Ben gerçekten anlamıyorum. Hayır ailemizin kökeninde mi var nedir? Nesilden nesile aktarılıyor herhalde. Ne bu merak kardeşim ne? Yahu sadece bir ek. Olmuşum değil olmuşuz. Ek de değilmiş harfmiş. Bu kadar dikkat etmek zorunda mısın? Kırk yılın başı birinci olmuşuz şurada. Gel tebrik et aferin falan de ya da boş ver geç. Allah'ını seversen bu soruyu soracak yer mi burası?
'Sıkıntı.'
Hamza'nın sorusuyla gözler bana dönmüştü. Evet, çok güzel. Şimdi ne diyeceğim ben?
Düşündüm de... Aslında söylesem daha iyi olacak gibi. Yani en azından onlar görürlerse yanlış anlama falan olmaz en azından. Ben söylersem daha iyi gibi.
Derin bir nefes aldım ve bütün cesaretimi kullanıp anlatmaya başladım.
"Bizim okuldan biri ama..." ufak bi duraksayıp devam ettim. "Erkek."
Babamın kaşları kalkarken abiminkiler çatılmıştı. Hamza ise gözlerini kısmış bana bakıyordu. Annem ise merakla bana bakıyordu.
Onların konuşmasına fırsat vermeden devam ettim.
"Ya aslında şöyle oldu. Ben yarışma için resmin bir kısmını çizdim evde, geri kalanını okulda tamamlarım deyip götürdüm. Sonra bu bahsettiğim kişi geldi işte dedi yarışma erkene alınmış. Ben de öğlen arasına yeni girmiştim. O gün de verilmesi gerekiyormuş erkene alındığı için. Ama benim resmin bitmesine imkan yok tabii. Yani derslere gireceğim için yetişmezdi."
Devam edeceğim sırada abim konuştu.
"O ne biliyor senin yarışmaya katıldığını?"
Diyorum ya, genimizde var herhalde.
"Ya abi sadece bana değil başkalarına da haber vermiş. Hoca görevlendirmiş ondan."
Abim bir şey demeyince devam ettim.
"İşte sonra o resmimi gördü, çünkü tam resim yaparken gelmişti. Yetişmez dedi, ben de biliyorum ama yetişmeyeceğini. Sonra dedi bizim öğleden sonraki derslerimiz boş istersen ben boyarım. Ben de o kadar uğraş boşuna gitmesin diye kabul ettim. Sonra ben gittim o boyadı. Verdik hocaya en son. Yani bir anda oldu, planlı bir şey değil."
Babam anladım der gibi başını sallarken abim pek ikna olmamış gibiydi. Hamza ise hafif başını sallayıp önüne döndü.
Kahvaltımız olduğu yerden devam ederken ben içim rahatladığı için mutluydum. Niye söylemeyecektim ki? Yanlış bir şey yapmadım sonuçta. Böyle gizli saklı olmazdı. İyi oldu söylediğim. Aferin bana.
'Te Allah'ım ya.'
Kahvaltıdan sonra biz üçümüz çıkmıştık evden. Babam bizden önce çıkıp işe gitmişti. Şimdi iki oğlanın arasında yürüyordum. Abimin arada attığı ters bakışlar dışında bi sıkıntı yoktu.
"Hayır şart mıydı yarışmaya katılman? Nedir yani? Allah'ım ya."
Heh oldu şimdi. Zaten dolmuşsun sen patla tamam mı abi.
"Ya abi o kadar uğraşmıştım o resim için. Ne var hem? Ben çizdim o boyadı verdik gitti hocaya."
"Ne mi var? Ya boyamasaydı? Hepten batırsaydı resmi? Ne yapacaktın o zaman? Hem ne alaka yani? Niye sana yardım ediyor bu herif?"
Pufladım.
"Ya abi ne bileyim ben yardım etti işte. Git ona sor niye yaptın diye Allah Allah." dediğimde abim sanki bunu bekliyormuş gibi konuştu.
"Olur, kimmiş bu çocuk isim ver."
Hay ağzına acılı şalgam döksünler e mi Elif! Kaan diye nasıl diyeceksin şimdi?
'Sıkıntı.'
Sen den bağladın yine bozuk plağa! Sabır Allah'ım ya. Abim bi yandan iç ses bi yandan. Estağfurullah ya!
"Ne yapacaksın abi ismini? Bizim sınıftan bile değil."
Abim hayretle kaşlarını kaldırdı.
"Ha bi de o kadar alakasız yani? Bu çocuk neci ya?"
Allah'ım sana geliyorum galiba.
Benim konuşmama gerek kalmadan koca yürekli Hamza beni bu dertten kurtarmıştı.
"Ya oğlum bi rahat bırak kızı. Ne yapacaksın adını öğrensen? Bi sıkıntı olsa söyler herhalde dimi?"
Adam ya. Yemin ediyorum çok seviyorum bu çocuğu.
Abim Hamza'ya ters bi bakış atıp 'aman be' der gibi elini salladı. Sonra tekrar bana dönüp konuştu.
"Bi sıkıntı çıkar da bana söylemezsen var ya o saç çekmeleri yastık savaşları falan, mumla ararsın onları."
Pufladım.
"Sus, puflama bi de. Çok ciddiyim."
Abime bakıp göz devirdim. Sonra da koluna girip gayet ikna edici bi şekilde konuşmaya başladım.
"Tamam abicim."
Çok ikna ediciydi.
'Ben ikna oldum.'
Eyvallah ciğerim.
Sonunda okula gideceğim sokağa döndüğümüzde ayrılmıştık ve ben okula varmıştım. Gözlerim bahçede ilk önce Mustafa hocayı sonra da Sevgi hocayı aradı ama ikisi de yoktu. Hızla okula girip öğretmenler odasının olduğu kata çıktım. Tam kapıyı tıklatıyordum ki onun senini duydum.
"Geldin mi? Biz de seni bekliyorduk."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dar Kafa
HumorŞu an sap gibi kalmıştım gerçekten. Neyse canım. Başa gelen çekilir. Yapacak bir şey yok, mecbur ıslanacağız. Gidebildiğim yere kadar kaldırımın yağmur gelmeyen yerlerinden ilerledim. O da işte beş on metre falan. Artık ıslanma vakti gelmişti. Ne d...