6.8

1.7K 174 76
                                    

Kaan'dan

Kızlardan ayrıldıktan sonra Hamza'yla beraber bi dondurmacıya gelmiştik. Dondurmacı dediğime bakmayın sıcak soğuk içecek de satıyor. 

"Çay dedim ama şart değil, istersen başka bir şey de içebiliriz." diyen Hamza'ya cevap verdim hemen. 

"Fark etmez."

O bir şeyler almaya giderken ben de masalardan rüzgar esen birine oturmuştum. Benimle ne konuşmak istediğini merak ediyordum açıkçası. Umarım tenis odasındaki açık sözlülüğümle alakalı değildir. Gerçi aklıma başka bir şey de gelmiyordu ama hadi hayırlısı.

Hamza'yı beklerken aklıma Elif geldi. Azize'nin elini tutarken beni görmüş müydü acaba? Görmüştü muhtemelen. Hamza'yla giderken yüzüme bile bakmamıştı yine. Hatta Hamza'yı Azize'yle ikiz olduğumuzu söylemek için durdurduğumda asıl amacım onun öğrenmesiyken o konuşmamı bile dinlemeden gitmişti. Kim bilir hakkımda ne düşünüyordur şimdi...

Tam da benden hoşlanıyor olma ihtimali varken. 

Evet telefonla konuşurken hepsini olmasa da kendine bunu sorduğunu duymuştum. Kendine 'Hoşlanıyor muyum?' diye sorarken birinden hoşlanıyor olma ihtimali vardı belli ki. O kişinin kim olduğunu bilmesem de bir ihtimal bendim ya o bile benim için büyük bir şeydi. Aslında bu durum ihtimalin de ihtimaliydi ama işte insan bazen küçük bi umuda tutunmak istiyor.

Hamza elinde iki bardakla beraber masaya geldiğince sıcak çay almadığını anlamıştım ama o da zaten soğuğunu almış.

"Sağ ol."

O da karşıma oturduktan sonra önce bir süre sessizce içeceklerimizi içtik biraz. Sonrasında ise o başlatmıştı konuşmayı.

"Ee nasılsın, ne var ne yok?"

"İyi diyelim iyi olsun." diye cevap verdim. "Ev, okul, spor falan. Aynı şeyler. Sen nasılsın?"

"İyi çok şükür."

Tam olarak ne zaman söyleyecekti acaba asıl söylemek istediği şeyi. Böyle hal hatır sormaya gelmediğinin farkında olduğumu biliyordu bence. 

İçeceğinden bir yudum alıp masaya koydu bardağı. Sonrasında ise biraz dikleşip masaya yaklaştı.

"Seni aslında bir şey konuşmak için çağırdım."

Ben de oturduğum yerde dikleştim ve başımı salladım bi kez.

"Olur konuşalım."

Hamza da bir kez başını salladıktan sonra sakince konuşmaya başladı.

"Seni çok tanımıyorum. Nasıl birisin bilmiyorum. Değerlerin, önceliklerin, hayata bakışın nedir bilmem. Seninle ilgili bildiğim şeyler Elif'in bana anlattıkları kadar. Dinini merak eden ve aklındaki soruların cevabını Elif'ten öğrenebileceğini düşünen biri."

Dikkatle onu dinlerken biraz durup devam etti.

"Önce şunu bi öğreneyim, Elif o notları yazanın sen olduğunu öğrendi mi?"

Cevap vermeden önce ben de biraz duraksadım. Bu konuşma nereye gidecekti merak ediyordum. Umarım Elif'i üzecek bi yere gitmez bu konuşma. 

"Öğrendi." diye kısa bi cevap verdim. Çok da konuşmak istemiyordum açıkçası. Elif yalan söylemezdi ama eğer eksik anlattıysa da yanlış anlaşılmalara sebep olmak istemezdim.

Hamza 'anladım' der gibi yaparken sanırım bir şeyler düşündü. O sırada ben de biraz gerginlikle ne diyeceğini bekledim. 

"Peki o zaman, seni tanımamda bi sorun yok demek ki." deyip az öncekine kıyasla biraz daha rahat davrandı. Biraz şaşırıp kaşlarımı çattım.

"Anlamadım, neden tanımak istiyorsun?"

Ben aslında merak ettiğim için sormuştum sadece ama sanırım onun tarafından yanlış anlaşıldım.

"Hayırdır, rahatsız mı oldun?" diye gayet ciddi bi şekilde sorduğu soruya beklemeden cevap verdim. 

"Yok hayır. Durup dururken böyle bir şey söyleyince merak ettim sebebini."

Hamza az önceye kıyasla biraz daha sakince konuştu.

