2.3

4.9K 383 19
                                    

Kağıda tuhaf bakışlarımı gönderirken düşünmeye başladım.

Hangi Ali Veli bunlar? Ve ne alaka? Kimlerden bahsediyordu ki bu?

Kafam karışmış bir şekilde sınıfa doğru ilerledim. Hala kağıda bakarken aklıma gelen şeyle beden dersinde öğretilen geri dönme hareketiyle olduğum yerde döndüm.

Kitabı almayı unutmuştum.

'Ah şu unutkanlığın yok mu...'

Koşarak tekrar dolaba gittikten sonra hemen kitabı alıp tekrar sınıfa gittim. Not kağıdını çantama koyduktan sonra dersin başlamasını bekledim. Çok geçmeden başladı zaten.

**

Öğleden sonraki ikinci teneffüse girmiştik. Diğer teneffüs namaz işini halletmiştim. Bu teneffüs ise aklımdaki planı uygulamaya geçirecektim.

Tabii plan deyince havalı oldu biraz ama o kadar da abartmaya gerek yok canım. Sadece ben de ona bi not bırakacağım. Çantamdan çıkardığım not defterimden bi sayfa yırttım. Sonra da kullandığım dile dikkat etmeye çalışarak bir şeyler yazdım.

"Bak kimsin bilmiyorum ama sürekli not kağıdı koyman hiç hoş değil. Ayrıca çiğköfte alıp sırama koyman da hoş değil. Tamam yemiş olabilirim ama ziyan olması diye yedim ben. Eğer bir daha böyle bir şey yaparsan alırım onu dolaba koyarım vebali sende kalır ben karışmam. Ayrıca Ali Veli kim onu da anlamadım. Son olarak da bana derdini söyler misin? Amacın ne senin? Niye dolabıma not kağıdı koyup duruyorsun?"

Gayet mantıklı olduğunu düşündüğüm yazıyı okuduktan sonra kalkıp sınıftan çıktım. Dolabın yanına gidip kağıdı yerleştirdikten sonra en alt kata kantine indim. Kendime bi çikolata almayı düşünmüştüm ama aklıma gelen kişiyle düşüncelere daldım.

Çocuk öğle arası girer girmez kütüphaneye gelmişti. Şuan hala boyama yapıyorsa öğle yemeği yemeye vakti olmamıştır ki. Benim yüzümden aç kalması vicdan azabı çekmeme sebep olmuştu.

Aldığım yeni bi kararla hemen siparişi verdim. Bir paket çikolatalı burçak doyurmasa da açlığını yatıştırırdı. Hem teşekkür etmiş de olurdum.

Kendime de limonlu soda aldıktan sonra pipetle biraz içip en üst kata çıktım. Kütüphanenin kapısını yavaşça açıp sessizce içeri girdim. Kaan görüş açıma girdiğinde sandalyeye yaslanmış ve kollarını da sarkıtmıştı. Anladığım kadarıyla yorulmuştu. Sonra doğrulup tüm ciddiyetini toplayarak kalemi eline aldı ve boyamaya devam etti. Yine kimseyi rahatsız etmemek adına sessizce ilerleyip arkasında durdum ve boyadığı resmime baktım.

Oha! Çok, çok güzel olmuş... Benim hayalimdekinden bile güzel olmuştu. Zaten bu kadar beğenmemin sebebi de buydu. Resim bitmemiş olsa da yaptığı kadarıyla çok iyi duruyordu. Bitirince nasıl olacak çok merak ettim.

Kısa bir süre baktıktan sonra tam karşısına geçiyordum ki arkasına döndü. Öyle pat diye dönünce göz göze gelmiş olduk. Anın verdiği şaşkınlıkla elim ayağıma dolanırken karşısına geçip hızla cebimdeki bisküviyi çıkarıp önüne koydum.

"Al." dedim bisküviye bakarak. Sodayı da masaya bıraktım, elim terlemiş gibi hissediyordum. Yukarı çıkarken şişeyi çok sıktım ya ondandır.

'He aynen.'

O da bana şaşkınca bakarken devam ettim.

"Ne zamandır bununla uğraşıyorsun. Benim yüzümden bir şey de yiyemedin."

Ah Elif! Niye uzatıyorsun ver git işte!

"Bir nevi teşekkür işte. Neyse sana afiyet olsun." dedikten sonra yüzüne bir saniyeliğine bakıp yanından uzaklaştım. Şuanki derdim yüzünde oluşan tebessümü umursamamaktı.

Dar KafaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin