Merhabalaar! 🍓 Bu bölüm de dahil olmak üzere, önümüzdeki bölümleri olayları bölmemek adına biraz daha uzun yazıyorum. Umarım siz de okumaktan keyif alıyorsunuzdur. 🙈 Önümüzdeki bölümde heyecanlı kısımlar sizi bekliyoor! Bakalım neler olacak? İyi okumalar! 🥰🥂
Önceki bölümde...
"Bizim renklerimizi taşıyan o kişi kimdi?" Flora biraz daha kendini toplamış bir şekilde ayağa kalktı ve liderine yaklaştı. Gözleri dolu doluydu ama ağlamıyordu artık. "O kişi Peter efendim. Ve Leydi Elizabeth ile Jerry'mi bulmanız için her şeyi yapmaya hazırım. Bu uğurda ölsem bile bunu yapacağım. Eğer öleceksem de bu sizin elinizden olsun. Bunu sonuna kadar hak ediyorum. Paniğe kapılmayıp size her şeyi anlatmalıydım." Eliyle gözlerindeki son yaşları da sildi. "Şimdi son kez siz ne yapmamı istiyorsanız emrinizdeyim. Ölmeyi emretseniz bile."
Elizabeth'in çığlığı bütün odayı doldurmuştu ama, sesine cevap veren kimse yoktu. Panikle, bağlanmış iki bacağını kendine doğru çekerek üzerine eğilmiş adamın kasıklarına vurdu. Adam acıyla yere çökerken Elizabeth hızla doğrulmaya çalıştı ama başarılı olamadı. O anda düşen adamın yanında parlayan metal bir şey gördü ve ileri atılarak onu almaya çalıştı. Ama ellerini uzatamadığı için başarılı olamıyordu. Karar değiştirerek minik kamayı ayağıyla kendine doğru yaklaştırdı ve sırtına doğru itti. O sırada kapı sertçe açıldı ve başka bir adam içeri girdi. "Tanrı aşkına Jacob ne oluyor burada!" Acısı henüz dinmemiş adamı kolundan tutarak ayağa kaldırdı. "Birinin ellerine hakim olması gerektiğini ona öğretmesi gerekiyordu." Elizabeth nefretle Jacob denen adama bakıyordu. Sinirlenen diğer adam Jacob'un tuttuğu kolunu sarsarak kaşlarını çattı. "Sana sadece onu kontrol et dedim lanet olsun! Bir rahat duramaz mısın sen! Campbell'ın bu konuda net olduğunu çok iyi biliyorsun. Eğer bu tarz bir hareketini daha görürsem seni ellerimle ben öldüreceğim, haberin olsun!" Jacob'u ittirerek kulübenin kapısına doğru ilerledi. "Seni beceriksiz yürü şimdi!" Adamlar gürültüyle kapıdan çıkıp tekrar kapıyı örttüklerinde bir süre ikisinden de ses çıkmadı. "Jerry?" Fısıltıyla çocuğa seslenmişti. Ama çocuk cevap vermiyordu. "Jerry korkma, buradan çıkacağız ama bana yardım etmen gerekiyor." "N-nasıl çıkacağız?" Sindiği yerde korkudan titreyen çocuk, konuşmaya bile korkuyordu. "Benim ellerim ve ayaklarım bağlı." Elizabeth o sırada arkasına doğru attığı kamayı elleriyle bulmaya çalışıyordu. "Çıkacağız, sadece bir şeyi bulmam gerekiyor. Ahh!" Parmağından akan kanın sıcaklığı eline değen Elizabeth sessizce histerik bir kahkaha attı ve kamayı eline alarak ellerini sarmış ipi kesmeye başladı. "Beni dinle Jerry, birazdan ellerimi serbest bırakacağım, sonra da ayaklarımı. Ondan sonra da gelip seni çözeceğim. Bana güven olur mu?" Yüzünü bile görmediği kadına güvendi çocuk. Çünkü başka çaresi de umudu da yoktu. "Bekliyorum." Sesindeki heyecanı Elizabeth hissetmişti ve sırf bu küçük çocuk için bile buradan kurtulmalıydı. Kalın halatı ne kadar süre kesmekle uğraştı bilmiyordu ama gün neredeyse ağaracaktı ve güneş ortaya çıkmadan kaçmaları gerekiyordu. Yoksa başka bir umudu kalmayacaktı. Çaresizce kamayı biraz daha zorladı ve elleri bir anda serbest kaldığında önce inanamadı. Çünkü saatlerdir bağlı ve yaralı olan elleri hissizleşmişti. Karıncalanma hissiyle başa çıkmaya çalışarak ellerini önüne aldı ve bir şeyler hissedebilmek için ellerini açıp kapattı. O korkunç hissizlikten kurtulduktan sonra hemen eğilerek ayaklarını açmaya koyuldu. Elleri kadar zorlanmadan, daha kısa bir süre içerisinde de ayaklarındaki iplerden kurtuldu. Tam o sırada dışarıdan gelen gürültüyü duyunca bağlıyken nasıl yatıyorsa o şekilde uzandı. Gürültü ormanın sessizliğine gömülüp ortalık sakinleşince, Elizabeth endişeden deli gibi atan kalbini sakinleştirip uyuşan ayaklarına çok yüklenmeden dizlerinin üzerinde yürüyerek Jerry'nin yanına doğru emekledi. Korkudan sinmiş olan çocuk, köşeye