"Aslında durup dururken değil."  

Anlamayarak ona baktım. Nedendi o zaman?

Hamza tekrar gayet ciddi bi şekilde konuştu ama ben bu kadar net konuşacağını beklemediğimden hazırlıksız yakalanmıştım.

"Bak Kaan Mert, seninle çok üstü kapalı konuşmaya niyetim yok. Tenis odasında bir şey demedim çünkü Miraç'ı tanıyorum, benim kadar sakin de değil sabırlı da. O yüzden seni buraya çağırdım, ne olduğunu tam olarak anlamak için."

Onu ciddiyetle dinlerken devam etti.

"Elif'e önce isimsiz notlar bırakıyorsun. Markete gidiyor biraz sonra sen gidiyorsun. Bugün gelip 'onun yerini kim tutabilir' diyorsun. Ona bakışın da bi tuhafıma gitti zaten." 

Hay şom ağzım!

"Bu olanlardan ne anlamam gerekiyor onu soruyorum sana. Delikanlı birine benziyorsun, dürüstçe cevap ver. Sen bir şey söylemezsen ben doğru veya yanlış bir şey anlayıp ona göre hareket edeceğim çünkü."

Ne diyecektim ben şimdi? Ne söyleyebilirim şu an? Adam birkaç bir şey görüp neredeyse anladı her şeyi. İnkar da edemem, yalan bir şey yok ortada. Tabii ki dürüst olacaktım ama her şeyi açıklamalı mıyım şu an? Hem de dayısına? Bu ne kadar mantıklı olur?

Ayrıca bana inanması için bi sebep yok ki.

"Bak Hamza." deyip ben de iyice ciddileştim. "Ben Elif'e güveniyorum. O bana seni gönderdiğinde hakkımda ona bir şey bahsetmeyeceğinin garantisini vermişti. Ben ona notları yazanın ben olduğumu söylediğimde verdiği tepki de verdiği sözü tuttuğunu çok net belli ediyordu. Onun senin hakkında bana bahsettiği güvenilir biri olduğundu. Ben de ona güvendiğim için senin güvenilir biri olduğuna inanıyorum. Ama sen beni tanımıyorsun, belki Elif de tanımıyor. Vereceğim hangi cevap seni bana inandırır ki? Beni tanımıyorsun, doğal olarak güvenmiyorsun da. O zaman verdiğim cevabın ne gibi bi hükmü kalır? Senin için ne ifade edecek? Yalan söylemediğimi nereden bileceksin?" 

Hamza'ya bütün gerçekleri ve hissettiklerimi anlatsam bile bana güvenmediği sürece hepsi havada kalacaktı. Bana güvenmediğinden de muhtemelen Elif'i benden korumak isteyecekti. Ama ben bunu istemiyordum. Onları tereddüt altında bırakmak da kendimden uzaklaştırmak da istemiyordum. Gerçekleri söylediğimde bunun onlar için bir şeyler ifade etmesi gerekiyordu. Doğru söylediğimi bilmeleri gerekiyordu. Bu yüzden önce onların güvenini kazanmalıydım. Hissettiklerimde ne kadar ciddi olduğumu onlar da bilmeliydi. 

Aslında önümde iki seçenek var gibi duruyordu. Ya önce her şeyi söyleyip sonra güvenlerini kazanacaktım. Ya da önce güvenlerini kazanıp sonra gerçekleri söyleyecektim. 

Elif bana güvenmeden gerçekleri söylemek onun kafasını karıştırabilirdi. Ama ben böyle olsun da istemiyordum. Ben hislerimi söylediğimde bana inansın ve ona göre ne yapacağına karar versin istiyordum. 

Bu yüzden ikinci seçenek bana daha doğru geliyordu.

**

Selamünaleyküm tekrardan.

Hamza'nın hallerinden belliydi Kaan'ın ifadesini alacağı. Ama bizimkinin konuşmaya niyeti yok gibi. :D

Bu bölüm bölüm soruları sormak istiyorum. :)'

1. Hamza'nın yerinde olsanız siz de Kaan'ın ifadesini alır mıydınız?

2. Kaan'ın yerinde olsaydınız onun gibi yapar mıydınız?

3. Kaan sizce onların güvenini kazanabilecek mi?

4. Kazanacaksa nasıl yapacak?

5. Miraç tenis odasında Kaan'ın dediğini duysaydı ne olurdu sizce? Kfkcjfjcjfnvjfxkdjx

Bu kadardı.

Kendinize çok iyi bakın. :))

Allah'a emanet olun.

Kalın sağlıcakla...

💙

Dar KafaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin