8.8

329 29 42
                                    

Üzerinde lacivert kazağı altında ise siyah pantolonu vardı. Boynuna siyah atkısını sarmış, üzerine de aynı renk kabanını almıştı. Hafif dalgalı saçlarını toparlamış ve taramış olduğu belliydi. Yüzünde ciddi olmaya çalıştığı ama aslında heyecanını bastırmaya çalışır bir ifadenin olduğunu fark ettim yüzüne bakınca. Aramızda iki metreye yakın bir mesafede öylece durmuş bana bakıyordu. Bense fazla baktığımı fark edip gözlerimi kaçırdım.

"Senin ne işin var burada?"

İkimizin de bu saatte burada bulunması çok da olabiliritesi yüksek bir olay gibi gelmemiiti bana.

"Çok önemli bir işim var."

Kısa bir ona baktığımda onun aslında bana bakmadığını fark ettim. Gözleri daha çok yerde gibiydi.

"Ve bu işim seninle ilgili..."

Kaşlarım anlamamışça çatılmıştı hafif. Bu saatte ve burada, ne gibi bir işi olabilirdi ki benimle? Ayrıca beni nasıl...

Azize.

"Azize buluşacağımı söyleyip seni mi gönderdi benimle konuşman için? İyi de söyleseydiniz konuşurduk gündüz vakti bir yerde neden böyle yaptınız ki?"

Yani Kaan'ın benimle konuşacak bir şeyi varsa bunu zaten yapabilirdik buna gerek yoktu ki.

Herhangi bir kızgınlığım yoktu ama anlamamıştım bu olanı.

Kaan açıkladı.

"Evet, konuşabilirdik. Ama ben bu konuşmayı yapmayı ve aklımdaki o soruyu sormayı burada..." deyip Galata Kulesini gösterdi. "...ve böyle bir anda..." diyerek gökyüzüne bakıp muhtemelen yağan karı kastetti. "...yapmak istedim."

Sonra o beklenti dolu sesiyle devam etti.

"Tabii eğer sen de kabul edersen..."

Yutkundum ister istemez ve kaldım bir süre öyle. Bunları ayarlayacak kadar özel benimle ne konuşacaktı?

Kalbimin ritmi yavaş yavaş hızlanmaya başlarken onayladım onu.

"Tabii, söyle lütfen."

Derin bir nefes alıp verme sesi geldi önce. Sonrasında ise hafif gülerek konuştu.

"O kadar düşündüm ama nasıl başlayacağıma hala bir çözüm bulamadım. İnsanın böyle anlarda gerçekten dili tutulur gibi oluyormuş."

Elini ensesine götürmüştü bunları söylerken. Söylerken zorlandığı şeyleri söylemeden önce yaptığı gibi...

"Aslında ağzım güzel laf yapar bazı zamanlar ama bu zaman o zamanlardan değil gibi. Çünkü o kadar düşündüğüm cümleleri bile kuramıyorum."

Gerçekten heyecanlıydı ve onun bu hali beni şaşırtıyordu açıkçası çünkü çoğu zaman konuşmaktan ve kendini ifade etmekten çekinmeyen bir Kaan olurdu karşımda. Şimdi böyle dururken uzaktan bakıldığında gayet normaldi belki ama buradan sanki eli ayağına dolanacak gibiydi.

Bunu o da fark etmiş olacak ki biraz durup düzgün nefesler alıp verdi ve daha ciddi ve daha net bir Kaan belirdi karşımda.

"Aslında tüm bunlar, senin bu anı güzel ve özel hatırlaman için Elif."

Bu an...

Kafamda taşlar biraz daha oturmaya başladığında bu sefer benim heyecanım kendini belli etmeye başlamıştı.

"Önümde ne kadar ömrüm var hiç bilmiyorum. Belki on yıl, belki on gün... Önemli değil. Ben ömrümün geri kalanını seninle geçirmek istiyorum Elif."

Dar KafaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin