Bu bölümden itibaren bölümler daha uzun. Yani aslında çok da uzun değil ama en azından diğer bölümlerin yaklaşık iki katı falan. Lütfen iyi olup olmadığına dair yorum yapın ki ben de ona göre düzenleme yaparım. Düşünceleriniz benim için önemli. :))) Keyifli okumalar...
**
Yüzümdeki gülümseme yavaşça solarken iç sesimin bunu memnuniyetle izlediğine emindim ama ispatlayamazdım.
"Ya sen bi sussana!"
'Sen anca beni sustur zaten. Bakalım içindekiler ben söylemeden dışarı çıkınca ne yapacaksın?'
"Neyden bahsediyorsun sen? Ne varmış benim içimde acaba?"
Ben iç sesimin cevabını beklerken abimin meraklı sesi gelmişti kulağıma.
"Elif?"
Duyduğum sesle beraber gözlerim fal taşı gibi olmuştu. Allah'ım ne olur sesli söylemiş olmayım ne olur...
Yüz ifademi hemen düzeltip yapmacık bi şekilde gülümsedim ve abime döndüm.
'Güya şirinlik yapacak.'
Ya sen bi sussana, zaten senin yüzünden rezil oldum abime.
"Efendim abicim?"
Abim bana tuhaf tuhaf bakarken ben Kaan gitmiş olduğu için şükrediyordum.
"Abicim iyi misin sen? Kendi kendine ne konuşuyorsun?" deyip yanıma geldi. Elini alnıma koyup bir süre bekledi. Ben ona saf saf bakarken o bir şey anlamaya çalışıyor gibiydi.
"Allah Allah ateşin de yok ama." dediğinde göz devirmiştim. Elini çekip devam etti. "Neyse, birazdan ikinci yarı başlayacak. Ben gidiyorum tamam mı?"
Başımı sallayıp onayladım. O da kalkıp gitti yanımdan.
Ben kendimi toparlamaya çalışırken ikinci yarı başlamıştı. 1 - 1 beraberliğini bozabilecekler mi merak ediyorum. Aslında o bir sayı sayılacak mıydı merak ediyorum. Kaan söyledim demişti, hoca değiştirecek mi onu merak ediyorum.
Sonuç ne olacak açıkçası heyecanlıydım. İki takım da kızışmıştı çünkü. İlk yarının sonlarına doğru da coşmuşlardı zaten. Bakalım ikinci yarıda nasıl oynayacaklardı. Tüm dikkatimi maça verip izlemeye devam ettim.
**
"LAY LAY LAY LAY LAY LAY LAY LAY LAAAAY, YAŞAAA İSMAİL! LAY LAY LAY LAY LAY LAY LAY LAY LAAAY HELAAAL İSMAİL!
Evet kulağım patlamak üzere olabilir ama olsun. Abimi böyle mutlu görmeye değer açıkçası.
İsmail abi son 5 dakikada son golü atmış ve takıma galibiyet sayısını getirmişti. Şimdi de neredeyse onları tutan herkes aynı şekilde bağırıyordu. Abim de dahil olmak üzere. Oynadıkları saha yıkılıyordu şuan.
Maç 3 - 2 bitmiş ve abimler almıştı. Ve evet, onların sayısı sayılmamıştı. Kaan sayesinde. Eğer Kaan öyle bir şey yapmamış olsaydı şimdi beraberlik oluyordu. Ama şuanda galibiyet abimlerdeydi ve bizim okul sahadan çıkmıştı bile.
Oturduğum yerden kalkıp gülerek abimin beni görebileceği bir yere gittim. Onlar eğlenirken abimle göz teması kurmaya çalışıyordum. Bundan sonra muhtemelen biraz beraber vakit geçirirlerdi. Benim beklememin alemi yoktu.
Sonunda abim beni fark edebildiğinde ellerimle ona gideceğimi haber verdim. O da başıyla onaylayıp eliyle selam çaktı. Aynısını ben de yapıp kapalı halısahadan ayrıldım.
Üzerim hazır giyinikken direkt kütüphaneye gitsem iyi olurdu aslında. Aldığım kitabı bitirmiştim. Yenisiyle değişmem lazımdı.
Önce eve gidip elimdeki poşetleri bıraktım. Sonra sırt çantamı alıp anneme de haber vererek evden çıktım. Yirmi dakikalık bi vaktim vardı sanırım. Hava kararmadan eve gelmem lazımdı. Cüzdan ve kitap çantamda olduğu için direkt çantamı aldım. Zaten ağır da değildi.
'Allah'ın eringeci.'
Sus ya.
Seri adımlarımla kütüphaneye doğru ilerledim. Çok geçmeden vardığımda hemen içeriye girip üst kata çıktım. Çantamdaki kitabı çıkarıp yerine yerleştirdim. Ardından 'getirdim' imzasını atıp yeni kitap aramaya başladım. Bir süre öyle dolandım kütüphanenin içinde. Yine ve yine polisiye kitapları arasında dolanırken "Buz Yürekler" yazan mavi bir kitap gördüm.
Şey, en sevdiğim rengin mavi olduğunu söylemiş miydim?
Kitap aşırı derecede dikkatimi çekerken elime alıp incelemeye başladım. Arkasındaki yazıyı okudum. Anladığım kadarıyla cinayet bürosunda çalışan bir polis şefi vardı ve ortada da gizemli bir cinayet. Üstelik roman İstanbul'dan Erzincan'a kadar bir sürü yerde geçiyormuş sanırım.
Başkomiser Fatih...
Yazı dikkatimi çektiğinde bu kitabı almaya karar vermiştim. Ama yine de incelemeye devam ettim. Sayfaları karıştırdım, yazı tipine boyutuna falan baktım. Ben kitaba dalmış onunla ilgilenirken arkamda birinin varlığını hissettim. Sesi de çok gecikmemişti.
"Okuduğum en iyi polisiye kitaplarından biriydi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dar Kafa
HumorŞu an sap gibi kalmıştım gerçekten. Neyse canım. Başa gelen çekilir. Yapacak bir şey yok, mecbur ıslanacağız. Gidebildiğim yere kadar kaldırımın yağmur gelmeyen yerlerinden ilerledim. O da işte beş on metre falan. Artık ıslanma vakti gelmişti. Ne d...