Merhabalaaar, Covid-19 testimin negatif çıkmasının mutluluğuyla yeni bölümümüzle karşınızdayımm! Gerçekten stresi bile insanı yormaya ve yıpratmaya yetiyor. Allah bütün sağlık çalışanlarının ve hastalarının yardımcısı olsun.
Umarım hikayenin gidişatı sizi mutlu ediyor ve klasikleşen hikaye anlatımlarından farklı bir etki yaratabiliyordur. İyi okumalar diliyorum, haftaya görüşmek üzere!
Önceki bölümde...
Daniel ahırın kapısını ittiğinde bu kadar sert ittirdiğini fark etmemişti. Kapı sertçe çarptığında Sophie de irkilerek kendisine dönmüştü. Fark ettiğindeyse yüzüne soğuk ve donuk bir ifade oturmuştu. "Bir şey mi istemiştin?" Cümlelerindeki soğukluk ve hissizlik Daniel'ın damarlarına kadar işlerken bu haklı tepkiye şaşırmaktan ve üzülmekten kendini alamadı. "Hayır bir şey olmadı. Sadece ahırlara doğru ilerlediğini görünce merak ettim ve yanına gelmek istedim." Sophie donuk bakışlarını üzerinden çekerek atına doğru dönüp onun tüylerini taramaya başladı. "Beni merak etmekle yükümlü olduğunu sanmıyorum. Ayrıca öyle bir hakkın da yok. Kendi önemli işlerine dönebilirsin." Sakin bir şekilde konuştuktan sonra elindeki kaşağıyı bırakarak kapıya yöneldi. Daniel'ın yanından geçip gidecekken adam kolundan tutarak onu kapısını kapattığı ahırın duvarına yasladı. Yüzleri o kadar yakındı ki nefesleri birbirlerine karışıyordu. Sophie'nin göğsü şaşkınlık ve öfkeyle inip kalkıyordu. "Ne yaptığını sanıyorsun sen! Bırak kolumu, gideceğim!" Daniel neden böyle bir şey yaptığını bilmiyordu. Aynı şekilde yine neden yaptığını bilemeyerek dudaklarını sertçe Sophie'nin dudaklarına bastırdı.
Daniel Sinclair, Sinclair klanının tek varisiydi. Zavallı annesi doğum yaptıktan hemen sonra ölmüş, babasını ve kendisini bu dünyada baş başa bırakmıştı. Babası, annesinin yokluğunu kapatmak için durmadan çabalasa da Daniel bir anne şefkatini her zaman aramış ve bu noktada eksik büyümüştü. Babasının hayatına annesinden sonra hiçbir kadın girmemesini düşünmek tabi ki bir hayaldi. Gerçi annesini hiç görmediği ve babası da çok genç yaşında eşini kaybettiği için bunu beklemek bencillik olurdu. Nitekim Daniel'ın yaşı on sekiz olduğunda, kendisi babasının yalnızlığını görüp onun için gerçek anlamda üzülmeye başladığında babası onu karşısına almış ve biriyle evlenmeye karar verdiğini söylemişti. Daniel buna zaten karşı çıkmayacaktı hatta babasını destekleyecekti fakat evleneceği kadını tanıdıkça kendisi bu kararını sorgulamıştı. Çünkü bu kadın kelimenin tam anlamıyla çok korkunç bir kadındı ve belli ki çoktan babasının kalbini ve aklını çalmıştı. Ama bunların hiçbirini hak etmiyordu. Bu sonuca da babasının olmadığı zamanlar kendisiyle konuşma tarzından ve davranışlarından varmıştı. Sürekli bir şekilde kendisine dokunmaya ve yakın olmaya çalışıyordu. Tabi Daniel en başında buna başka bir anlam yüklemek istemese de zamanla güya bu masum olan dokunuşlar masumluktan çıkmış çok ileri gitmişti. Daniel da bunu fark ettiği andan itibaren Julia ile arasına bir mesafe koyarak sert bir şekilde konuşmuş ve denk gelmemeye çalışmıştı. Babası ise bu olanlardan habersiz görünüyordu, ama Daniel babasının davranışlarında kendisine karşı bazı gariplikler sezmişti. Tam olarak adını koyamasa da Julia ve babasından uzak durmak en iyisi olacaktı. O bu şekilde hayatına yaklaşık bir sene boyunca devam ettikten sonra bir gün hiç beklemediği bir şey oldu. Babası onu odasına çağırdığında eğitimini başarılı bir şekilde tamamladığı günlerden biriydi. Daniel da mutlu bir şekilde babasının odasına girdiğinde onun öfkeli halini görüp hemen ciddiyetini takınmıştı. Sonrasında babasından duydukları ise hayatının yönünü tamamen değiştiren korkunç cümlelerdi. Meğerse Julia kendisinden olumsuz bir tavır gördükten sonra o bir yıl boyunca babasının kafasına yalan yanlış bir sürü düşünce sokmuştu. Güya Daniel, Julia klana geldiğinden beri onu sürekli rahatsız etmiş ve yakınlık kurmak istemiş. Julia da kendisine olumsuz yanıt verince Daniel daha da hırçınlaşmış. Babası da kendisine bütün sinirini kustuktan sonra onu cezalandırmaya karar verdiğini söylemişti. İnkar edip, bütün bunların yalan olduğunu söylemesi bile fayda etmemişti. Babası oğlu yerine bir yıldır evli olduğu kadına inanmayı tercih etmişti. Cezasını açıklarken de bir an bile tereddüt etmemişti. Klandan sürgün edilecekti. Babası ve Julia ne zaman onu geri almaya hazır olursa o da ancak o zaman geri dönebilecekti. Bunun yanında eğer babasının istediği kadınla evlenmeyi kabul ederse daha affedici davranabileceklerdi. Daniel o an resti çekip bütün bunları reddedebilirdi, hatta reddetmek için birçok sebebi de vardı. İhanete uğramışlık hissi bütün bedenini doldurmuşken Daniel gençlik öfkesini bastırarak sakince konuşmayı başarabilmişti. Sırf babası onun suçsuz olduğunu zamanla anlasın diye istediği kadınla evleneceğini, ama klandan onlar söyledi diye değil, kendi isteğiyle ayrılacağını ve babası gerçeği anladığında ancak klana döneceğini söylemişti. Babası ise sadece, evleneceği zamanı kendisine haber vereceğini o yüzden de nereye gittiğini söylemesi gerektiğini söylemişti. Daniel ise o günden sonra da daha fazla orada kalmamış ve doğup büyüdüğü evi bir yabancı gibi terk edip gitmişti. Yollara düştüğündeyse keşif için ormanda dolaşan Dylan'ı görmüş ve kendini McAlister klanında bulmuştu. Beş yıldır da burada yavaş yavaş yükselmiş, Alec'in güvendiği rütbeli askerlerden olmuştu. Alec onun gerçek hikayesini bilen nadir insanlardan biriydi. İstediği kadar klanda kalabileceğini, geri dönmek zorunda olmadığını da çoğu kez hatırlatmıştı. Diğer insanlara da Alec'in kararıyla acemi asker birliğinden yükseldiğini söylemişlerdi. İşte Alec'in kendisi için yaptığı onca şeyden sonra Daniel, Sophie'yle böylesi şeyler asla yaşamaması gerektiğini biliyordu. Biliyordu bilmesine evet, ama iradesi ona ihanet ediyor ve kendini birden Sophie'yi öperken buluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayallerin Yolculuğu ✨
أدب تاريخيİngiltere'den İskoçya'ya uzanan bir hikaye.... Basit görünen bir karşılaşmadan sonra, her şeyi değiştiren yolculuk karşı konulmaz bir aşkın başlangıcı olacaktı. Üstü tozlarla örtülü olan sırlar, bu yolculukla bir bir gün yüzüne çıkacaktı. Suikastler...