5.8

3.4K 276 76
                                    

Teneffüs zilinin çalmasıyla beraber sınıftan çıkıp doğruca müdür yardımcısının odasına gittim. Artık dolabımı değiştirme zamanı gelmişti.

Onun Hamza'yla konuştuğundan dün emin olmuştum. Yani yapmam gereken şeyin olduğundan emindim artık. Bu yüzden içim ferah bi şekilde dolabımı değiştirebilirdim.

Hamza'ya o notçu çocuğa söz verdiğim gibi kim olduğunu sormamıştım onun. Sadece neler olduğunu anlatmıştı. Sanırım konuşup anlaşmışlar ve o kafasındaki soruları sorarken Hamza da cevaplamış. Galiba o kişi Hamza'nın cevaplarıyla tatmin olmuş ama belki tekrar bi şey sormak ister diye birbirlerinde numaraları varmış. Kim bilir belki arkadaş bile olurlar.

Kapıyı tıklatıp içeri girdikten sonra dolap anahtarı almaya geldiğimi söyleyip verdiği kutuyu aldım müdür yardımcısının. Zar zor içinden tek demir halkada iki anahtarı bulunca şükredip kutuyu geri hocaya verdim. Ardından da anahtarlarda yazan numaradaki dolabı aramaya başladım.

Kısa bi araştırmadan sonra yeni dolabımı bulmuştum. Gidip içini kontrol ettikten sonra eski dolabımın olduğu yere gittim. Gerçi hemen yan taraftı ama olsun.

Cebimdeki anahtarı çıkarıp kitaplarımı almak için eski dolabımı açtım. Kitapları alacağım sırada gördüğüm siyah not kağıdını alıp yazının uzunluğuna baktım. Şuan okuyamayacağım kadar uzundu. Ben de kağıdı cebime koyup kitapları yerleştirdim. Öğle arasında rahat rahat okurdum.

**

Öğle arası olduğunda ilk önce gidip kendime limonlu soda aldım. Ardından öğlenleri gittiğim ağacın dibine gidip oturdum oraya. Sodamdan bir yudum aldıktan sonra cebimdeki kağıdı çıkarıp okumaya başladım.

"Biliyorum artık bu meseleyi tamamen kapatmak istiyorsun. Seni de anlıyorum isimsiz notlar gelip duruyor. Belki rahatsız bile olmuşsundur. Eğer rahatsızlık verdiysem özür dilerim senden. Amacım bu değildi. Asıl amacımın ne olduğunu anlatacağım sana. Ama önce teşekkür etmek istiyorum. Hamza gerçekten çok iyi biri ve beni gerçekten anlamaya çalıştığını anladım. Sorularıma sıkılmadan cevap verdi. Beni dinledi, anladı. Yargılamadı. Tanımadığı halde bana olabildiğince iyi davrandı. Üstelik ben seni bunu yapmaya zorunlu tuttuğumu hissederken. Yani yapmak zorunda değildin. Umursamayıp direkt dolabını değiştirebilirdin ama sen öyle yapmadın. Benim iyiliğim için uğraştın, belki de imanım için. Bu yüzden ikinize de ne kadar teşekkür etsem az. Allah razı olsun sizden.

Elif; her şeyin nasıl başladığını, neden sana not gönderdiğimi, neden öyle şeyler yazdığımı, neden kendimi gizlediğimi ve kim olduğumu öğrenmek istiyorsan yarın seni saat üçte, Palmiye Kafe'de bekliyor olacağım. Üzerimde siyah pantolon ve beyaz bi tişört olacak. Gelip gelmemek senin elinde. Ve emin olabilirsin ki bir daha siyah not kağıtları falan olmayacak. Ve eğer gelmezsen kim olduğumu öğrenemeyeceksin."

Siyah kağıt elimle birlikte yere düşerken şaşkınca kağıda bakıyordum. Demek, kim olduğunu söylemek için beni buraların en sessiz ve az müşterili kafesinde konuşmak için bekleyecekti. Sebeplerini açıklayacaktı. Her şeyin nasıl başlayacağını söyleyecekti. Ve gelmezsem onun kim olduğunu öğrenemeyeceğimi söylemiş.

Vay be. Cidden şaşırdım. Bana o kadar şey yazmıştı Hamza ile tanışmıştı, konuşmuştu ve hala beni neredeyse başbaşa kalabileceğimiz bir şeye çağırıyordu. Üstelik gelmezsem kim olduğunu öğrenemeyecekmişim, öyle yazmış.

Hadi beni çok tanımıyorsun, Hamza'nın anlattığı şeylerden de mi bir şey anlamadın be çocuk? Beni hangi cesaret neredeyse baş başa kalabileceğimiz bir yere çağırabiliyorsun? Çağırdın diyelim ben sence oraya gelir miyim? Ya ben sana bir kez kim olduğunu sordum mu? Neden yazıyorsun dedim mi? Ben senin kim olduğunu öğrensem ne olacak öğrenmesem ne olacak? Tanımadığım etmediğim birinin lafıyla sırf meraktan ben oraya gelir miyim? Sen beni tanımıyor musun?

Dar KafaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin