çok geç kaldım. Halletmem gereken işlerim var." Elizabeth hızla arkasını döndü. Ne yani, bu kadar çabuk, kendisine bir şey demeden mi gidecekti?
"Hayır Alec, hiçbir yere gitmiyorsun çünkü akşama kutlamamız var." Jenny cümlesini bitirdikten sonra Ian'a baktı. "Hayır kalmayacağım Jennifer. Ian karına bir şey söyle." Ian ellerini havaya kaldırarak bir şey demeyeceğini ortaya koydu. "Üzgünüm dostum, Jennifer'la inatlaşılmaması gerektiğini öğrendim." O sırada Alec'in dikkatini Amelia çekti. Gözleri dolu dolu kendisine bakıyordu. Ağlamayacaktı değil mi? "Alec, şimdi gitmeni istemiyorum." Alec kapattığı gözlerini derin bir nefes alarak açtı. "Pekala. Ama sadece kutlama için kalıp sonra gideceğim." "Yaşasın!" Amelia sevinçle Jennifer'ın elini bırakıp Alec'den destek alarak onun kucağına zıpladı. Sonra hemen aşağı inerek Jennifer'ın elini tuttu. "Ama sonra görüşürüz, çünkü şimdi bizim hazırlanmamız gerekiyor. Hem de Jenny'ye yardım etmem gerekiyor." Gülümseyerek Jenny'yi dışarı doğru çekti. Elizabeth de son bir kez Alec'e baktı ve dışarı çıktı.
"Demek Elizabeth'le Alec sürekli birbirlerine sarılıyorlardı, öyle mi Amelia?" Elizabeth banyosunu yapmış, kendisi ve Amelia'ya verilen odadaki aynanın başında oturmuş hala nemli olan saçlarını tararken, Jennifer da Amelia'nın saçlarını tarayıp bir yandan da onunla sohbet ediyordu. Elizabeth ablasının sözlerine karşılık gözlerini devirdi. "Evet, hep sarılıyorlardı. Hem de ben onlara seslenmeseydim birbirlerini öpeceklerdi." Elizabeth sinirle arkasına döndü. "Amelia!" Küçük kız bakışlarını yere indirerek bıkkınlıkla "Tamam Elizabeth." dedi. Jennifer gülerek ayağa kalkarken Amelia'yı da kaldırdı. Çocuğun, az önce topuz yaptığı saçlarını ve kırmızı elbisesini inceledi. Prensesler gibi olmuştu. Elizabeth duygulanarak burnunu çekti, elbise ablası ve kendisinin çocukluğundan kalmaydı. "Hadi bakalım, yan odadaki aynadan bir kendine bak." Amelia heyecanla diğer odaya koşarken Jennifer, Elizabeth'in oturduğu sandalyenin kenarlarından tutarak aynadan kardeşine baktı. "Lizzie?" Gözleri aynada buluştu. "Sen ve Alec gerçekten-" Elizabeth hızla ablasının sözünü kesip ayağa kalktı. "Hayır Jenny, ben ve Alec değil, sen ve benim sevgili yeğenim var." Elini ablasının karnına koydu. "O kadar heyecanlıyım ki, bundan daha güzel bir sürpriz olamazdı. Annemin ve babamın bunu duyduğunda vereceği tepkiyi hayal edemiyorum. Çok sevinecekler. Onlara mektup yazmalıyız." Gözlerini ablasının karnından çekerek yüzüne baktı. "Ah Jenny, neden ağlıyorsun? Ne dedim ki ben sana?" Kapıdan gür bir ses duyuldu. "Şu sıralar hep böyle sebepsizce ağlıyor, endişelenme." Jennifer'a doğru ilerleyerek karısının elini tuttu Ian. "Sevgilim aşağı inmemiz gerekiyor. Kutlama için herkes toplandı." Diğer eliyle de Jenny'nin göz yaşlarını sildi. "Lizzie, Amelia'yı al ve sonra aşağı gelin olur mu?" dedi Jenny burnunu çekerek. "Tabi, geliriz birazdan. Ama sen de ağlama lütfen, çok üzülüyorum." Ablasıyla Ian dışarı çıkınca aynadan son kez kendine baktı. Mavi balo elbisesini giymişti. Belinden bağlanan ipleri, kollarındaki hafif fırfırlarıyla ve yine aynı şekilde hafifçe parlayan kumaşıyla çok güzel bir elbiseydi. Ormanda geçen günler sonunda böyle şık bir elbise giymek çok hoşuna gitmişti. Dalgalı saçlarını ise açık bırakmayı tercih etmişti. Göğüs dekoltesi olan elbisesine ise minik su damlası kolyesi çok yakışmıştı. Gerçi kolyesi her elbisesinde çok güzel duruyordu. Kolyeye bakmak artık eskisinden farklı olacaktı. Alec'le anıları, çadırda birlikte geçirdiği zamanlar aklına gelecekti. Amelia'nın koşarak yanına gelmesiyle düşünceleri bölündü. Küçük kız elleriyle ağzını kapattı. "Elizabeth, sen prenses olmuşsun!" Elizabeth gülümsedi. "Hayır şaşkın şey, senin yanında kimse beni fark etmez bile!" Amelia bu cümlenin üzerine harika gülümsemelerinden birini gönderdi. Elizabeth çocuğa elini uzattı. "Haydi gidelim artık."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayallerin Yolculuğu ✨
Ficción históricaİngiltere'den İskoçya'ya uzanan bir hikaye.... Basit görünen bir karşılaşmadan sonra, her şeyi değiştiren yolculuk karşı konulmaz bir aşkın başlangıcı olacaktı. Üstü tozlarla örtülü olan sırlar, bu yolculukla bir bir gün yüzüne çıkacaktı. Suikastler...