Merhaba arkadaşlaar! 🧚🏻♀️ Yeni bir bölümle karşınızdayımmm! Umarım okurken keyif alırsınız. Haftaya görüşürüz! 💙
Önceki bölümde...
"Alec çok değişik bir adam Sophie. Yolculuk yaptığımız zamanki tavırlarıyla, beni ablamın yanına getirdiği zamanki tavırları çok farklıydı. Ama şimdi ise bilemiyorum... Sanki beni önemsemeye başlamış gibi görünüyor. Bu beni korkutuyor tabi, tekrar eskiye dönecek diye endişeleniyorum. Ama bu endişeyle de yaşanmayacağını biliyorum." "Dinle Elizabeth, burada seni ikna edecek ya da endişelerini giderecek olan ben değilim. Ama Alec çok değişti, gerçekten çok değişti ve bu seninle tanışmasından sonra oldu. Ben abimi çok iyi tanıyorum, bir şeyler eskisi gibi değil. Sadece Alec ve ben çocukluğumuzda çok iyi şeyler yaşamadık ve kendimizce güvensizlik problemi yaşıyoruz. Emin ol bunda da haksız sayılmayız." Elizabeth soru sorarcasına Sophie'ye baktı. "Neden öyle bakıyorsun? Alec sana anlatmadı mı?" "Neyi anlatmadı?" Sophie'nin alnı endişeyle kırıştı. "Alec sana anlatmadıysa bunu benim anlatmam pek de doğru olmaz sanırım. Sadece sabret Elizabeth, abimin sert görünüşünün altında yumuşacık bir kalbi olduğunu anlayacaksın. Söz veriyorum." Elizabeth tam cevap verecekken gözleri Sophie'nin arkasına dikildi. "Ah yüce Tanrı'm olamaz!"
Alec ve Daniel ormanın derinliklerine girip, etrafa ayrıntılı bir şekilde bakındıkları halde onları bulamamışlardı ve artık Alec sabrının sınırına geliyordu. Atını durdurdu. "Lanet olsun! Nereye gitti bunlar!" Atın yularını tutan elini sıkıntıyla yumruk yaptı. Elizabeth ve Sophie'ye bir şey olmasına dayanamazdı. Onları bulması gerekiyordu. "Alec?" Alec düşüncelerini dağıtarak kendisine seslenen Daniel'a döndü. "Ben bir şey buldum..." Alec'in bakışları Daniel'ın yüzünden aşağı eline doğru indi. Bu gerçek olamazdı. Aynı şeyler tekrar yaşanıyor olamazdı. Bu gördüğü bir kabustu ve hemen uyanacaktı. Sımsıkı kapattığı gözlerini açtığında Daniel'ın elinde tuttuğu kumaş parçasının hala orada olduğunu gördü. "Dostum onları bulacağız, aksini kesinlikle düşünmeyeceksin." Daniel bir şeyler söylüyordu ama onu duymuyordu. Sanki on sekiz yaşına, annesinin bulunduğu güne dönmüştü. O küçük kumaş parçasının kime ait olduğunu bilmiyordu ama kime ait olursa olsun yarattığı yıkımı bütün vücudunda hissediyordu. "Alec!" Hayır, izin vermeyecekti. Hayatında değer verdiği iki kadının da başına aynısının gelmesine izin vermeyecekti. Atını hızla ileri doğru sürdü, bütün ormanı araması gerekecekse bile, onları bulacaktı. Daniel da onun peşinden hızla ilerledi.
Elizabeth endişeyle Hades'in Sophie'nin tam arkasında şaha kalktığını gördüğünde onu hızla kendi yanına çekti. Sophie yaşadığın şoku atlatamadan Elizabeth hemen ayağa kalkıp Hades'in yanına yaklaştı ve onu sakinleştirmeye çalıştı. Ne olmuştu da sinirlenmişti bu kadar? Bir eliyle atın yelelerini okşayarak diğer eliyle de yularından tutup onu sakinleştirmeye çalışıyordu. "Tamam oğlum, bir şey yok, geçti. Ne seni bu kadar sinirlendirdi? Karnın mı acıktı yoksa?" At hala Elizabeth'in tuttuğu dizginlerinden kurtulup şaha kalkmaya çalışıyordu. Sophie o sırada yere serdiği örtünün üstündeki yiyecekleri sepetin içine koymuş, örtüyü katlıyordu. "Hades oldum olası beni korkutmuştur. Onun bu huysuz halleri bana abimi hatırlatıyor." Elizabeth'in güldü. "Hayır Sophie, Hades huysuz bir at değil. Sadece anlaşılmak istiyor ve tam şu anda da burada bulunmak istemediği çok açık. Belki de bize bir şey anlatmak istiyordur ne dersin?" Sophie gözlerini devirdi. "Bildiğim tek şey az daha ölümüme sebep olacağıydı. Zaten gitsek iyi olacak, Alec yokluğumuzu anlamadan kalede olmamız lazım." Elizabeth başıyla onayladı. "Geleli ne kadar oldu ki acaba? Ben Alec'i biraz olsun tanıyorsam gittiğimiz an fark etmiştir." Sophie kıkırdadı. "Senin abimi yumuşatacağına eminim." Elizabeth endişeli bir şekilde gülümsemeye çalıştı ve ikisi de atlarına bindiler. Hades, Elizabeth üstüne bindiğinde biraz da olsa sakinleşti ve onu McAlister klanına doğru yönlendirdiğinde hevesle ileri atıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayallerin Yolculuğu ✨
Tarihi Kurguİngiltere'den İskoçya'ya uzanan bir hikaye.... Basit görünen bir karşılaşmadan sonra, her şeyi değiştiren yolculuk karşı konulmaz bir aşkın başlangıcı olacaktı. Üstü tozlarla örtülü olan sırlar, bu yolculukla bir bir gün yüzüne çıkacaktı. Suikastler...