Önceki bölümde...
Elizabeth Alec'in önünde dimdik ona yaslanmadan oturuyordu. Nasıl kendisini öpmesine müsaade etmişti? Daha da kötüsü ne düşünüyordu da öpüşüne karşılık vermişti! O kadar kolay kendini bırakabiliyordu yani! İtiraf etmesi en zor olan şey ise çok hoşuna gitmişti ve bir daha böyle bir şey olsa karşı koymazdı. Onun kollarında eridiğini hissetmişti. Pişmanlıkla gözlerini kapattı. Bu hiç yaşanmamış olmamalıydı. Ama neden arsızca onu bir kez daha öpmek istiyordu? Unutmalıydı. Unutmak zorundaydı.
Alec diğerlerine yetiştiğinde biraz da olsa rahatlamıştı. Oluşan sessizlik vücudunun içine işlemiş, isyan edecek seviyeye gelmişti. Birbirlerini öptüklerinde Elizabeth'den vermesini beklediği tepki bu değildi. Kendini Elizabeth'in ona tokat atması gibi bir gerçeğe hazırlamışken, aldığı bu tepki belki de onu mutlu etmeliydi. Ama etmiyordu, eksik bir şeyler vardı. Kendi tepkilerini hesaba katmamıştı belli ki! Onu öptükten sonra hissedeceklerini hiç düşünmemişti. Çünkü Elizabeth kendisi için, arzuladığı basit bir kadından başkası değildi. En azından o öyle düşünmüştü. Ah Tanrı aşkına kimi kandırıyordu. Basit dediği kadın annesinin kolyesini taşıyordu! Bu bile onun basit kelimesinin yanından geçemeyeceğinin kanıtıydı. Ayrıca kendine itiraf etmek istemese bile etkilendiğini kesindi. Neredeyse bir aydır hiçbir kadınla birlikte olmamıştı evet, ama genç bir delikanlı gibi her öptüğü kızdan etkilenmesi de söz konusu değildi. Farkında olmadan iki eliyle tuttuğu dizginleri sıkılaştırdı. Elizabeth önünde otururken iki eliyle tutması zor oluyordu ama kızın kendisiyle özellikle temas etmemeye çalışması onu sinir ediyordu. Bu kadar mı rahatsız olmuştu? Kızın yüzünü çevirip bir daha öpmemek için kendini çok zor tutuyordu. Düşüncelerinde kaybolmuşken etrafına bir bakış attığında onları McLeod topraklarına götürecek son yamaca geldiklerini fark etti. Sinirinin, öfkesinin, delirmesinin ama aynı zamanda da o garip, hiç tanımadığı duyguları hissetmesinin sebebi olan kadına baktı. Az sonra inecekleri dik eğimli yamacı incelemesini izledi. Aşağı inerken onu tutmalıydı çünkü diğer türlü atın üstünde kalması imkansızdı. Bir elini kızın beline yerleştirip kendisine çekmesiyle Elizabeth'in sıçraması bir oldu. "Seni korkutmak istemedim. Bu yamaçtan sonra McLeod topraklarına varmış olacağız ama seni tutmam gerekiyor. Biraz dik bir yamaç." Elizabeth hafifçe öne eğilerek aşağı doğru baktı. Ulu Tanrı çok yüksekti! Endişeyle Amelia'ya baktığında onun gayet sakin ve neşeli olduğunu gördü. Heyecanla el sallıyordu şimdi. Daniel atını ileri doğru dürttü ve at hareket etti. Elizabeth yavaş yavaş artan telaşıyla Alec'e döndü. Bir şey demesine fırsat vermeden Alec tutuşunu sıkılaştırdı. Gözlerindeki korkuyu görmüştü. "Bana yaslan Elizabeth. Bir şey olmayacak." Elizabeth bunu bekliyordu zaten. Başka bir söze ihtiyacı olmadan minnetle Alec'e sarılıp, başını boynuna gömdü. "Teşekkür ederim Alec." Alec ona cevap vermeden atını hızla ilerletti. Elizabeth'in sarılışını sıkılaştırdığını hissetti. O da kızın belindeki tutuşunu sıkılaştırdı ve saçlarına bir öpücük kondurdu. Çenesini onun başının üstüne koyarak büyük bir kayanın üstünden daha atladı. Elizabeth ise Alec'in öpücüğündeki şefkatle ile her şeyi unuttu. Yamaçtan aşağı son hız inip, kocaman kayaların üstünden atladıklarını bile. Sımsıkı kapadığı gözlerini araladığında koku duyusu keskinleşti ve o orman kokusunu derin derin kokladı. O kadar erkeksi ve harik- "O kadar da korkunç değildi, değil mi Leydim?" Elizabeth hızla doğrularak sesin sahibine doğru döndü. Sonra yukarı doğru, Alec'in arkasına baktı. Şaşkınca Leonard'ı onaylarcasına başını sallayıp önüne döndü. Ne çabuk aşağı inmişlerdi! "Elizabeth bak! Ne kadar kocaman kuleler!" Elizabeth şaşkınlığını atamadan Amelia'nın parmağıyla heyecanla işaret ettiği yere baktı. Ablasının evini gördü, nihayet gelebilmişlerdi. Çok uzun zaman olmuştu. Alec o sırada tüm dikkatiyle etrafa bakınan Elizabeth'i izliyordu. Yüzü aydınlanmıştı resmen ve şimdi güneşin parıldamasıyla eş değer gülümsemesi ortaya çıkıyordu. Alec onun gülümsemesine karşılık istemsizce gülümsedi. Ne kadar da güzel gözüküyordu!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayallerin Yolculuğu ✨
Historical Fictionİngiltere'den İskoçya'ya uzanan bir hikaye.... Basit görünen bir karşılaşmadan sonra, her şeyi değiştiren yolculuk karşı konulmaz bir aşkın başlangıcı olacaktı. Üstü tozlarla örtülü olan sırlar, bu yolculukla bir bir gün yüzüne çıkacaktı. Suikastler...