çökmüştü. Minicik elleri ve ayakları sıkıca bağlanmış, dizleri yer yer kanamış ama iyileşemediği için enfeksiyondan beyazlaşmıştı. Gözleri dolan Elizabeth, ona güven vermek istercesine elini çocuğun kirlenmiş saçlarına götürüp yavaşça okşadı. "Kurtulacağız Jerry. Şimdi sana yardım etmeme izin ver." Çocuk çekinerek ellerini uzattı. Elizabeth de ellerini beceriksizce hareket ettirerek çocuğun önce ellerini çözdü. Çocuğun kanayan bileklerinde ip izleri yer etmiş ve kuruşmuş kanla karışmış enfeksiyon bileklerinin şişmesine sebep olmuştu. Jerry acıyla bileklerini kendine doğru çekti. Ah yüce Tanrı! Hiçbir çocuk böyle bir şiddete maruz kalmamalıydı. Bu düzende harcanan kadın ve çocuklar olmamalıydı. Gözlerine dolan yaşları geri göndererek bulunduğu ana odaklanmaya çalıştı. Buradan kurtulduktan sonra her şey farklı olacaktı. "Hepsini iyileştireceğiz güzel çocuğum." Sonra hızla ayaklarını çözmeye başladı. Bir yandan da dışarıdan gelen sesleri dinliyor, yakaladığı şansı kaybetmek istemiyordu. Çocuğun ayaklarını da çözünce derin bir nefes aldı. "Sen ayağa kalkmaya çalış Jerry, çünkü koşmamız gerekebilir. Ben de dışarıyı kontrol edeceğim." Çocuğun elinden tutarak ayağa kalkmasına yardımcı oldu. İlk başarısız denemesinde onun düşmesine izin vermeden kucakladı ve tekrar denemesi için destek oldu. Jerry biraz daha toparlandığında bakışlarını kulübenin önünü gösteren cama yöneltti. Jacob denen adam ile ona kızan diğer adam tartışır gibi konuşuyorlardı. O sırada pantolonundan dışarı çıkan gömleği aşağı doğru çekiştirildi. "Efendim Jerry?" Bakışları hala penceredeydi. "Oradan çıkamayız, bizi görürler. Ama buradaki kapıdan gidebiliriz belki." Bu sözlerden sonra bakışlarını hemen çocuğa yöneltti. İşaret ettiği tarafa baktığında, arka kapı olduğu anlaşılmasın diye önüne eşya yığılmış ve varlığı gizlenmiş olan kapıyı fark etti. Elizabeth'in gözleri umutla aydınlandı. "Harikasın Jerry!" Sessizce ikisi eşyaları aşağı indirip kapının önünü açmaya başladılar. "Jerry dikkat et, bir şey düşürürsek kaçamayız." Çocuk da hevesle başını salladı ve sessizce eşyaları kenara taşımaya devam etti. En sonunda kapı gözüktüğünde el ele tutuştular. Elizabeth eğilerek çocuğun seviyesine indi. "Birazdan koşmamız ya da kaçmamız gerekebilir. Ben senin elini hiç bırakmayacağım. Sen de benimkini bırakma sakın, buradan kurtulacağız." Çocuk umutla başını salladı. "Elini hiç bırakmayacağım Elizabeth." Elizabeth de gülümseyerek ayağa kalktı. Kapıyı açacakken dışarıdan gelen gürültüler çoğaldı ve kılıç sesleri ormanı inletti. Birazdan biri içeri girecekti, bu kesindi. İçten gelen bir panikle kapının kolunu hızlıca açtı. Ama kapı açılmıyordu. Şimdi çarpışan kılıçlar ve adamların sesleri de birbirine karışmıştı. Tanıdık bir ses duymak için de, buradan çıkmak için de daha fazla zaman kaybedemezdi. Ses çıkarmadan bir kere daha denedi ama sıkışmış kapı açılmamak için direniyordu. "Lanet olsun!" Sessizce ağzından çıkan lanete kendisi de şaşırarak hızlıca bir çözüm yolu bulmak için düşündü. Küçükken annesi ve babasından gizli ata binmek istediğinde küçücük kollarıyla açamadığı sıkışan ahır kapısını hep minik kaması sayesinde açmıştı. Hemen iç cebine sıkıştırdığı kamayı alarak kapının menteşelerinin arasına soktu ve ses çıkarmadan yavaşça itip çekmeye başladı. Çabuk olmalıydı. Birazdan her şey için çok geç olabilirdi. Kendisine saatler gelen bir beş dakikadan sonra kapı hafif bir gıcırtı çıkararak açıldı. İkisi de heyecan ve endişeyle kurtuluşları olan kapıya baktılar. "Hadi gidiyoruz Jerry!" Çocuğun elini tuttu ve koşarak arka kapıdan çıkarak ormana adım attılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayallerin Yolculuğu ✨
Historical Fictionİngiltere'den İskoçya'ya uzanan bir hikaye.... Basit görünen bir karşılaşmadan sonra, her şeyi değiştiren yolculuk karşı konulmaz bir aşkın başlangıcı olacaktı. Üstü tozlarla örtülü olan sırlar, bu yolculukla bir bir gün yüzüne çıkacaktı. Suikastler...