Önceki bölümde...
Alec, Elizabeth arkasını döndüğünde, hızla atan kalbini sakinleştirmeye çalışırcasına derin derin nefes aldı. Neden böyle bir şey yapmıştı şimdi? Kafasını karıştırıyordu. Eli dudaklarına indiğinde, parmağını yüzünde gezdirdiğinde, kalbine dokunduğunda ve sonra elini çektiğinde az kalsın gözlerini açıp kendisine tekrar dönmesini söyleyecekti. Kendini zor tutmuştu. Bu kız onun korumakta güvendiği sınırlarını ve dirayetini çok kolay bir şekilde aşıyordu. Bu da hiçbir şeyden korkmamayı öğrenen Alec'i korkutuyordu. Bu kadar yakın olmamalıydı. Olmamalıydı çünkü hayatında bu tarz zayıflıklara yer vermemeye kendine söz vermişti. Tanrı ona güç versin, bir an önce şu yolculuğu bitirmek istiyordu. Yoksa hiç iyi olmayacaktı.
Elizabeth çadırın içine yansıyan güneşin ışığıyla yavaş yavaş gözlerini araladı. O kadar rahat uyumuştu ki! Üstelik hiç üşümüyordu. Esneyip, gerindi uzun uzun. Sonradan gelen bir farkındalıkla nerede olduğunu hatırladı. Hemen arkasına döndü. Yanı boştu, Alec gitmişti. Bir yandan onu tekrar iç elbiseliğiyle görmeyeceği için gittiğine sevinirken, diğer bir taraftan da onun dün geceye kadar daha önce hiç görmediği şefkatini ve sıcaklığını aradı. Sanki tüm çadır Alec kokuyordu. Aniden sinirle homurdandı. Neler düşünüp, istemeden de olsa nelerin hayalini kuruyordu öyle? Alec ile arasındaki tek bağ kolyesi olacaktı. Bir zamanlar onun annesinin taşıdığı kolyesi. Bunu kabul etmek zorundaydı. Daha fazlasını beklemek olmayacak bir hayale kendini inandırmak olurdu sadece. Zaten onun gibi kaba bir adamla hayatta ömrümü geçiremem diye düşündü kendini teselli etmek istercesine. Alec dün gece ona yardımcı olmuştu. Hepsi bu kadardı. İç geçirerek yanında katlanmış bir şekilde duran elbisesini üzerine geçirmeye çalıştı. Ne kadar zordu şöyle küçücük bir alanda giyinmek! İplerini çözmek tamam ama şimdi nasıl sıkı bir şekilde geri bağlayacaktı? Belki Alec ona bir kez daha yardım etmek isterdi kim bilir? Pelerinini de üzerine geçirip gelişigüzel bağladı. Çadırdan çıkmak için adımını attığında, kendisinin unutmak için son derece kararlı olduğu burkulmuş sol ayağı varlığını acımasızca hatırlattı. "Ahhh, hay aksi lanet!" Histerik bir kahkaha attı. Böyle uygunsuz konuşması için Alec'le bir gün geçirmek yeterliydi demek... Topallayarak dışarı çıktı. Etrafına bakındı ama ortalıkta kimse görünmüyordu. Nereye gitmişti şimdi bu koca devler? Her nereye gittilerse bile neden ona haber vermemişlerdi ve onu bu ormanın ortasında yalnız bırakmışlardı? Pelerininin iç cebine tekrar yerleştirdiği kamasının orada olduğundan emin olmak için dokundu. Alec onu asla yalnız bırakmazdı, bunu biliyordu. Kendini sakin olmaya zorlasa da hafiften paniklemeye başladı. Tabi ki onlara bir şey olmamıştı. Olmazdı yani, onlar kocamandılar sonuçta. Topallayarak ağaçların arasına daldı. Mümkün olduğunca hızlı yürüyerek etrafına bakındı. Yok, yoklardı. Panik onu ele geçiriyordu. İsimleriyle seslenmeye başladı. Hepsinin ismini tek tek sayarak ormanın iyice derinliklerine doğru ilerliyordu farkında olmadan.
Alec daha güneş doğmadan kalkmış, askerlerini de kaldırmıştı. Elizabeth'in yalnız kalmaması için Leonard'ı bırakmış, dereye yıkanmaya gitmişlerdi. Şimdi temizlendiği için kendini çok iyi hissediyordu. Tek burukluğu üzerine sinmiş papatya kokusunun artık olmayışıydı. Ama bunu yapmak zorundaydı. Alec kimseye karşı bir zayıflık gösteremezdi. Sevgi ise kocaman bir zayıflıktı. Elizabeth'le bu şekilde vakit geçirmeyi istemek, içten içe aynı dün gece olduğu gibi bütün gecelerini onunla geçirmeyi istemek tam bir delilikti. Tam da bu yüzden yolculuklarını hızlandırmaya karar vermişti. Kamp alanına yürümeye başladı, Leonard'ın nöbetini devralacaktı. Ormanın içinde ilerlerken aniden Elizabeth'in sesini duydu. Paniklemiş bir ses tonuyla ismini söylüyordu. Eli istemsizce belinde asılı olan kılıcına gitti. Bir şey mi olmuştu? Ne oluyordu? Ona bir şey olduğu düşüncesiyle her tarafından bıçaklanmış gibiydi. Hızla koşarak kızın sesini takip etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayallerin Yolculuğu ✨
Fiction Historiqueİngiltere'den İskoçya'ya uzanan bir hikaye.... Basit görünen bir karşılaşmadan sonra, her şeyi değiştiren yolculuk karşı konulmaz bir aşkın başlangıcı olacaktı. Üstü tozlarla örtülü olan sırlar, bu yolculukla bir bir gün yüzüne çıkacaktı. Suikastler...