8.0

2.2K 170 165
                                    

Beklettim biliyorum ama umarım değmiştir. Bu arada hepinize çok teşekkür ederim. 250.000 olmuşuzzz! Gerçekten çok mutluluk verici bir şey benim için. Sağ olun destekleriniz için... Yorumlarınız, oylarınız, mesajlarınız... Hepsi çok değerli. İyi ki varsınız... :) 💙

**

"Neyse neyse, ben bi lavaboya gideceğim. Sen de o sırada okursun bunu." deyip yataktan kalkan Azize çabucak odadan çıktı. Ben de kağıtla beraber kaldım odada tek. Kağıdı yatağa bırakırken odayı inceledim biraz. Gözlerim bir süre eşyaların üzerinde dolandı. Sonrasında halıya odaklandım. Ellerimi iki yana yatağa dayayıp ayaklarımı sallamaya başladım. Bir yandan da halının desenini takip ediyor, gözlerimle kurduğum oyunu oynamaya çalışıyordum. Ama sanırım biraz fazla odaklanmışım. Çünkü kapının açıldığını fark etmemişim.

"Elif?"

Duyduğum sesle beraber aniden başımı kaldırıp sesin sahibine baktım. Bakmamla beraber kalkmam da bir olmuştu.

Kaan kapıda sanıyorum ki girmekle girmemek arasında gidip gelirken ben de gözlerimi kaçırıp ne diyeceğimi düşündüm. Bu odada beni tek görmesi biraz yanlış anlaşılmaya müsait bi durumdu ve benim acilen bi açıklama yapmam lazımdı.

"Şey ben Azize'yle gelmiştim buraya, o lavaboya gitti ondan tekim ama işin varsa hemen çıkabilirim, hatta çıkayım." diye tek nefeste kurduğum cümleler topluluğuna yüzümü buruşturmamaya çalışıp odanın kapısına yaklaştım. O sırada Kaan konuştu hemen.

"Yok yok, kal sen. Ben dolaptan bir şey alıp çıkacağım zaten. Kusura bakma burada olduğunu bilmiyordum. Bu arada hoş geldin." dediği sırada aramızda bir metre falan kala durmuştum. Böyle anlarda bi yerlere kaçan nefesimi zor bela bulup konuştum ben de.

"Hoş buldum."

Kaan hareketlenip dolabının yanına giderken iki adım geri atıp ellerimi arkada birleştirip oynamaya başladım. Yere bakarak bi de. Kalp ritmimi falan söylemiyorum zaten, uçtu gidiyor kendisi.

Dolabından, ne alacaksa artık, alıp kapıya ilerlerken ben de hala onun çıkmasını bekliyordum gözlerimi yerden ayırmadan.

Çık daha artık yahu.

Kapıya gelince yavaşlayan Kaan beni gererken oradan çıkmak yerine durup konuştu yine. Ama işte bu yönüyle bana benziyor, ağzının ayarı yok bu çocuğun. Çünkü yani insan sevdiğine kalp krizi geçirtmek istemez, dimi?

"Şal," deyip duraksadığında anlık ona bakıp tekrar yere çevirdim gözlerimi. Yere bakarak ensesini kaşıyordu yine.

"Güzel olmuş."

Yutkundum. O ise susup beni kurtarmak yerine konuşup kızartmayı seçmişti. Muhtemelen duymayacağımı düşündü ama ben duymuştum bir kere.

"Gerçi ne olsa yakışır sana ya."

Daha sert yutkundum. Kalbim kafayı yemiş gibi atarken Kaan sonunda sözlerine nokta koydu.

"Neyse ben gideyim, tekrar hoş geldin." deyip odadan çıkan ve ardından kapıyı kapatan Kaan'a "Sana da." diye bir karşılık versem de duymamıştı muhtemelen.

Umarım şu solumdakinin sesini de duymamıştır.

O gittikten sonra ilk işim derin bir nefes alıp vermek olmuştu. Hemen ardından da sanki işe yarayacakmış gibi ellerimi kalbimin üstüne koymuştum. Gören maraton falan koştum sanır ama ben sadece iltifat duymuştum. Ufak bi detay var tabii, bunları sevdiğimden duymuştum.

Ben hala ayakta dikilip nefesimi düzenlemeye çalışırken kapı yine açıldı. Neyse ki bu sefer Azize gelmişti.

"Ya Elif kusura bakma, annem açmış kapıyı Kaan Mert'e. Unuttu herhalde bizim odada olduğumuzu, bir şey dememiş."

Dar KafaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin